Harry, attığı adımlarda her seferinde arkasındaki malikaneyi biraz daha ardında bırakıyordu. Bu yaptığı ne kadar doğruydu bilmese de, Louis William Tomlinson'ı kandırmayı başarabilmişti.
Onu nasıl kandırdığını düşündüğündeyse sırıtmamak için kendisini zor tutuyordu. Açıkçası kendisinden de böyle şeyler beklemezdi ama yapmıştı işte. Hem de epey başarılı olmuştu bu işte.
Kendi kendine taksi durağına kadar yürümeyi düşünürken yanında duran lüks spor arabayla Harry de durmak zorunda kaldı çünkü bu araba, az önce kandırdığı Louis'nin arabasıydı. Yolcu koltuğu tarafındaki cam açıldığı anda karşılaştığı mavilikler, kendisinin utanmasına sebep olacak şekilde önce bedeninde dolanıp sonra da yeşillerinde durdu.
Louis elbette ki bu yaptığını Harry'nin yanına bırakmayacaktı ve ona bela olacaktı. Bunu belli etmek istercesine, "Atla," dedi yeşillerini kendisine dikmiş çekici adama.
"Ne?"
"Duydun."
"Ben arkadaşımın yanına gidiyorum, bekliyor."
"Tamam, ben bırakacağım," dedi Louis de karşısında tıpkı bir geri zekalı varmışcasına.
Harry, onun bu tavrından rahatsız olarak kaşlarını çattı. Evet, neredeyse on dakika önce seviştiği adam kendisine saçma sapan davrandığı için huysuzluk etmekte kendisini haklı buluyordu. Kesinlikle bunun dramatikliğiyle ya da hassas bünyesiyle ya da... Ya da kaprisli bir şımarık olmasıyla alakası bile yoktu.
"Seninle gelmeyeceğim, kendim giderim."
Ve yürümeye başladı. Tabii ki Louis de onun arkasından sürmeye.
"Harry huysuzluk etme de bin şu arabaya."
"Saçma sapan davranıyorsun, aklını başına alana kadar seninle konuşmama kararı alıyorum."
Bu kez kaşlarını çatan Louis oldu. Ne yapmıştı ki şimdi? Bir yandan düşünürken bir yandan da Harry'nin yanında sürmeye devam ediyordu ağırca. Caddedeki diğer insanların gülüşerek ve onları işaret ederek konuşmaları umurunda değildi o sıra. Hatta bunu fark bile etmemişti.
Ancak Harry, olan bitenin son derece farkındaydı. Bu sebeple dişlerinin arasından, "Git, beni rezil ediyorsun," diye tısladı tıpkı bir kedi gibi.
"Sen binmeden olmaz."
Harry'nin telefonu çaldığında aramayı cevapladı. Hattın öbür ucundan Liam, "Ağaç oldum meyve vereceğim de, paşamız hangi meyveyi daha çok severler acaba?" diye konuştuğunda Harry oflayıp telefonu kapattı.
"Dur tamam," dedi sonunda yanından yanından süren inatçı adama. Araba anında durduğunda beklemeden kendisini içeriye atmıştı. Klimanın ferahlatıcı soğukluğu etrafını sarmalarken gevşediğini hissetmişti. Zaten bu sıcakta yürümek tam bir aptallıktı.
"Sahile gideceğiz."
"Emredersiniz, prensim."
Harry onun sesinde herhangi bir ima ya da alay aradıysa da, Louis bunu son derece ciddi bir şekilde söylemişti. Kendisine salak gibi davranırken birden nasıl prensliğe terfi ettiğini sorgulamadı.
"Az önce saçma sapan tonlamalarla konuşuyordun, şimdi ne oldu?" dedi tavırlı sesiyle.
Evet, sorgulamadan duramamıştı...
"Bir prensle birlikte olduğumu unutmuşum, bağışla beni," dedi Louis de son derece çekici bir sesle. Onun kaprislerini bile çekecek kıvamdaydı, Harry kesinlikle kendisine büyü falan yapmış olmalıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝐅𝐚𝐭𝐡𝐞𝐫//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧
Fanfiction"Ona bakıcı değil, baba olmanı istiyorum." #1-larry 15.02.2024