9

770 121 73
                                    

Venüs aka bölümleri düzenlemeden atan bir sorumsuz. oy sınırımız 100.

***


Harry daha öncesinde böyle hissetmediğine dair yemin edebilirdi; birisiyle öpüşmek üzereyken başka birisine yakalanmak, öpüşmek üzere olduğu kişinin patronu olması, yakalandığı kişinin de kendisinden başka bir çalışan olması... Üstelik o çalışanın kendisinden yaşça büyük bir kadın olması yüzünden, kendisini edepsiz birisiymiş gibi görmesinden korkuyordu. Evet, buraya kadar her şey çok güzel ve olması gerektiği gibiydi fakat iş kendisinden çıkıp Louis'ye döndüğünde, bu kez de utancını aşarak koskocaman bir sinir ve gerginlik topuna dönüşüyordu Harry. Çünkü resmen basılmalarına karşılık Louis'nin Rose'a suçlayıcı bakışlar atması, asıl mahçup olmaları gereken kişiler kendileriyken onun da kendisinden yaşça büyük olan kadına mahçup hissettirmesi yüzünden kadın kim bilir ikisi hakkında şimdi neler düşünüyordu.

Gerçi Louis'nin tuzu bu konuda epey kuruydu. Neden mi? Onu ayartan kişi rolünde olacak kişi benden başkası olamazdı ya?

Ve komiktir ki, burada ayartılan kişi bizzat kendisiydi.

Onun hakkında tam bir pislik ve canavarın teki olduğunu düşünürken nasıl olmuştu da bir zaman sonra Louis tarafından tamamen boşaltılmış masanın üzerine oturtulabilirdi? İşler ne ara bu noktaya gelmişti anlayamıyordu Harry, ancak şu an yapmak istediği tek şey; zerreciklerinin ayrılarak havaya karışmasını bir şekilde sağlamak ve yok olmaktı. Ancak bu şekilde içi rahat olabilirdi ama bu da mümkün değildi.

"Saçma isteklerini bir kenara bırak," diye kendi kendisine konuşmasının ardından, yapacağı en mantıklı olan şeyin Liam'ı aramak olduğu kanaatine vardı.

Lakin ona bir türlü ulaşamadığı için, çareyi tekrar bebeği kucağına çekerek saatlerce ayakta durmak olduğu kanaatine vardı bu kez de.
Tabii bu kadar da değil. Rose bebek odasına geldiği anda, ona asıl amacının sadece bebek bakıcılığı olduğunu anlatarak orta yaşlı olan kadını ikna edecekti. Aksi halde Harry'nin topuklarını kalçalarına vura vura bu evden kaçmasına sadece son üç falan kalmıştı. Ama evdeki hesap çoğu zaman çarşıya uymadığından, bebek odası ziyaretini yapan Louis, yani pek sevgili patronuydu. Yine bir cam önünde sıkılmamak için beklerken kollarında bebekle aşırı yorulma vakası yaşanıyordu fakat durum bu sefer, her zamankinden daha daha kötüydü.

Louis o kadar kaygısız bir şekilde odaya girip Harry'ye doğru adımladı ki, Harry neredeyse yaşanılanların kendi uydurması olduğunu düşünecek kadar hayrete düştü. Louis'nin bu tavırları nedeniyle onu yakasından tutup sarsmak istiyordu; hatta onu tokat manyağı yapmak, her yerini cimciklemek, saçlarını çekmek, dudaklarının üzerine üzerine vurmak... Harry resmen ona işkence etmek istiyordu fakat patronuna bunları yapamayacağını bildiğinden, gözlerinin önünde canlanan işkence dolu hayalleri zihninin gerisine itmek zorunda kalmıştı.

Louis tam önünde durduğunda, Harry ona çaktırmadan bir adım gerilemeye çalışsa da yakalanarak, "Benden mi kaçıyorsun sen?" diye sormasına sebep oldu.

Harry kendi kendine içinden yüz buruşturarak ifadesini memnuniyetsiz bir şekile sokarken, "Ne münasebet," diye çıkıştı sanki bu hiç de mümkün değilmişcesine. Oysa Louis başından sonuna dek haklıydı, kaçma fırsatı bulduğu ilk anda Harry tüyecekmiş gibi davranıyordu ki, bu düşüncesinde pek de haksız sayılmazdı.

Louis bir adım daha yaklaştığı anda Harry tamamen refleks olarak, karşısında bir avcı varmışcasına çabucak geriye doğru kaçındı. Ve sessizce konuyu değiştirmek adına da, "Farkındaysan Tom uyuyor, gürültü yapma," demişti sesini normal, gözlerini de olması gerektiği gibi dudaklarında değil de bakışlarında tutarak.

"Tom adını koymaktan vazgeçtim," dedi Louis konudan birkaç saniyeliğine uzaklaşmayı sorun görmeden. Fakat yine çok geçmeden, "Kaçma benden," diyerek ciddiyetle konuştu.

Harry bu konuda daha fazla konuşmayı erteleyemeyeceğini fark ettiği anda oflayarak bebeği yavaşça beşiğine yatırdı ve Louis'ye dönüp elini tuttuktan sonra odanın dışına doğru sürükledi. Louis de karşı koymadan onun ardından dışarı çıktıkları anda, "Evet," dedi Louis oflarcasına derin bir nefes aldıktan sonra. "Konuş bakalım."

Harry de onun gibi içine dolu dolu nefes doldurduktan sonra, "Uzun sürmeyecek," dedi kontrollü bir sesle. "Sadece aramızda geçenlerden rahatsızım ve bunun son bulmasını istiyorum senden."

"Rahatsızsan neden beni durdurmuyorsun?" diye açıkça sordu Louis.

Harry ofladı ve elleriyle yüzünü sıvazladıktan sonra, "Bunu nasıl anlatabilirim gerçekten bilmiyorum," dedi sıkıntılı ve gerilmiş bir tonda.
Louis pür dikkat onu izlerken, Harry onun bu kadar sessiz olmasına gerçekten katlanamadığını hissedebiliyordu. Keşke biraz konuşsaydı da kendisinin de gerginliğini biraz azaltsaydı. Sanki tek maksadı kendisini sıkıştırıp tüm olayın sorumluluğunu kendisine yıkmak istiyormuş gibi düşünebilmeyi ne çok isterdi Harry. Ama hayır, amacı tamamen susmak ve sorumluluk almadığı gibi sorumluluk alanları da sabote etmekti.

Harry buna tekrar oflayıp Louis'nin sağ elini tuttu ve ikisinin de ellerinin üst kısmından birbirine dayadı. İki el de sırt sırta vermiş gibi duruyorken Harry, "Bak şimdi," dedi ve ellerini birbirinden ayırdı. Sonra Louis'nin gözlerine bakarak, "İşte senden bu kadar uzakken normalim ve senden nefret ediyorum uyuz tavırlarına karşılık haklı olarak." Ellerini tekrar birleştirdiğindeyse, "Bak, bu da sen yakınıma geldiğinde," diye izah etti sakince. "Tenim tenini çekmeye çalışıyormuş gibi davrandığı için korku ve gerginlikle doluyum; yani normal bir insanın yanından geçemeyecek kadar anormal hareketlerim oluyor. Anladın mı?"

"Tensel çekim duyduğunu mu söylemeye çalışıyorsun dakikalardır?"

Harry kızarıp bozarsa da başını salladı kabullenircesine.

Louis, "Direkt söyleseydin, ben zaten farkındayım ne olduğunun," deyince Harry dişlerini öyle bir sıktı ki dişlerinin tuhaf gıcırtısı dışarıdan bile duyuldu.

"O zaman neden bir şey yapmıyorsun bu konuda?" diye sordu Harry tamamen onu suçlayarak.

"Yapıyorum."

"Ne yapıyormuşsun?"

"Seni ürkütmeden ağırdan alarak yaklaşıyorum sana."

Harry ağlayacakmış gibi, "Ben ondan mı bahsediyorum," diye sordu. Artık karşısındaki adamın kalın kafalı da olduğunu düşünmeye başlayacaktı.

"Harry sen beni anlamıyorsun," dedi Louis ona biraz daha yaklaşarak. "Sen aramızdakini bitirmek için çırpınıyorsun ama ben tüm çırpınışlarını boşa çıkartmak adına ve biraz da seni korkutmamak adına çalışıyorum."

Harry ona alık alık baktı ve fısıltıyla, "Ne?" diyebildi sadece.

Şimdi açıkça kendisiyle yakınlık kurmaya çalıştığını mı söylemişti bu karşısındaki çıldırmış adam? Harry bundan rahatsız olduğunu söylemesine rağmen şu an kafası tamamen karışmış haldeydi. Aralarındaki tensel çekimi onun da bizzat itiraf etmesini beklemiyordu açıkçası. Hatta kendisinden uzaklaşmaması adına da çabaladığını söylemişken bu durumda nasıl davranmalıydı Harry? Daha önce başına böyle bir şey gelmemiş, böyle karmaşık bir meseleye dahil olmamıştı. Tanrı aşkına tek yaptığı bebek bakmakken nasıl böyle bir durumun içine düşebilmişti gerçekten?..

"Ne duyduysan o," dedi Louis ciddiyetle. "Bana ilham veriyorsun, oğluma beni ezme pahasına iyi bakıyorsun, güzelliğin de dışarıda arayıp bulamadığım bir türdenken seni nasıl sadece bebek bakıcılığı yapmak içi yanımda tutabilirim? Kendin de itiraf ettin, bu senin ve benim elimde olan bir şey değil."

Harry teslim olmayacağını belirtmek istercesine, "Buraya bakıcı kimliğimle geldim, Rose'un ya da bir başkasının beni yanlış tanımasını istemiyorum, üzgünüm," dedi tamamen resmi bir tonlamayla konuşarak.

Louis derin bir nefes aldıktan sonra, "Pekala," dedi Harry'yi bozguna uğratarak. "Madem öyle diyorsun, seni zorlamam doğru olmaz."

***

bakalım buradan sonrasında ne olacak :>

𝐅𝐚𝐭𝐡𝐞𝐫//𝐋𝐚𝐫𝐫𝐲 𝐒𝐭𝐲𝐥𝐢𝐧𝐬𝐨𝐧Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin