-1-

29 2 2
                                    

Üstümdeki siyah elbiseye baktım, o gün giydiğim elbiseydi. Uzun koridorda yavaş yavaş yürümeye başladım hiç ses yoktu. Biraz daha ilerledim kapı açıldı.

Gördüm!evet görmüştüm,bana bakıyordu mutsuz gibiydi. Nasıl mutlu olabilirdi ki?Eliyle bana gel işareti yaptı. İlk başta korktum ya istemezse beni diye düşündüm. Sonra yavaşça hareketlendim.Yürüdüm yürüdüm o yol hiç bitmedi. Zaten benim hayatım da o günden sonra hiç iyi gitmedi...

"Defne,kalksana kızım.Prova var öküz gibi yatıyorsun hadi." Sesiyle gözlerimi açtım.
Eylem kafamda dikilmiş ciyak ciyak konuşuyordu.
"Ne var kızım kalktım 2 dakika koltukta uyuya kalmışız ne abarttın"dedim. Üfleye püfleye bir şeyler geveleyip giyinme odasına gitti.

Yine aynı rüyayı görmüştüm. Acaba o kapıya gitsem, oradan geçsem beni affeder miydi? Sanırım bu sorunun cevabını ömrüm boyunca alamayacaktım.

Bende giyinme odasına doğru yol almıştım.Eylemle,Seda giyinmiş diğer yeni gelen kızlar da kendi aralarında konuşup giyinmeye çalışıyorlardı.

"Ooo! Günaydın prenses hanım.Hadi durma giy şu paçavralarını daha prova var,bak gece eğer iyi geçmesin Ufuk'un elinden seni kimse alamaz" dedi Seda. Yüzüne boş boş bakıp yanından geçip gittim. Onunla muhattap olacak ne gücüm ne de isteğim vardı.

Dolabıma ilerleyip kapağını açtım, süslü püslü kıyafetlere göz gezdirdim. Gözüme ilk çarpan mor renkli sırtı kalçama kadar açık olan,göğüs dekoltesi bol,şort eteği elime aldım. Kabinlerin birine girip üstümü değişmeye başladım.Şöyle bir baktım aynaya,can kırıklarım vücuduma batıyordu. Bu ağrıyla yaşamayı uzun süre önce öğretmişti hayat.

Daha fazla oyalanmadan çıkıp sahnenin oraya ilerledim. Ufuk her zaman gelmezdi. Önemli misafiri olduğunda ya da farklı işleri olduğunda uğrardı mekana.Bugün özellikle gelmişti.

Sahneye baktım Eylem çıkmış direkte hünerlerini sergiliyordu. Eylem benim için ne dost ne de arkadaştı sadece diğer insanlara göre daha çok diyalog kurduğum biriydi. Çünkü benim hayatıma ne dost ne de arkadaş iyi gelirdi. Benim kendime hayrım yoktu ki.
Ama onun sayesinde burdaydım,o olmasa parayı biriktirip annemin hayalini gerçekleştirmezdim. Tabi ya annem,benim dünyalar güzeli annem. Acaba nasıldı?Bana yine eskisi gibi iyi dilekler gönderiyor muydu? Ya da benimle gurur duyuyor muydu? Buraya düştüğüm için üzülüyor muydu?Bence o günden sonra bunları düşünecek merhameti ya da sevgisi kalmamıştı.

Bir anda kopardım bu düşüncelerden kendimi tıpkı hayattan koparıldığım gibi.Sahneye doğru yöneldim ve Sahneye adımımı attım.Ben çıkınca eylem kendi kendine tezahüratlar atmaya başladı. Hiçbir şey demedim direğe tutundum iki üç tane hareket yapmaya başladım. O sırada Eylemin bağırışlarını duyan Ufuk üst balkona çıkıp bana bakmaya başladı.
Garip adamdı,herkese kötü bana iyiydi bu yüzden buradaki kızlar bana nefretle bakarlardı. Zaten kızlara ölüp bittiğim de yoktu.

Hiç oralı olmadım provayı bitirip kendi odama gitmeye başladım.İlk işim mini buz dolabına gidip buz gibi bir tekila şişesini almak oldu.Unuttururdu bana yaşananları. Zaten çoğu şeyi de unutmuştum;zorla elimden alınanları,kendi istekleriyle gidenleri,hatta sevenleri bile sadece o sesi unutturamazdı "yine karşılaşacağız". Bu sesin sahibiyle yine karşılaşacaktım hissediyordum.

İçtim içtim belki bedenim değilde ruhum sarhoş olur diye içtim ama onun da benim çürümüş ruhuma bir faydası yoktu.

Kapım tıkladı eylemdi gelen anlamıştım.
"Saatlerdir ordasın Defne" Cidden saatler mi olmuştu. Ben bunu sorgularken Eylem konuşmasına devam ediyordu. "İçiyorsun biliyorum ama eline bir şey geçmez. Saçını makyajını yap bari de eline para geçsin."Dedi kapının arkasından. "Tamam eylem birazdan başlarım." diye yayık bir ağızla konuştum.Tamam dedikten sonra topuk seslerini işittim. Eylem gitmişti.

Derin bir nefes alıp olduğum yerden kalktım. Aynanın karşısına ilerledim. Saçlarıma baktım göz ucuyla. Uğraşmam gerektiği belliydi çünkü kısa ve kıvırcıklardı . Saçı halledince makyaja geçtim, severdim makyaj yapmayı. Aksime bakmaya utandığım suratımı bu boyalarla süsler dakikalık bile olsa bakardım o sıfatıma.Mutluluktan yoksun gülücüğümüde ekleyince işte gerçek Defneyle bakışıyordum.

Eğilip köşedeki platform topukluları da ayağıma geçirdim. Topuk tıkırtılarının sesiyle yavaş adımlarla sahnenin arka tarafına geçmiştim. Kızlar dizilmiş heyecanla şovlarının başlamasını bekliyorlardı,beni ise tek heyecanlandıran seneler sonra gerçekleştireceğim hayalimdi. Hayattan bu kadar bıkan insanların da hayali vardır tıpkı benim gibi...

Gece saat 1 civarı şovlar başlamıştı. İçeri her zamanki gibi tıklım tıklımdı.Kim bilir kaç tane çoluğunun çocuğunun, eşinin ,ailesinin rızkını yiyip illegal işlerle buraya gelmiş adamlar vardı. Sayardım size tek tek çünkü çoğunluğu öyleydi.

En son ben çıkıyordum, en iyi parayı da ben alıyordum ama benim masalara gitmem kucak dansı yapmam yasaktı. Ufuk beyimiz(!) Öyle uygun görmüştü. Ben de hiç irdelemedim işime geliyordu. Ağzının suyu akan adamlara sırf para ve dans aşkı için katlanıyordum. Benim için Dans diyince bütün akan sular duruyordu.

Herkesin kendine ait şarkısı olurdu,kulaklarım Parov Stelar- The princess'in melodisini işitmeye başlayınca benim sıram geldiğini anlamıştım. Sahte gülümsemem , Gösterişli ve tahrik edici kıyafetim, abartılı makyajımla direğin kraliçesi olarak sahneye süzülmüştüm. Sahnedeyken aklımı kaybederdim; kim ne der,neler yaşamışım,ne acı çekmişim hiçbir şeyi düşünmezdim. Sadece ben,direğim ve müziğim vardık. Güzel sözlere,edilen ağır iltifat yaftalarına bağışıklık sistemim vardı, sürekli duymaktan alışmıştım.
Yüzümde sahte koca gülümsemeyle hepsine Güler geçerdim.

İyice ritme kaptırmıştım kendimi. Provadaki hareketlerimin üstüne ekleye ekleye sona doğru geliyordum gelmesine ama kapı açıldı,tam karşıdaki giriş kapısı. Hissetim, o yolumdan sapmışlık hissini en ücra köşeme kadar hissetim.1.90'a yakın boylarda biri ağır adımlarla yürüyerek en ön masaya geldi. Retinalarının ağırlığı üzerimdeydi ve hiç acelesi yoktu. Avına yaklaşan bir avcı gibi sakindi. O sakinlikle oturdu masaya, hafif bir sırıtmayla beni izlemeye başladı. Son birkaç hareketim kalmıştı ama ellerim titriyor o çok sevdiğim dansa konsantre olamıyordum.

İşaret parmağını kaldırıp bana aynı ritimde gel işareti yaptı. Sanki o küçük işaret parmağı benim nabzımın üstünde duruyor, gözlerim sonsuz bir uykuya kapansın diye baskı yapıyordu. Çaktırmamaya çalıştım, birkaç seksi hareketle sahnenin en önüne ilerledim. Ağzını oynatarak eğil dedi, zaten müzik çok yüksekti konuştuysa da duyamazdım. Saçlarımı sağa sola savurup samimi olmayan gülüşümle ona doğru eğildim. Yaklaştım yaklaştım, boynuma ipi geçirmek için parmak uçlarımda yükselmiş gibiydim. Ve benim unutamadığım tek sesi duydum." Sana karşılaşacağız demiştim".
O ses benim sakladığım,unutmaya çalışıpta unutamadığım tek tondu.

ÜÇ ANAHTARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin