-3-

15 1 0
                                    

-Günümüz-O kahverengi gözler,o ses tonu,o tarif edilemez koku,benim yıkılmaz bedenimi sanki balyoz darbesiyle harabeye çevirmişti

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

-Günümüz-
O kahverengi gözler,o ses tonu,o tarif edilemez koku,benim yıkılmaz bedenimi sanki balyoz darbesiyle harabeye çevirmişti. O fısıltıdan sonra kendime bir süre gelememiştim. Bozuntuya vermedim ve sahnede sürünerek birkaç figür eşliğinde sığınağıma gittim. O metal direk benim sığınağımdı. Küçüklükten beri dans benim için bir aşktı. Bir insana duyulabilecek aşkı bilmezdim,ya da artık bilmeyi istemiyordum. ama dans ,aşk hissinin bendeki başka karşılığıydı.

Müzik bitmiş, apar topar sahneden inip kendimi soyunma odasına atmıştım. Bir an önce çıkmam lazımdı buradan. O aylar önce aldığım anahtar için gelmişti. Bunu anlamayacak kadar salak değildim lakin Ufuk'un odasından aldığım anahtar nasıl onu ilgilendiriyordu? Bir işler dönüyordu. Burnum pis kokuları çok iyi tanırdı.

Üstümü değiştim ve yavaşça odandan çıkmaya başladım. Kimseye görünmemem lazımdı. Etrafı şöyle bir kolaçan ettim kimsecikler yoktu. Tempolu adımlarla dışarı kendimi attım, arabamın yanında soluğumu aldım diyecekken o nefes boğazımda takılı kaldı.Arabamın tam karşısında;siyah eldivenlerle,elinde tuttuğu küçük çakısıyla, yüzüne yerleştirdiği pis sırıtışıyla avcım duruyordu. Sesim soluğum çıkmadan öylece ona bakıyordum.

Kendini öne doğru itip,çakısını katlayıp,cebine iliştirdi.Yanıma doğru geldi." Namınızı çok duyduk. Boşuna Sirius dememişler sana" diyerek bir nebze övgü yağdırıyordu ya da benimle dalga geçiyordu. Bu adamın beni övecek hali yoktu ama dalga geçecek bir yapısı da yoktu,çözememiştim. Hiç bozuntuya vermeden ona doğru adımladım. Madem bir bok yedim kaçamıyorum bende meydan okurdum. "Öyleyimdir. Buraların parlayan tek yıldızı benimdir. Sanırım yolununuzu kaybettiniz. Fakat benim ışığım size yol göstermez,yoldan saptırır." Diyerek kendimden emin bir tavır sergiliyordum. Baştan aşağı beni süzüp " Kimin kimi hangi yola sokacağı ya da ne yapacağı belli olmaz. Hem sen beni bir yola sokamazsın ki saptırasın"diyerek o da bana gövde gösterisi yapıyordu.Verecek cevap bulamadım,belkide bulmak istemedim. Ne diye daha karşımda duruyordu ki?

Arkamı dönüp arabama binmek için yeltenmiştim ama kolumdan çekilmemle bir oldum. Kahverengi gözleri benim açık kahve gözlerime bir ok atmış,avını kafeslemişti." Orada dur bakalım. Benim söyleyeceklerim daha bitmedi."Gözlerimi devirdim. Ondan izin alacak değildim herhalde. "Genelde şovum için para saçan para babalarından izin almam. Ama  bakıyorum da çok içtiniz herhalde saçmalıyorsunuz" diyerek suratının tam ortasına bakmaya başlamıştım.Yüzü anında değişti ,onun istediğini yapmayacağımı anlamış olmalıydı.

" Hem benden çalıp hiçbir şey olamış gibi geziyor, hem de karşıma geçmiş bana nutuk atıyor. Yerinde olsam o dilini çok yormazdım".diye beni mi tehdit ediyordu. Gerçekten bu iş komik(!) olmaya başlamıştı. Sinir seviyemin artışını hissedebiliyordum. " Orda dur bakalım! Senden bir şey çalmadım. Hem ne yaparsın beni mi öldürürsün?" Ben de az fena değildim sonuna kadar inkar ediyordum. Hem Kaybedecek bir şeyim de yoktu zaten. Fiziken ölür, Lucifer'la karşılıklı iki kadeh bir şey  içerdik. "Kadınları genelde öldürmem . Hatta en tahammül edemediğim şeylerden biridir." diyip yavaşça beni süzdü. Sonra lafına devam etti."Ama çok zorlarsan belki sana bir kıyak geçerim." Diyerek burnundan soludu. Anahtar sahibi beyimiz çok centilmendi çok...

ÜÇ ANAHTARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin