-4-

13 1 0
                                    

🏹

Saatlerin sesi bana bir şarkı gibi gelirdi. Süremin dolduğunu,kaçıp gitmem gerektiğini fısıldardı kulağıma. Bu sefer o saat sesleri şarkıdan yoksun çığlık seslerine dönüşmüştü. Sürem dolmuyor,kaçıp gidemiyordum. Sanki hep o anı yaşıyordum ve bu pis kuyudan çıkışım yoktu. Kaç dakika ya da kaç saat buz tutmuş gibi o kapının önünde oturdum bilmiyordum. Kulağıma değen o ıslak dil, baştan aşağı beni küle çevirmişti. Şu an bir rüzgar esintisiyle uçuşmaya hazırdı her zerrem.

O andan sonra tek kelime etmemiş,yüzüme dahi bakmamıştı. Benimde şu an onun yüzünü görmek gibi bir ihtiyacım yoktu. O kapının önünde bir müddet bekledim ve çıkıp konuştuğumuz odaya gittiğimde yalnızlık beni her zamanki gibi kucaklamıştı.Gitmişti ve kimse yoktu. Ben şimdi bu harabe yerde, arabam bile yokken ne yapacaktım. Bunun sıkıntısıyla saate baktığımda akşam olduğunu anlamıştım.

Bir anda Eylemin telefon çağrısıyla bir nebzede olsa kendime gelmiştim. "Aloo...! Kızım nereye gittin apar topar. Kimse seni çıkarken de görmemiş. Hayırdır bir şey mi oldu?" Diye söylemişti ve merakla cevap bekliyordu.Ne diyecektim ki 'Ay Eylem delinin birinin anahtarını çaldım,o da beni kuş uçmaz kervan geçmez bir yere getirdi. Bir de yetmezmiş gibi kulağımı mı yaladı' diyecektim. Sabır sınırım son raddeydi. "Evet acil çıkmam lazımdı. Bir sorun mu oldu ki, ne bu endişen?" "Bir sorun mu olması gerek Defne. Seni merak ettim ama Ufuk seni sordu , hatta odasına çağırdı bir şey konuşacakmış seninle." Diye, biraz kırgın bir sesle konuştu. Ufuk beni sorduysa kesin o anahtar için sormuştu. Büyük sıçmıştım işte. Bir an önce bu bataklıktan çıkmam lazımdı.

Hemen Eyleme cevabını verdim. " Tamam ben akşama geleceğim zaten konuşurum onunla ama senden bir ricam var yapar mısın?" Burası kulübe çok uzaktı asla yürüyerek gidemezdim. " Sen ve benden bir şey istemek. Şaşırtıyorsun Defne. Çabuk söyle seve seve yaparım." Çok saçma bir şey için neşelenmişti. Gerçekten mutluluk sanırım bu kadar kolaydı ama ben zorluklara o kadar alışmıştım ki,kolay olan hiçbir şeyi gözüm görmüyordu.

"Bir iş için bir yere gelmiştim ama yolumu kaybettim. Arabam da kulübün önünde kalmış. Sana konum atsam gelip beni alır mısın?" Eylem neşeli sesiyle hemen cevap verdi. "Tabikide! Hemen yolla bana konumu. En kısa sürede yanında olurum güzellik. Öpüyorum şimdi kocaman seni." Diye şakımıştı adeta. Ben de " Teşekkürler Eylem, gerçekten çok sağ ol. Bekliyorum seni." diyerek telefonu kapatmıştım. Sonunda bu bataklıktan kurtuluyordum. Umarım o Avcı gelip beni avlamazdı.

Hemen dışarı çıkıp o taşlı alanda beklemeye başladım. Yine düşüncelere dalacaktım,o daldığım yerde boğulup ayıkacaktım. Sürekli bu döngü içindeyim. Yalnız kalır düşüncelerle cebelleşirdim. Yuttukça yutar,en dibe kadar beni çekerdi. Bir küçük kurtuluş yolu aradım hep ama kimse bana çıkmam İçin el uzatmadı...Her şeyi kendi çabamla yaptım ben. Buranın kurtuluşu da çok yakındı sadece birkaç yıla ihtiyacım vardı. Artık düşünceler içinde boğulup gitmeme gerek yoktu,çünkü toprak ana beni en derinine kadar kucaklayacaktı.
🏹
Hava çok soğumuştu ama ayaklarım ağrıdığında taşların üstüne bağdaş kurup oturmuştum. Eylem sanırım birazdan gelirdi az daha dayanmam gerekiyordu. Bu sırada gökyüzüne bakmaya başladım. Simsiyah örüntünün üstünde küçük çakıl taşları gibi parlıyordu yıldızlar. Aynı benim o sahnede olduğum gibiydi.Sirius'tum ben en parlak yıldızdım. Çoğu insan benim için gelirdi o klübe. O cazibemi,ışıltımı görmek için ama sadece demir direkte kıvrılan bedenim parlardı benim.Gerçek hayatta ise işler tam tersiydi.Çünkü kendi önümü aydınlatacak ışığı bile bulamazdım ki. Bu yüzden karanlığa alışmıştım ben. Karanlığa aşıktım ben...

ÜÇ ANAHTARHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin