Ertesi gün Ostvana ve Nikolay'ın kalman için ısrar etmelerine rağmen kahvaltıdan sonra evine döndün. Ama bütün gün evde oturdun, boş boş dolaştın.
Belki de kara çıyanın gelmesini bekliyordun.
Önceki gün senden özür dilemesinin seni şok etmesi üzerine bir de gelmeyi kesse ne olurdu, hiç üstüne düşünmemiştin. Seni rahatsız etmesini istemiyordun, evet ama gözün illaki onu arıyordu.
Saat öğleden sonra 3 olduğunda sabaha karşı duran kar fırtınası yine başladı. Neyse ki şömineyi yakmıştın. Ateşin karşısına oturup çıtırtı seslerini dinlerken bir yandan da düşünüyordun.
Sonra dışarıdan ayak sesleri duyar gibi oldun. Hemen bakmak için pencereye koştun. Karın içinde yürüyen bir bekçiydi sadece.
"Kafayı mı sıyırıyorum acaba..?" diye mırıldandın.
Tekrar ateşin başına oturdun ve elini çenenin altına koyup düşünmeye devam ettin.
Adama kırık votka şişesiyle saldırmış, fare zehirli viski içirmiş -gerçi onu kendi isteğiyle içmişti- ve mutfakta demediğini bırakmamıştın.
'Bugün de gelse gırtlağına çökerdim herhalde, adama etmediğim kalmamış' dedin kendi kendine.
O sırada kapı çaldı. Hemen ayağa fırladın ve kapıyı açtın. Kapıda bir kadın vardı, kardan bembeyaz olmuştu. Seni görünce yanlış adrese geldiğini söyleyip özür diledi. Sonra da gitti.
Kapıyı kapattın ve kafanı kapıya yasladın.
Karlı günlerin en sevmediğin yanı kimsenin gelip gidememesiydi. Koskoca ev, engin bir yalnızlık ve sen başbaşa kalırdınız.
Yukarı çıktın ve kendine kahve hazırladın. Mutfaktayken o günkü sözleri kulağında çınlıyordu.
'Peki bir ailen yoksa? Ya da seni karşılıksız seven biri yoksa? O zaman da aynı mutluluğu sağlar mı para?'
'Para her zaman mutluluk nedeni değildir. Ama bir ünvan yüzlerce önyargının nedenidir.'
'Evlendiğin adam da bir asil, değil mi? Yüzüğünü bile takmıyorsun, evdeki bütün fotoğrafları kaldırmışsın. Ondan da nefret ediyorsun.'
Aniden 'ondan da nefret ediyorsun' kısmına takıldın. Belki de o gün söylediklerinden sonra kendisinden nefret ettiğin kanısına varmıştı. Gelmemesinin nedeni bu olabilirdi.
"Daha neler," dedin kendi kendine. "İlk iki gün umursamazdı da üçüncü gün mü alıngan oldu?" dedin ve kahveni alıp aşağı indin.
Aşağı inip oturdun. 'Ya bunca zamandır hassassa ve benim söylediğim her sözde kırıldığını gizlediyse?' diye bir yargıya kapıldın istemsizce. Sonra da 'ya benim evime gelmesi tesadüf eseri değilse?' diye düşündün.
Saate baktın. 4'e yeni gelmişti. "Vakit geçmiyor ki..." diye söylendin.
O sırada yine kapı çaldı. Bu sefer de ayağa fırlayıp kapıyı açtın. Ama yüzünde kendiliğinden oluşan gülümseme yine kendiliğinden silindi.
Gelen Akim'di.
"Akim?" dedin şaşkınlıkla. Akim gülümsedi ve kara gömülmüş bavulu anca kaldırıp içeri koydu ve kendisi de içeri girdi.
"Ben geldim, beni özledin mi?"
İçinden yüzüne tükürüp 'hayır' demek geldi ama bunu yapmak için fazla kibardın.
Akim paltosunu, ceketini ve yeleğini çıkarıp astı. Şapkasını, eldivenlerini ve atkısını da çıkarıp onların yanına koydu.
Akim senden biraz uzundu. Kumral saçlarına beyazlar erken düşmüştü. Soluk bir cildi ve boyuna göre biraz zayıf bir bedeni vardı. Mavi gözlüydü, ama konuşurken göz kontağı kurmakta zorlanırdı.
"3 ay oldu." dedin ona.
"Ah, biliyorum. Bu kadar uzun sürmesini istemezdim ama sürdü işte."
Şöminenin önüne oturdu ve ellerini ovuşturarak ısıtmaya başladı. Sonra senin kahve bardağını fark etti.
"Bana da bir kahve hazırlar mısın?" dedi. 'Keşke fare zehri bitmeseydi' diye düşünüp mutfağa çıktın.
Ona da bir bardak kahve hazırladın. Hatta midesiz bir insan olsaydın içine tükürürdün de ama o senin tükürüğüne bile değmezdi.
Aşağı inip kahvesini verdin. Tam kendi kahveni alıp gitmek için eğilmişken seni bileğinden tuttu.
"Gitme, şöminenin önüne oturalım."
"İşim gücüm va-" Lafını kesti.
"Sonra halledersin. Hadi otur."
Bir anlığına 'acaba yolda kafasına buz mu düştü?' diye düşündün. Sırf bileğini bıraksın diye oturdun. Kahvenden bir yudum aldın.
"Konuşmamız gereken önemli bir konu var." dedi ve iç çekti. Gözü yine sende değildi. Ama sen ona bakıp 'lütfen boşanalım desin' diye dua ediyordun içten içe.
"3 ay önce, yola çıkar çıkmaz bir doktora görüneyim dedim- Nikolay değil. Başka bir doktora gittim. Doktor 'kalp rahatsızlığın var, kalp krizi geçirme riskin var' dedi, umursamadım ve yola çıktım."
O da kahvesini yudumladı. Sen içten içe sevinçten çıldırıyordun ama onu umursuyormuş gibi bir görüntü vermeye çalışıyordun.
"İlk kez 2 ay önce, en son da geçen hafta otelde kalp krizi geçirdim. Beni son anda kurtarmayı başardılar. Bir kez daha doktora göründüm. Bana üçüncü seferde kurtulmamın imkansız olduğunu söyledi."
Sana döndü ve gözlerinin içine baktı. Alışık olmadığın bir şeydi.
"Ben de hemen geri döndüm. Eğer öleceksem de, evimde ölmek istedim." Duraksadı ve güldü.
"35 yaşındayım. Hayatı yeterince gördüm, her türlü acıyı tattım. Artık son birkaç ayım, belki de günüm var. Değerini bilmediğim her şeyin eksikliği tüketiyor beni, bari bu zamanda elimde olanların değerini bileyim."
'Her türlü acıyı tatmışmış' diye düşündün. 'ben fakirlik, ana-baba acısı, evlat acısı ve yalnızlığın cefasını çektim, bu adamın ne eksiği var ki üzülsün?'
"Bundan sonra ne yapacaksın şimdi?" diye sordun.
"Evde kalacağım. Kumarı tamamen bıraktım, yeterince kazandım zaten. Artık yalnızca sen varsın benim için. Sana verip tutmadığım sözlerimi telafi edeceğim."
Yavaş yavaş sarhoş olduğunu ya da ölüm korkusundan kafayı yediğini düşündün. Hayatta sana 'sen' demezdi, hep 'S/A' derdi. Gözü kumar dışında bir şey görmezdi çünkü. Hiçbir şey onun için 'yeterince' değilmiş gibi sürekli kazanmak isterdi.
Elindeki kahve bardağını kenara bıraktı.
"Bu yüzden artık bencillik yok, hırs yok, duygusuzluk yok. Önce insan olmayı, sonra iyi bir eş olmayı öğreneceğim." Gözünü tekrar ateşe dikti. "Hem kim bilir, belki iyileşirim ve baba olmayı bile öğrenirim."
Karnına bir kramp girmiş gibi rahatsız hissettin. Bardağındaki kahveyi bitirip bardağını bıraktın. Bcaklarını kendine çektin ve kollarını bacaklarına sarıp sen de ateşi izlemeye başladın.
'Tanrım,' diye dua ettin içten içe. '...ne olur bu gece şu adamın canını al.'
᪥
9. Bölüm Sonu
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rͪͥus ̷̓Ça̕r̰l͙͔̙̞̱͞ığ̴ıͥ͌ͣ̿̉ x ̶̸̢Reade͒̇̿ͭr̛͡
FanfictionPetersburg'da yaşarken Moskova'da soylu bir ailenin varisiyle evlendiğinde hayatının düzeleceğini sanmıştın. Ama 6 yıl sonrasında istediğin tek şey kocanı öldürüp mal varlığına konmak ve peşine takılan siyah saçlı adamla başa çıkmaktı. 👑 Hikaye 189...