~12~

307 36 201
                                    

"Ostvana yapma şunu!" dedin Ostvana'ya. Ostvana da masaya sürdüğü elini diğer eli gibi karnına koydu.

"Acaba kız mıdır erkek mi?" diye sordu.

"Nereden bilelim Ostvana!? Hem hamile olduğumu düşünmüyorum bil-"

"4 ay önce çok yakın olduğunuz ya da alkol aldığın bir zaman oldu mu? Ya gerçekten bilinçli olarak yaptın ve inkar ediyorsun, ya da-"

"Ya da ne!? Ben niye bilinçli olarak böyle bir şey yapayım!?" diye çemkirdin.

"...onu demeye çalışıyorum işte! Ya da sarhoşken yaptın ve hatırlamıyorsun."

Aranızda derin bir sessizlik oldu. Düşünmeye başladın ve aklına gelen bir detay gözlerinin faltaşı gibi açılmasına neden oldu.

"Yılbaşı gecesi." diye fısıldadın. "İkimiz de alkollüydük." Ostvana kıkır kıkır gülmeye başladı.

"Gülmesene be!"

"Bir de aranızda hiçbir şey olmadığını söyleyip durdun bana!"

"Hatırlamıyorum ki!" diye carladın ona. "Belli ki o da hatırlamıyor! Yoksa sürekli beni rahatsız ederdi falan. Ayrıca evli olmayı bırak sevgili bile değiliz biz! Ondan hoşlanıyorum ama... Değiliz işte."

Ostvana duraksadı ve kaşlarını çattı.

"Bir şey mi oldu?" diye sordun biraz sakinleşerek.

"Sizin evlenmeniz lazım." dedi Ostvana histerik bir sesle. "Eğer bu çocuk gayrı meşru doğarsa sana bu mahallede rahat vermezler, hayatını cehennem ederler S/A."

Senin gibi ayağa kalktı ve sana sıkıca sarıldı.

"Bu mahalle iffet bekçisi şeytanlarla dolu, sen de farkındasın. Eğer onu (Çarlık'ı kastediyordu) gerçekten seviyor ve bebeğini sapasağlam doğurmak istiyorsan evlenmeniz lazım."

"...biliyorum." diyerek Ostvana'ya geri sarıldın.

Ostvana gitmeden önce ona Nikolay'ı göndermesini söyledin. Gitti ve bir süre sonra Nikolay ile geri döndü.

Nikolay seni muayene etmeden şöyle bir süzdü ve zayıf olmana rağmen şişmiş karnına baktı. Belirtilerini anlatmanı istedi ve iyice dinledi. Sonrasında seni muayene etti.

"Bana gerek kalmamış ki, Ostvana teşhisi koymuş." dedi en sonunda. Sonra ikisini de yolladın ve salona oturdun. Sabırsızlıkla onu bekliyordun.

Bir süre sonra kapı çaldı. Ama o kadar derin düşüncelere dalmıştın ki kapıyı duymamıştın bile. Kapın 3 defa çalındıktan sonra kapıdan tıkırtılar gelmeye başladı.

Bir süre sonra kapı bir 'klik' sesiyle açıldı. Kapıyı paspasın altındaki yedek anahtarla açmıştı.

"S/A? Kapıyı duymadın mı?"

"Dalmışım." deyip geçiştirdin. "Sen bir gelip otursana karşıma, konuşacaklarımız var."

Sanki uzun zamandır bunu bekliyormuş gibi hemen yanına geldi ve önüne, yere, dizlerinin üstüne oturdu. Anahtarı da iç cebine attı.

Sen ise uzun süre ne söyleyeceğini düşünmene rağmen diyeceklerini unutmuş, biri dokunsa ağlayacak kıvama gelmiştin.

"Beni seviyor musun?" diye sordun. Gözlerini kaçırıyordun çünkü gözlerinin dolduğunu görmesini istemiyordun.

Rͪͥus ̷̓Ça̕r̰l͙͔̙̞̱͞ığ̴ıͥ͌ͣ̿̉ x ̶̸̢Reade͒̇̿ͭr̛͡Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin