Kapıyı açtın ve içeri girmesi için kenara kaydın. İçeri girip sana doğru yürüyünce istemsizce iki adım geriye kaçtın. Sonra kapıya yöneldi ve kapıyı kapattı.
"Daha iyi misin?" diye sordu.
"Evet, ama sabahın bir saati kafamda onlarca soruyla uyanmasaydım belki daha da iyi olurdum!" diye çemkirdin. Dışarıya ses gitmesin diye sesini kontrol etmeye çalışıyordun.
"Haa, sen dün geceyi diyorsun..."
"Bana ne oldu?" dedin sakin kalmaya çalışarak.
Sana yaklaşmaya çalıştı ama sen yine geri kaçtın ve yine sana ne olduğunu sordun. Cevap vermedi. Sonra seni kendine çekti ve elini alnına koydu. Ateşin olup olmadığına bakıyordu.
"Ateşin düşmüş. Dün gece komşunu kıyafetlerini değiştirmesi için çağırdığımda ateşin olduğunu söylemişt-"
"Hangi komşum?" diye sordun hemen. Çünkü eğer Ostvana dışında biriyse değil mahalleye, bütün Moskova'ya dedikodunuzu yayardı.
"Karşı komşun. Ufak tefek, kahverengi gözlü bir kadındı."
Elini alnından çekti ve yüzüne düşen saçını geriye attı. Sen de tekrar geriye adımladın.
"İyi," dedin kendi kendine. "Ama öncesinden bahset bana. Her şeyi çünkü ben hiçbir lanet şey hatırlamıyorum."
"Donmak üzereydin, bilincin yerine değildi. Hatırlamaman norma-"
"Ben açıklamaya ihtiyaç duymuyorum, ihtiyacım olan dün gece."
İç çekti. "Sakince dinleyeceğine ve can sağlığıma herhangi bir zarar gelmeyeceğine emin olursam belki anlatabilirim."
"Kafanı şu şömineye sokup saçlarını ateşe verirsem belki zorla anlattırabilirim." dedin burnundan soluyarak. Gülümseyerek başını salladı.
"Anlaşılan anlatmasam daha iy-"
Ona bir tane vurmaya çalıştın ama ne sen vurabildin, ne de o kaçabildi. Dengesini kaybedip dizlerinin üstüne düştü ve tamamen yere kapaklanmamak için sana tutundu.
Aranızda çok büyük bir boy farkı olduğu için dizlerinin üstündeyken omuz hizana geliyordu. Birbirinize baktığınızda yüzleriniz arasındaki mesafe çok azdı.
Biraz daha geri çekilmek istiyordun ama bunu yaparsan yere yüzüstü kapaklanacaktı, biliyordun. O ayağa kalkana kadar kımıldamamayı düşündün ama kalkmaya niyeti yokmuş gibi bir hâli vardı.
Kafasını omzuna koyduğunda biraz afalladın.
"Donmak üzereydin," dedi. "...bir anlığına gerçekten öldüğünü sanmıştım. Seni ne kadar sarstım ya da seslendim, bilmiyorum. Ama en sonunda gözlerini açtın."
"Beni öptün."
"Pişmanlık hissetmiyorum."
Aranızda uzun bir sessizlik oldu. Hâlâ kafasını omzundan çekmemişti. Düşmemek için sana sardığı kollarını da ayırmamıştı.
"Seni evine getirdim, komşun pencerede dönmeni beklemiş, mezarlığa onunla gitmiştin herhalde. Kadın hemen dışarı fırlayıp seni kontrol etmeye çalıştı. Sen kucağımda uyuyordun, tabii."
"Sonra?"
"Kapıyı açtık. O seninle ilgilenirken ben de evi toparladım. Ateşin olduğunu söyledi, sabah 6'ya kadar başında bekledim- seni bulduğumda saat 2'ydi zaten."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Rͪͥus ̷̓Ça̕r̰l͙͔̙̞̱͞ığ̴ıͥ͌ͣ̿̉ x ̶̸̢Reade͒̇̿ͭr̛͡
FanfictionPetersburg'da yaşarken Moskova'da soylu bir ailenin varisiyle evlendiğinde hayatının düzeleceğini sanmıştın. Ama 6 yıl sonrasında istediğin tek şey kocanı öldürüp mal varlığına konmak ve peşine takılan siyah saçlı adamla başa çıkmaktı. 👑 Hikaye 189...