13) SALDIRI

227 5 0
                                    



Oflayarak çektiğim çekmeceyi talan ettim. Nerde bu allahın cezası parfüm? Daha dün sıkıp masaya koymuştum.

Bunalarak çekmeceyi kapatıp başka bir parfüm sıktım. Günlük kullandığım bir koku değildi, daha çok gece özel bir yemek için kullanacağım bir parfümdü.

Daha fazla üstünde durmayıp indim aşağıya. Turşuya mama verip biraz oynadım ve ardından tüylerimi temizleyerek çıktım evden.

Her sabah uykusuz ve suratsız Yiğiti çekemeyeceğim için kendim gideceğimi söylemiştim.

Ayrı ayrı geldiğimiz holdingin otoparkında karşılaşmıştık. Üstüne sinirle yürüyerek "sen biliyor muydun bu Batunun arkadaşı mevzusunu?" dedim parmağımı ona sallayarak.

Kaşlarını çatınca arkadan çıkan Savaş beyle havadaki parmağımı indirdim. "Öncelikle sana da günaydın. İkinci olarak ise. Ne arkadaşı kızım bilmiyorum ben bir şey." dedi yiğit.

Savaş bey yanımızda gömleğinin bileklerini düzeltiyordu. "Tamam boşver." diyerek ilerledim. Yanıma gelip "Ne olmuş ya anlat." dedi ısrarla. Kaş göz yaparak sonra desem de susmadı. Hafifçe arkama bakıp Savaş beyin uzaklığını kafamda tarttım. Ardından sessizce "biri varmış iyi biriymiş kendi akıllarınca bana ayarlamaya çalışıyorlar." dediğimde "N E?" diye cırladı. Koca herif cırladı. Ben sağ kulağımı kapatıp ondan minikçe iki adım uzaklaşınca Savaş bey "Yiğit!" diye uyardı. "Pardon!" diyerek tekrar bana döndü. "O kadar ısrar etmelerinden anlamalıydım." diye mırıldandı. "Bende bende." diye geçiştirdim. Asansöre bindiğimizde benim katıma çıkan tuşa bastı Savaş bey.

Yiğitle ben yan yanayken o önümüzde duruyordu. Daha önce onu inceleme fırsatım olmadığından geniş omuzlarına ensesine ve saçlarına gitti gözlerim. Yiğitin koluma dirsek atıp hafif bana eğilmesiyle ona döndüm. "Aslında iyi olabilirdi Şuşu?" dediğinde kaşlarımı çattım.

Aynen abi kolaydı benim için de pat diye yeni birini hayatıma almam. "Saçmalama Yiğit!" diyerek susturdum onu.

İndiğimizde yiğit benim karşı masama geçerken Savaş bey bulunduğumuz katın ilerisindeki camlı odaya geçti. Bütün katı net bir şekilde görebilirdi.

"Niye bu kattasınız?" diye sordum Yiğite.
"Abim bazı günler bu odasında bulunur çalışanların üste çıkmasına izin yok. Hatta sekreteri ve benim dışımda kimsenin yok. Onunla temasa geçmek isteyenler abimin bu katta olduğu günleri beklerler. Aşırı önemliysede sekreteriyle iletirler." demişti. Dudaklarımı büzüp kaşlarımı kaldırdım. "Eee sen?" dedim. Güldü elini omzuma attı. "Benimki sadece keyfi. Senden ayrı kalamıyorum." dediğinde karın boşluğuna hafifçe vurup uzaklaştırdım kendimi ondan.

Masaya oturup projemle ilgilendim. Ayşe hanım stajyerleri toplayıp sahaya inceğimizi söyleyince biraz heyecanlanmıştım açıkçası. İçimdeki küçük kız bu habere çok sevinmiş ve mutlulukla eşyalarını toplamıştı.

Keşke önceden söyleseydiniz de topuklu giymeseydim diye içimden geçirip kalktım. Yiğitin masasına geçip üç yaşındaki çocuklar gibi "ben gidiyorum sahada çalışılıcak mış." dedim. O da kaşlarını havalandırıp "erken değil mi oğlum?" dedi. Ay ben de buranın işleyişini anlamıyordum. Belli ki tek değildim. "Ay bilmiyorum gidiyorum işte." dedim.
Ayaklarıma bakıp dikkat et dedi.

Etmemiştim. Burkulan ayağımın sızısını kimseye çaktırmadan günü bitirip koşa koşa ay çok pardon seke seke eve gittim. Ayağıma bir buz koyup sızısıyla koltuğa yan düştüm. Gerçek bir salaktım. Taşlı tuşlu yerde giyilir mi o?!

Ofladığımda turşu yanıma gelip yüzümü yalamaya başladı. Ayağımın ağrısını umursamadan tek elimle almaya çalıştım turşuyu. Ne kadar büyümüştü öyle?
Göğüsüme yatırdığımda sakince mırladı. Buzu masaya koyup sevdim onu sakince.

KAYIP HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin