21) HAMİLE

218 6 0
                                    



36 saattir uykusuz kalmıştım ve bu süre zarfında Savaş da benimle birlikte uyumamıştı. Yiğit ve can nöbetleşe uyuyup geleceklerken Savaş kendisinin uyanık kalacağını merak etmemelerini beni de uyutmayacağını söylemişti.

Daha önce uykusuz kaldığım geceler çok olmuştu ama o zamanlar elimde maket ya da proje gibi uğraşlar olunca daha rahat geçtiğini söylediğimde Savaş bana şirketin bir sonraki projesini açmış ve birlikte saatlerce iş için çalışmıştık.

Gözlerimi ovuşturduğumda masanın üstüne baktım. Sayamadığım kadar kupa vardı. Savaş düzenli olarak bana kahve yapmıştı, kendisi yalnızca iki kupa içmiş ve cidden hiç uykusu yokmuş gibiydi.

Geceyi anımsatınca gülümsedim. Sigara içmek istemiştim ama bunun doğru olup olmadığını kestiremediği için ilk başta içmeme katiyen izin vermemiş ardından mutsuz bakışlarımdan kurtulmak için gece 4 de doktoru arayıp konuşmuştu. Abartmayacak kadar içebilme izni aldığımda hemen paketinden bir dal alıp yaktım. Zaten çok abartmazdım ama karşımda o kadar mükemmel bir şekilde içiyordu ki insanın ister istemez canı çekiyordu.

Birlikte projelere bakarken bana odaklanmış bir şekilde koltuğa yaslanmış yüzümü incelerken aniden "gerçekten çok yeteneklisin." demişti ve onun kadar başarılı birinden bunu duymak gururumu okşamıştı.

Gece boyunca tatsız hiçbir konuyu açmamıştık. Ara ara can ve yiğit uyanıp yanımıza geliyor Yiğit alttan altta yoruldun şule bakma şu bilgisayara diye uyarıyordu beni. Ama ben buna alışkındım. Öyle sohbetle eğlenceyle fazla yorulur bir süre sonra kendimi yatağa atmak isterdim. Halimi yalnızca Savaş anladığı için ona da çok karışamıyorlardı.

Yanımda oturmuş kendi bilgisayarına bakan savaş gözlerini saatine değdirip bana döndü ve bilgisayarımı dizlerimden kaldırdı. "Uyku vakti." diyerek başımda dikildi. Kafamı hafifçe sallayıp ayağa kalktığımda gözlerim karardı ve koltuğun kenarını tuttum sıkıca. Bir eli belimi bulurken "tuttum." diye mırıldandı ve ekledi "tuttum seni" gözlerim onun elalarına tırmandığında yüzünde hiçbir duygu belirtisi yoktu. Belimden destek olarak beni üst kata götürdü. Gece duyduğuma göre o en üst katta kalıyordu. İlk geldiğimiz kata geçerken beni bir üst kat için merdivenlere yönlendirdi.

2. Kata geldiğimizde bir kapıyı açtı ve girmem için bekledi. Ona döndüm. "Teşekkür ederim. Saatlerce uykusuz kaldın." bana baktı ve bir elini kapının pervazına yasladı. "Farklı bir şey yapmadım. Teşekkür etmene gerek yok." dedi ve iyi geceler diyerek aşağı inmeye başladı. Uyumayacak mıydı o?

Daha fazla düşünmeden odaya girdim. Beyaz ağırlıklı olan oda salon gibi çok şıktı. Hangi mimarla çalıştıklarını düşünmüş daha sonra yiğite sormayı kafama not etmiştim.

Beyaz yatağa girdiğimde uyku beni kendine hapsetti ve direnmeden derin bir uykuya daldım.



~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~


Gözlerimi açtığımda acıdan başka bir şey hissetmiyordum. Yüzümü buruşturduğumda kafamı çarpmış olmamdan mı yoksa dengesiz uykumdan mı kaynaklıydı bilmiyorum ama feci bir acı vardı.

Duş almak istiyordum. Çantam bu odadaydı, üstünde havlu gördüğümde rahatlatıp odadaki diğer kapıya yöneldim. Banyo oluşuna sevinip havluyu alarak hızlı bir duşa girdim. Önce saçlarımı yıkadım. Yaraya gelmeden bunu başardığımda sıra vücut temizliğindeydi. İşim bittiğinde havluya sarılıp odaya geçtim.

Üstüme başka bir eşofman tişört geçirdiğimde saçlarımı salık buraktım kuruması için. Aşağı indiğimde kimseler gözükmüyordu. Sesler duyduğum tarafa ilerleyince mutfağa gelmiştim.
İlk geldiğimdeki yaşlı kadın yemek pişiriyordu. Karnımın guruldamasıyla bana döndü ve sıcacık gülümsedi. "İyi uyuyabildiniz mi?" Kafamı sallayıp "evet ama fazla uyumuşum sanırım." diyerek yanına vardım. Bana gülümseyip bir tencerenin kapağını açtığında dolu sarmalarla dudaklarımı yaladım.
Annem hep yapardı. Ve hiçbir yerde o kadar lezzetlisini yememiştim. Dolaptan bir tabak aldı ve sarma doldurdu. "Acıkmışsınızdır sofra hazır olana kadar." Bana uzattığı tabağa dünyanın en güzel şeyi olarak bakarken Kafamı sallayıp hızla aldım tabağı. Yemeğe başlarken "ben Nurgül. İstediğiniz gibi seslenebilirsiniz Şule hanım." Ağzımdaki sarmayı yutarken "Nurgül abla diyebilir miyim. Bi de hanım demeyelim olur mu." Gülümserken o da bana güldü.
"Olur Kızım." dediğinde gülümsemem arttı. Sevmiştim bu kadını. "İlk defa annemin sarmasının birebir aynısını yedim." dediğimde ister istemez üzüntüm sesime yansımıştı.

Duygularını iş ortamı dışında saklayabilen biri değildim. Nurgül abla saçımı okşadı bir anne edasıyla. "Hep iste yaparım ben." Burukça gülümseyerek karşılık verdiğimde bir sarma daha attım ağzıma.

"Bir şey mi istemiştiniz Savaş bey?" Nurgül ablanın sesiyle kapıya döndüğümde onu gördüm. Üstünde ceketi vardı yeni mi gelmişti gidiyor muydu?
Sana ne Şule sana ne? iç sesime hak verip boş tabağı kaldırıp yıkadım. "Bırak kuzum hallederim ben." diyen Nurgül ablaya sorun değil diyerek kuruladığım tabağı yerine koydum. Arkamı döndüğümde "Nurgül hanım yiğite bakabilir misiniz?" Savaşın isteği üzerine Nurgül abla hızla çıktı mutfaktan.

"Uyumadın mı?" soruma tek kaşını kaldırarak baktığında hemen toparladım kendimi. "Yorgun gözüküyorsun." dediğimde yalan söylemiştim. Gözlerindeki kırmızılıklar olmasa her zamanki haliydi. Ben uykusuz kalınca göz altlarım bile morarırdı onun ise sadece gözleri kızarmıştı. Tam ağzını açıp bir şey diyecekken "savaş burda mıydın? Konuş-" adının ayça olduğunu öğrendiğim kadın beni görünce sustu ve hızla üstündeki hırkayla şişkin göbeğini kapattı. Savaş bir bana bir Ayçaya bakarken gözlerim onu buldu ve sertçe yutkundum. Hamileydi. Bana bakıp hızla Savaşa döndü. "Özür dilerim." koşturarak gittiğinde Savaşın gözleri ıslak saçlarıma değdi "Bahçedeler. Saçlarını kurut." diyen Savaş, ayçanın ardından gitti. Şaşkın bir şekilde ardından bakarken

Hayatında biri oluşu ve o kadının hamile oluşu beni neden etkilemişti bilmiyorum. Ellerim istemsizce karnıma gittiğinde sertçe burnumu çektim. Benim minik kızım...

Şu an kucağımda olsa her şey daha kolay olurdu. Hesaplamalarıma göre bu ay kucağıma alıcaktım. Belki de bu hafta olurdu. Bilmiyordum. Kime benzerdi? Nasıl kokardı? Çok ağlar mıydı? Bunların cevaplarını asla alamayacak olmak kalbimin tam ortasına bir ateş düşürüyordu. Bu dünyada nefes aldığım sürece kızıma hiçbir zaman kavuşamayacaktım. Gözümden düşen yaşları temizleyip bahçeye yöneldim.

Yiğit ve Ulaş oyun oynarken geçip hasır sallanan sandalyeye oturdum. Ulaş kocaman gülerek yanıma geldi. "Günaydın Şulecim." Kıkırdayıp yanaklarını öptüm. "Günaydın yakışıklı." Boynuma sarıldığında arkama yaslandım ve birlikte sallanmaya başladık.

Yiğit karşıma geçip oturduğunda etraftaki korumalara gözüm takıldı. Her an tetikte bekleyen 9 kişi saymıştım arka bahçede. İçimdeki huzursuzluğu arttıran korumalarla yerimde kıpırdandım. "Abicim Nurgül teyzeye baksana sofra hazır mı?" Ulaş kafasını salladı ve yanağıma bir öpücük kondurarak içeri koşmaya başladı.

"Artık konuşalım mı?" ağzımı açacakken Savaşın net sesi duyuldu. "Konuşamazsınız." Anlamaz bakışlarımı ona atarken elleri cebinde sakince yanımıza geldi. Kafası ve bakışlarıyla saçımı işaret etti. Elim saçıma giderken sorun değil diye mırıldandım. "Sorun, hasta olucaksın." sigarasını yakarken kaşlarımı çattım. Ona neydi? Olursam olurdum sanki o bakıyo.

'Teknik olarak o bakiyo aşkım.' İç sesime göz devirmek isterken durdum. Sakince nefeslenip içeri girdim. Biraz da iyi olmuştu konuşmak zorunda kalmamıştım. Önce benim düşünmem lazımdı. Bir sonraki adımımı. İçeri girip odama çıktım ve saçlarımı kurutup topladım. Merdivenden inerken Yiğit aşağıda durmuş bana bakıyordu. Ona döndüğümde "Kerem tutuklanmış." dediğinde atacağım adım havada kalmıştı.








Selaaaaammmm nasıl bir bölüm oldu sizce?

KAYIP HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin