20) Bilinmeyen kadın

191 6 3
                                    



Savaş kafası hafif eğik bir şekilde bana bakarken yutkunma ihtiyacı hissettim. "Neden düzenli bir şekilde kendine zarar veriyorsun?" Yanıma adım adım yaklaşınca gözyaşlarımı sildim hızla.

"Sizce konuşmamız gereken konu bu mu?" Hafif bir tebessüm gördüm yüzünde. Yanımdaki tekli koltuğa yayıldı. "Ne konuşmamız gerekiyormuş?" Yine aynı şeyi yapıyordu. Her şeyi anlıyor ama benim açıkça söylemem lazımdı onun için. Gözlerimi kapatıp dudaklarımı birbirine bastırdım. Eş zamanlı olarak kafamı sağa sola salladım yavaşça.

"Savaş bey ben gerçekten amacınızı anlamıyorum." Yüzüne baktığımda hafifçe yerinden kalktı. Üstüme gelip sağ elini yavaşça kaldırıp kafamdaki yaranın kenarında usulca gezindirdi iki parmağını. "Bir amacım olduğunu nerden çıkarttın Şule? Hele seninle ilgili?" Sorusuyla kafamı parmaklarından bir kaç santim uzaklaştırdım.

Gözlerimi ondan ayırıp cama çevirdiğimde biraz geriledi. Tekrar ona döndüğümde gözleri yüzümün her noktasında dolandı. "O videoyu nasıl ele geçirdiniz?" Şimdi de kalkıp bana hangi video derse şuraya düşer bayılırdım. Hazır hastanedeyiz.

Derince nefes aldı. "Çok sevgili arkadaşın, Gürsoylarla iş yapmıştım." Arkadaşın kısmını özellikle mi belirtmişti yoksa ben mi artık her şeyden nem kapıyordum bilmiyorum.  "Yani?!" dedim bu cevabın bana yetmediğini belli ederek.

"Öğrenmen gereken ekstra bir şey yok Şule." Dalga mı geçiyordu benimle. Benden saklanılanlar yüzünden bu haldeydim.

Aniden ayağa kalkıp sinirle göğsünden ittirdim. "Benim hayatım alt üst oldu. Ne demek öğrenmem gereken bir şey yok!" Bileklerimden sakince tutup kendine çekti. "Sakin ol." Sesi ondan beklemeyeceğim kadar sakin ve sessiz çıkmıştı. "Çekilen video özellikle senin için ya da Gürsoylara özel bir şey değildi." Kaşlarımı hafifçe çattım. Dip dibeydik. "İş yaptığın herkesin bir açığı mı var sende?" Kenara düşen bir tutam saçımı kulağımın arkasına sıkıştırdı. Nefesimi tuttuğumda güldü. "Nefes al Şule." Ondan bir adım uzaklaştığımda hala bileklerimi tutuyordu. Yavaşça bıraktı "özür dilerim. Acıttım mı?" diye sorduğunda bir kat daha şaşırmıştım. Niye böyle davranıyordu?

Hızlıca kuruyan dudaklarımı yaladığımda gözleri dudaklarıma indi aniden. Ve beni yakan bir yavaşlıkla tekrar gözlerime tırmandı. "Ulaş seni merak etti." Kaşlarımı biraz daha çattım.
İki olmuştu bu. Ulaş müneccim değildi ya. Başıma gelen şeyleri pat diye çocuğa mı anlatıyorlardı? "Hastanede olduğunu söylemiştik. Ondan." dediğinde kafamı salladım. Sağa döndü ve daha önce Yiğitin topladığı eşyaları bana uzattı. Alıp banyoya geçtim ve hızla giyinmeye başladım.

Bol bir eşofman ve tişört olduğu için sevinmiştim. Sütyen takmadan hemen tişörtü geçirdiğimde çıktım.
Cama yaslanmış telefonuyla ilgilenirken kafasını kaldırıp bana baktı. Telefonu cebine attığında ben de ayakkabımı giymek için eğilmeye çalıştım. Hafif eğilmişken koluma dokunup beni yatağa oturttu. Ne yapmaya çalıştığını anlamadan ona bakıyordum. Önümde eğildi ve önce toz pembe çorabımı nasırlı eline nazaran çok nazik bir şekilde ayaklarıma geçirdiğinde ağzım açılmıştı. Ardından beyaz sporlarımın bağcıklarını iyice genişletip giydirdi. İpleri sıkarken bana döndü "çok mu sıkı?" Sorusuyla gözlerimi ayaklarımdan ayırıp ona döndüm "ha?" Bu tepkime güldü ve değilmiş diyerek ayağa kalktı.

Ben yatakta öylece otururken çantamı alıp kapıya yöneldi. Gözlerimi kısaca yumdum ve kafamı sallayarak ayağa kalkıp kapıya yöneldim.

Çıktığımda çanta yiğitteydi. Can yanıma gelip elini sırtıma yerleştirdi. "İyi misin güzelim?" Kafamı hafifçe salladığımda "bana gidiyoruz." Dediğinde sanki kendi kendine söylüyor gibiydi. Kolunu tuttum ve hayır dedim. "Mert de o evde kalıyor Can gelmek istemiyorum. Bir otel ayarlasak iyi olur." Kaşlarını o kadar çok çatmıştı ki bir an gerildim. "Sikerim Merti. Çıksın gitsin nerde kalırsa kalsın Şule. Ne oteli ayrıca?" Kafamı salladım ve "istemiyorum Can!" diye çok net bir şekilde söyledim.

Yiğit aşırı çekinerek "bize gelir misin peki? Gerçekten seni otele falan bırakmak istemiyorum Şule. Hem ulaş da çok sevinir." dediğinde Savaşa baktım. "Size rahatsızlık vermek istem-" lafımı kesen Savaşa çok şaşırmıştım. "Rahatsızlık falan vermezsin. Uyumaman gerekiyor. Can de isterse gelir." Gözlerim şaşkınlıktan açılırken bunun nasıl mümkün olduğunu sorguluyordum. Bu adam kimseye güvenmez evine sokmazdı. Neden şimdi beni kabul ediyordu hem de Canla? Bir yanım bana acıdığını söylediğinde onu dinledim.

"Benim bir süre yalnız kalmaya ihtiyacım var. Hem turşu da var. Ulaş rahatsız olmasın." diye reddettiğimde tahmin etmediğim bir şey oldu.
"Bizim evde yalnız kalabileceğin bir çok alan var merak etme. Turşu da sorun olmaz." Savaşın söyledikleriyle kafamda 'ne oluyo amk' kelimesi dank dank dank diye her yerden sinyal veriyordu.

Kabul etmiştim, sırf uyumamak için. Can Gizemin evine turşuyu almaya giderken ben ise peşimizde bizi takip eden iki araç eşliğinde, Yiğit ve savaşla onların evine doğru yol alıyordum.

Uzun etrafı full ağaçlarla gizlenmiş bir yola girdiğimizde bu evin neden bu kadar uzakta olduğunu sorgulamaya başladım.

Kafam cama yaslıyken bir çift göz hissetim üstümde kafamı hafif sola çevirdiğimde koyuya kaçmış ela gözlere denk geldiğimde gözlerimi kaçırmadan bana baktığı aynaya bakmaya başladım. Bakışları aynadan çekmezken kafamı tekrar cama yasladım yavaşça.

Araba demir siyah uzunca bir kapının önünde durduğunda kapı yavaşça açıldı ve siyahlar içerisinde 7 adam kafalarını eğerek kenarda durdular. Arkamızdaki araçlar da içeri geçti ve kapı ardından kapandı.

Kulaklıklı adamlardan biri Savaşın yanına geldi ve bir şeyler söylemeye başladığında Yiğit kapımı açmış inmemi bekliyordu. Araçtan yavaşça inip gözlerimi etrafta gezdirdiğimde tanıdık bir sima ulaşın elini tutmuş bizim tarafa ilerliyordu.

Ulaş beni görünce elini bırakıp bana koşmak isterken Şule! diye seslendi. Adam o gece Yiğit ve savaşla eve gelen kişiydi. Ulaşın elini bırakmazken Savaşa baktı ve ardından Ulaşı bıraktı. Ulaş koşarak yanıma geldiğinde genişçe gülümsedim. "Ulaş koşma!" Net sesi ulaşa etki etmedi ki ulaş koşmayı bırakmadı. Yanıma geldiğinde onu kucağıma almak isterken Yiğit onu tuttu. "Abilerin de geldi hayırsız bizi böyle karşılamadın hiç?" Hafif sinirli çıkarmaya çalıştığı sesiyle Ulaş kaşlarını çattı. "Ya abi bıyaksana Şulem gelmiş." diyerek bana sarılmaya çalıştı.

Gülerek onu yiğitten aldığımda sıkıca sarıldı boynuma. "Seni çok özledim yakışıklı." yanağına sulu bir öpücük kondurduğumda Savaşın ruhuz sesini duydum. "İn ablanın üstünden yorma onu." Ulaş tekrar kendince sinirli bir surat ifadesine büründü "Ablam değil ki Şule." dediğinde yiğitle birlikte güldük. Ulaş kafamdaki bandın altına bir öpücüknn ki kondurduğunda yumuşacık olmuştum. Üstümden indiğinde yiğit kıkırdayarak şerefsiz diye mırıldandığında koluna hafifçe vurdum. Bana ne ama bakışı atınca kafamı sağa sola salladım.

Onlar önde ben arkalarında eve ilerleyince iki tane genç yardımcı belirdi. Önümüzde. Hoşgeldiniz faslında gülümseyerek karşılık verdim onlara.

Şık döşenmiş genişçe bir salona girdiğimde Ulaş elimden tutmuş çekiştirerek beni koltuğa oturttu.
Yiğit üçlü koltuğa yayıldığında Savaş da yaşı tahmini 50 lerinde olan güleç 1.55 boylarında olan bir kadına bir şeyler söyledi ve kadın gülümseyerek kafa sallayarak gitti.

Savaş tekli koltuğa oturdu ve dirseklerini diz kapaklarına yaslayıp ulaşla bana baktı. Ulaş hala elimi bırakmamışken kafasını kaldırdı ve "neden uf oldu şule?" diye sorduğunda yutkundum. "Yayamazlık mı yaptın?" Ardından ekledi. Kuru dudaklarımı ıslattım. "Biraz öyle oldu." diye mırıldandığımda Yiğit şakaklarını sıkarken "bu konu hakkında sana sinirliyim." dediğinde hepimiz ona döndük. "Yiğit lütfen." diye uyardım.
Ağzına hayali bir fermuar çektiğinde bunun şimdilik olduğunu biliyordum.

İçeriden bir kadın üstündeki hırkaya sarılmış bir şekilde çıktığında ona dönmüştüm. Kimdi o? Yiğit bana evde kalan bir kadın olduğunu söylememişti.
"Misafiriniz mi vardı?" Yiğit bir kere nıçladı ve bıkmış bir şekilde kafasını tavana çevirdi. Savaş önce bana baktı ve ardından kadına kadına döndü. "Ayça gel benimle." hızla ayaklandı ve salondan çıktı. Kadın onu takip ederken ben bakışlarımı yiğite çevirip hayırdır anlamında göz kırptım. "Bir bilsem." diye söylenerek kalktı.






Eveeettt şule Eve girdi sizce bundan sonra neler olur?????

KAYIP HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin