17) İSTEK

205 6 0
                                    



Beyaz tavan hayatımı gözlerimin önüne seren bir perdeye dönmüştü benim için. Canım yanıyor. Ama öyle böyle bir acı değildi. Keşke dedim, keşke ya o ya ben ölseydim. Keşke beni hayata karşı bu kadar korkak, bu kadar güvensiz bırakmasaydı.

Peki ben? Ben çok mu suçsuzdum. Hiç mi göremedim hiç mi hissetmedim. Zeynepin Kereme olan ilgisini, Keremin hatalarını. Ben nasıl düştüm bu girdaba.

Sertçe yutkunup bir sigara yaktım. Ben lanetlenmiştim. Benim hayatımda hiç bir yolunda gitmemişti. Benim mutluluklarım hep kısa sürmüştü. Yetimhanedeyken Mert, Can ve maalesef ki Zeynep. Onlarla mutluydum. Sonra alındım ordan. Koptum mutluluğumdan. Ailem... bu hayattaki en büyük şansımdı benim. Onlarlayken olan huzur mutluluk hiçbir yerde yoktu. Peki sonra? Onlarsız kalışım. Bu çok acıydı. Öyle çok can yakıyordu ki... ben o acıda Kereme sığındım. Ama en büyük yarayı o açtı. Her şeyi tuzla buz etti. Keşke sadece bitirip gitseydi. Keşke onu affedebileceğim bir yalandan bir yanlış anlaşılmadan ibaret olsaydı. Ama o beni bitirdi. Kızım da bıraktı beni. Bırakmak zorunda kaldı, o acıya ben dayandım ama o minicik bedeni kaldıramadı.

Ben dayanılacak bir insan değildim belki de. Ben zehirliydim. Elimin değdiği her şey soluyordu. Bebekken karıştırılmasaydım o aile belki yaşıyor olurdu. Öz ailemi düşündüm sonra. Onlar hissetmişti. Bir kere bile arayıp sormadılar ya. Hem anneler hisseder değil mi? O kadın benim zehirli bir insan olduğumu hissetmiş olmalıydı.

"Tek başına dertlenmek mi? Hiç yakıştıramadım Şule Çetindağ!" Mert kınar bir ses tonuyla kapıda dikilmiş bekliyordu. Onu görünce gülümseyip tek kolumu kaldırdım yanıma gelmesi için.

Küçük bir çocuk gibi gülüp hızla belime sarıldı. "Seni çok özledim. Canı delirtmelerimizi, arabasını kaçırmamızı." Güldü ve devam etti. "Fön makinesine un koymamızı." Ben de gülüp ona eşlik ettim. "Tatlısına ceviz ezip dökmelerimiz " dediğimde ben gülerken o somurttu. "Şule bütün ceviz yutturmuştu bana. Bu pek hoş bir anı olmadı sanki?" Kahkaham arttı. Canın cevize alerjisi vardı ve kızamık olmuş gibi gezmişti iki gün ortalıkla. Ciddileşerek "Mert o nasıl çıktı?" dediğimde benden uzaklaştı. "Betimleyerek anlatmamı ister misin?" Tek kaşını kaldırıp sorunca yüzümü ekşittim. "Ay hayır hayır vazgeçtim." Masadaki suya uzanıp içti. "Hatırlayınca bile canım yandı." Küçük bir çocuk gibi mızmızlandı. Bu haline güldüğümde ters ters baktı. Ya da bakmaya çalıştı çünkü bu hali yeterince tatlıydı.
"Ulan cevizi birlikte döktük cezayı ben aldım. Senin kıçın rahat tabii gül." Omzuna bir tane geçirdim.
"Keriz yapma dedim sana. Hem tamamen ben yapsam bile Can bana kıyar mı?" Piç gülüşü atarak sorduğumda huysuzca kalktı. "Bu ailenin de üveyi benim zaten." dediğinde daha çok gülmeye başladım.

"Şükür bee bu sesi özledim ben." diyerek yanıma koştu Batu. Dışardadan bakılınca düz bir duvar olan Batuhan bizim yanımızda 3 yaşındaki Batu oluyordu.

Yanağımın üstüne kocaman bir öpücük konduran Batunun saçlarını karıştırdım. "İyisin dimi küçük ateş?" Gözlerimi devirip somurttum. Küçükken ben sinirlenince 'küçük ateşi salın!" diye dalga geçerdi benimle. Asla hoşlanmadığımı bildiğinden sürekli de kullanır bu hitap şekilini.

       (Şule'nin anlamı Ateş demek)

"O Ateş yakıcak seni bekle sen!" sinirle soluduğumda gülüşü genişledi kahkahaya döndü. "Yılllardır aynı tehdit." yanımdan kalkıp mutfağa ilerleyince masadaki kaşığı alıp kafasına fırlattım.

"Hassiktir..." eğlimiş kafasını tutarken küfürlerine devam etti. "Şule gelmişinin geçmişinin şarap çanağına tükirim senin!" Gözlerimi kocaman açıp elimle ağzımı kapattım. "Sen iyice arsız, terbiyesiz, yüzsüz bir pislik oldun." Mert kahkahalarla bizi izlerken Can geldi içeri. "Hangi dalyarrak küfür etti?" Mert ile aynı anda Batuyu gösterirken "Abii hem de Şuleye küfür ettii." Beş yaşındaki çocuk gibi Batuyu Cana şikayet etti Mert. Can gözlerini kocaman açıp Batuya döndü. "Kafama kaşık attı!" diye kendini savunduğunda Can bu sefer bana döndü. "Bana küçük ateş dedi." Ben de kendimi savununca Can sabır dilercesine tavana baktı. "Allahım ya bana sabır ya bunlara akıl. Lütfen." Can dua ederken Gizem koştura koştura odaya girdiğinde Cana çarpıp yanıma geldi.

"Kızım ne koşturuyorsun küçücük evde?" Canın sorusunu görmezden gelen Gizem "ay Şule çok güzel rüyalar gördüm biliyor musun?" diye heycanla şakıdı. "Neymiş o güzel olan rüya anlat bakalım." Gizem, Cana döndüğünde "Hi-Hiiiç öyle çiçek böcek...kuş." Yutkunarak konuşan gizeme şok içerisinde bakıyordum. Bu allahın cezası hayatta kekelemezdi. Belli ki rüyası Can ile baya bir ilgiliydi.

Can kafasını sağa sola sallayıp 'hepsi manyak' adlı mırıldanma şiirini okuyarak çıktı.

Gizemin koluna hafif bir tokat geçirip 'ne iş?' Anlamında kaş göz yaptım. Omuzunu silkerken Batu ve Merte dönerek "az bi çıkın gezin. Evde yiyecek bir şey kalmadı dana gibisiniz hadi alışverişe." İkisinin de kolundan tuttuğu gibi kapı dışarı etti.

Onlar çıktıktan sonra bana döndü. Salık bıraktığı saçlarından bir kaç tutam alıp kulağının arkasına sıkıştırdı. Minik adımlarla yanıma gelip sırtüstü uzandı.

"Gerçek gibiydi...gerçek gibiydi Şule. Ama bir yandan o kadar imkansızdı ki." İmkansızdan bahsederken gözlerinden geçen hüzün canımı yaktı.
"Şule bazen kader gibi geliyo. Sen hepimizin hayatına dokundun. Sen olmasan onlarla tanışamazdık. Defne şu an bu kadar mutlu olmazdı. Ben...ben bu güzel hisleri yaşamazdım. Batuyla belki bu kadar yakın olmazdık. O Batuhan olurdu bizim için de. İyi ki geldin. İyi ki dokundun hayatlarımıza."
Gözlerim ona kayarken yutkundum.

Aynı şeyleri düşünmüyorduk. Ben onlara iyi gelmemiştim. Her halim sorundu. Kaşlarını çatarken yerinde dikleşti. "Sorun ne?" Gözlerimi kapatım kafamı salladım. "Yok. Bi sorun yok." diye geçiştirip kalkmaya çalıştığımda bileğime asıldı.
"Şule! Yormayalım birbirimizi. Senin bakışı-" Gizemin sözünü kesen odaya bir hışımla dalan Defne oldu.

"Ay noluyo? Mert yolladı bir şeyler konuşuyorlar git öğren gel dedi." Gizemle onun bu haline gülerken yanımıza oturup bi sigara yaktı. "Gizem hanım rüya görmüş." Konun değişmesini fırsat bilerek hemen gizeme döndüm anlatması için.

~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Akşam olmuş hep birlikte yemek yemiştik. Elimdeki kupaya uzun uzun bakarken derince soluklandım.
"Bi ev bulmam lazım." Bana dönen yüzlere tek tek baktım. "E ayarlayalım sana ulustaki evi?" Batu  kahvesini tek yudumda bitirince dudaklarımı ıslattım. "Şule birlikte mi yaşasak?" Umutla bana bakan Defneye dönemedim. "Hayır. Yeni bir yer istiyorum tamamen yeni." söylemeye çalıştığım şeyi anlamışlardı. Batu kafasını salladı usulca. Hepsinin gözleri benim üstümden ayrıldı ve başka noktalara değdi.
Kapı çaldığında Can açmak için hemen yerinden fırladı.

İçeri elinde benim bilgisayarımla giren Yiğite teşekkür sunan bakışlarımı yolladım. Bilgisayarı kucağıma bırakıp sırıttı. "Çok boşladın sanki Şuşu?" burnumu iki parmağı ile kıstırdığında koluna üç kere vurdum. Kafam dağılsın diye yapılabilecek en iyi şeyi getirmişti bana. Burukça gülümsedim.
"Haklısın galiba." Bilgisayarı kucaklayıp açtığımda hepsi başka şeyler yapmak için evin içinde başka köşelere çekildiler.


~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~


Sabah erkenden kalkıp şirkete geçmiştim. Mesai saatine daha bir saat varken Savaş bey bizim kattaki odasına hızlı bir giriş yaptı. Full cam olan oda sayesinde hareketleri net görülüyordu. Sert bir şekilde çekmeceyi açıp içerisinden bir dosya çıkartıp çıktı odadan. Gözleri hi tereddüt etmeden beni bulduğunda adımları bana döndü.

Yavaşça ayağa kalkıp gülümsedim. Bir karşılık bulamadım tabii ki. "Erken henüz?." Kafamı masaya cevirdim. "Evet Savaş bey ama bir kaç kafamda kesin olmayan noktalar vardı Ağvadaki otel için." Kafasını hafifçe sallayıp burun kemerini sıktı. 21 saniye gözleri yüzümün belli noktalarına değdi ve "iyi misin?" diye sordu samimiyetten uzak bir sesle. Kafamı evet anlamında sallayıp alt dudağımın sağ köşesini dişimle ezdim.

O da benim gibi kafasını sallayıp geri döndü. "Onu görebilir miyim?" sorduğum soru ile bir kaç saniye durakladı ve tekrar bana döndü. Düz bir surat ifadesi vardı. Önce boğazını temizledi ve ardından "kimi?" Diye sordu. Yutkunma ihtiyacı hissetmiştim. "O-onu işte." Kekelediğim için içimden kendime küfürler savururken üstüme gelmeye devam etti.
"Şule istediğin şeyden eminsen dile getir. Ben şu an Ulaşı görmek istediğini düşünüyor olabilirim." Bir kaç saniye gözlerimi yumdum.

"Kerem'i"


...........

Selaaaammmm Şule neden Keremi görmek istedi sizce?

KAYIP HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin