22) YİNE GELİR Mİ?

267 9 8
                                    




Kurtulamadığım bir çok şey var hayatımda. Onların bir zamanlar en sevdiklerim olması dışında hiçbir sorun yoktu aslında.

Tuttuğum nefesimi verirken merdivenleri ağır ağır indim. Görüş açıma Savaş girince ona döndüm. "Onu görmek istemiştim." Bana yine duygusuz bir şekilde baktı. Delirmek üzereydim. "Ne alaka?" diyen Yiğite elimle dur işareti yaptım. "Kusura bakma o sıra ailenin ve senin gerçek yüzünü kardeşime gösterme derdindeydim." Söylediği şeyler geçtiğimiz iki gün yüzüme tekrar tekrar çarptı. "Benim hiçbir suçum yoktu Savaş Barça! Bunu çok iyi biliyordun. Bunu benim soyadımı öğrendiğin gün biliyordun. Yoksa beni barındırmazdın, öyle değil mi?" Samimiyetten uzak bir kıkırdı geçti dudaklarından.
"Bilsem kaç yazar? Sana güvenebilir miydim?" Sorusuyla kulaklarımdan ateşler yükseldi gibi hissetmiştim. Histerik bir kahkaha kaçtı dudağımdan alay eder gibi. "Bunu bekleyen kim senden?" Çene kemikleri belirginleşti. Bir kaç adım atıp yanıma ulaştığında "Derdini anlamıyorum. Çocuk gibisin, sürekli fazla dram." Çocuk gibisin derken bana bakışı sinir kat sayımı yeterince yükseltmişti. "Derdimi hiçbir zaman anlamayacaksın Barça. Sen de kötü şeyler yaşadın evet ama hiçbirinde duygu yoktu değil mi? İşte bu yüzden benim yaşadığım şeylerin yanından bile geçemezsin. Bu duyguları çocukluk olarak mı görüyorsun hiç sorun değil. Fazla dram mış." Bir şey söylemeden omzuna çarparak çıktım.

Kapıya geldiğimde korumalar kıpırdandı. Çıkmak için yeltendiğimde ikisi önüme geçti. İçeriden Yiğitin sesi duysamda dönmedim. Önümdeki aynı tip 1.90 adamlara sinirle bakarak "çekilir misiniz önümden?" bana hiçbir şey söylemeden arkama bakıyorlardı. "Hey burdayım!" Bağırışımdan hiç etkilenmediler.
Bakışları hala arkamdayken kafalarını eğip geri yürüyerek benden uzaklaştılar. Derin bir nefes alıp ilerlerken bileğimden tutulup geri çekildim. Sırtım sert bir göğüse çarptığında yutkundum. Kulağımın dibinde nefes hissettim.  "Bu eve gelmeni ben istedim. Ben istersem gidebilirsin." söylediği şeyle hızla bileğimi çekip arkamı döndüm. "Ne saçmalıyorsun istediğim yere giderim!" Bağırışımla yiğit koşarak yanımıza geldi.

Savaşın yüzü oldukça yakınımdayken "dene bakalım." dedi. Arkamı dönüp kapıda dizili 5 korumaya baktım. Tekrar savaşa döndüğümde dişlerimi sıkarak konuştum. "Çek şu adamlarını!" Alayla güldüğünde Yiğit yanıma yaklaştı. "Şule şu an sinirlisin gel bi konuşalım." Elini koluma değdirdiğinde hızla kolumu kaldırıp uzaklaştım ondan. Bahçeye koşarak giren Ulaşa kaydı gözüm. "Şuleee hadi yemek hazıy." Soluğumu sesli bir şekilde verdiğimde Yiğit fısıldadı "ulaş için." Gözlerim ikisinin üstünde dolaştığında Savaş durumdan memnun olmuş gibi bir surat ifadesiyle ellerini cebine attı. İkisini es geçip Ulaşın elini tuttum. İçeri mutsuz bir şekilde geçtiğimde masa hazırdı. Ulaşın yanına oturduğumda Yiğit karşıma geçti. Savaş ise ondan beklemediğim bir surat ifadesiyle baş köşeye geçti. Ona yemek boyunca hiç bakmadım. Ulaşa yemeğini yedirdim ve ardından onu uyku için yolladılar. Israrı üstüne Yiğit onunla bir el oyun oynamak için çıktı. Tabağıma dokunmamıştım. İştah mı kalmıştı.

"Tamam Ulaş gittiğine göre sıra bende." Ayaklanmak için masadan destek aldığımda Savaş bileğimi tuttu. Ondan bileğimi hızla çektiğimde sinirle yüzüne baktım. "İyi alıştınız beni tutmaya." Dudaklarını yalayıp ayağa kalktı. "Tuttum seni demiştim?" Anlamaz bakışlarımı ona attığımda önce merdivenlere baktı ve ardından derince nefeslendi. "Özür dilerim tamam mı? O burdaydı, cidden senin metrelerce yakınında olmasını istemedim. Bu yüzden." Kafam kalkık bir şekilde ona bakarken yüzünü inceleme fırsatı bulmuştum. O çok yakışıklıydı ama gözleri. İşte o bambaşka bir şeydi. Bir an olsun ayrımadan baktım ela gözlerine.

"Ee tamam sonrasında gitmeme izin vermemek de ne demek?" Sinirle soluduğumda durdu bir an. "Ulaş seninle yemek yiyeceği için çok hevesliydi." Duygusuzca güldüm. "Ulaş?" Gözlerime baktığında bir anlık bir duygu geçip gitti elalarından. "Hım hım." Erkeksi hımlaması bana bu kadar çekici gelmemeliydi.

Kafamı hafifçe eğdim. Ben de suçluydum. Ağır laflar etmiştim ona. "Ben de özür dilerim. Ağır konuştum." Kafasını sağa sola salladı. "Sorun değil." Uyumamıştı hiç artık uyuması gerekiyordu.
"Öyleyse artık uyusan. Vicdan azabı duyuyorum." Gülümseyerek alt dudağını yaladı. Gözüm dolgun dudaklarına inince hemen elalara çektim. "Tamam uyuyacağım." Dedi sakince kafamı salladığımda birlikte merdivenleri çıktık. Hemen arkamdaydı.

2. Kata çıktığımızda bu katta onun odası dışında bir oda daha vardı. Alt katta yeterince oda varken ben neden burdaydım bilmiyorum. Ona döndüğümde "iyi uykular." dedik aynı anda. Güzüne gerçekçi bir gülümseme yayılınca odama geçtim.

O kadınla mı uyuyordu? Yeniden düşüncelerimi susturup yatağa geçtim. Gün içinde uyumama rağmen hala uykum vardı ve kısa bir süre sonra yeniden daldım.

Karşımdaki ufak, kocaman yeşil gözleri olan çok güzel bir kız çocuğu vardı. Gülümsedi, acı bir gülümsemeydi bu. Arkasını dönerek uzaklaşmaya başladı ormanda. Kimdi o bilmiyorum. Ama takip ettim onu. Ben ona yaklaşmak için koştum ama o yine uzaktı. Nefesimin kesildiğini hissettiğim anda ormandaki ağaçlar seyrekleşti, yerdeki çimler kurak topraklara döndü. İşittiğim dalga sesleriyle gözlerimi onun kumral saçlarından çektim. Etrafta baktığımda uçsuz bucaksız gökyüzünden başka bir şey yoktu. Esen rüzgarda uçuşan benim saçlarıma tezat upuzun saçları havalanıyordu. Dokunmak için elimi uzattığımda döndü arkasını. Güzel gözleriyle bana baktı. 'Anne.' Dizlerimin üstüne çökmeme sebep olan o kelimeyi duyunca kafamı sağa düşürüp onu iyice süzdüm. Çok güzeldi, doyamayacağım kadar güzeldi. O benim minik kızımdı. 'bebeğim? Güzel kızım. Gel bana sarılayım. Lütfen.' Uzattığım elime bakıp bir adım daha geriledi. Arkasına baktığımda dehşete kapıldım. Uçurumdaydık. 'Dur kızım. Gitme düşersin.' Bana üzgünce baktı. Gözleri dolduğunda sarsıldım. Benim bebeğim üzgündü. 'Ben zaten düştüm anne. Aldılar seni benden.' Söylediği şeyler kulaklarımda yankılandı. Almışlardı onu benden, ayırmışlardı bizi. Gözyaşlarımı tutamazken hıçkırmaya başladım istemsizce 'lütfen bir kere sarılayım sana. Sadece bir kere.' Kafasını olumsuzca salladı. Ona sarılamıyordum bile. 'Daha çok erken annecim.' Yumuşacık sesiyle bana cevap verdiğinde birden dönüp koşmaya başladı. Uçurumdan aşağı düştüğünde son kez dönüp bakmıştı bana, O kocaman yeşil gözleriyle. Kalbimi yerinden oynatan yeşil gözleriyle baktı.
Attığım çığlıkla boğazımın acıdığını hissettim. 'Lütfen gel, lütfen dön.'

Sarsılarak açtığım gözlerim, açık elalarla buluştu. Savaş...

Ona sıkıca sarıldım birden ağlamaya devam ettiğimi farketmem nefesimin kesilmesi yüzündendi.

"Şşşhh geçti, kötü bir kabus sadece." Hıçkırıklarım arasında kafamı olumsuzca salladım. Onu görmüştüm, kızımı görmüştüm. "Ço-çok güzledi. Çok güzledi." Bana anlamaz gözlerle baktığında dizlerimi kendime çekip yüzümü kapattım. Saniyeler sonra saçımda hissettiğim parmaklarla daha da şiddetli ağladım.

Geçmeyecekti bu acı, biliyordum. Her yerim kırıla kırıla, kanaya kanaya yaşayacaktım bu acıyı. Ama geçmeyecekti. Ben dünyalar güzeli kızıma hiç sarılamayacaktım. Onun kokusunu hiç bilmiyordum. Bilmeyecektim. "Şule." Kafamı kaldırıp elalara çevirdim yaşlı gözlerimi. "İçer misin." Uzattığı su dolu bardağa bakıp titreyen elimle alıp küçük bir yudum aldım. Birazı üstüme dökülen suyu kendimden uzaklaştırıp bardağı ona uzattım. Ellerimi tutarak alıp başucumdaki masaya koydu. Nefesimi düzene sokmaya çalıştım.

Üstümdeki yorgana sarılıp gözyaşlarımı sildim. "Daha iyi misin?" Savaşa döndüm sorusuyla yeniden. "İyiyim. İyi olmak zorundayım." Yutkundum. Biraz daha yatağın ucunda oturdu ve ardından ayaklandı. "Gideyim artık uyu sende." Kalkarken elini tuttum sıkıca. Neden yaptığımı bilmiyordum. Sadece o an öyle hissetmiştim. Usulca mırıldandım. "Yine gelir mi rüyama?"







Ağğğğğğ küçük kızını gördü Şule. Nasıl hisler içerisindedir şimdi?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KAYIP HAYATHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin