''Ve ben seni, gökyüzünü unutup, gözlerinde yaşayacak kadar çok seviyorum.''
*
Ayağı kalkıp odama doğru yürüdüm. Üzerimde ki pijama takımı üzerine kolları uzun ve oldukça bol olan hırka gerçekten beni sevimli gösterebilirdi, yalnız gözlerimin altı morarmış, dudaklarım çatlamış ve ellerim sertleşmişken bunun olması imkansız gibi gözüküyordu.
Yatağıma doğru uzandığımda gözüm saate ilişti. Saat 14:42'yi gösteriyordu. Haftalardır iş teklifi için her şirketi aramıştım. Şimdilik kendimi bir süreliğine toparlayana kadar sekreterlik yapacak, daha sonra kendi işim olan psikologluğa geri dönecektim. Tabii ki beni işe alan birisini bulabilirsem gerçekleşecekti bunlar, öyle umuyordum ama hiçbir şirketten olumlu bir yanıt almadım şu ana dek.
Sekreterler genelde, ''Kendisi şu an toplantıda, isminizi not alalım size geri döneriz,'' diyerek baştan savuruyorlardı. Sonuç şu ki, hiç ümidim yoktu.
Biraz daha oturduğum yatakta yayılarak esnedim. Gün boyunca yaptığım tek şey sıkılıp yatmaktı. Genelde de en rahatlatıcı şey bunlar oluyordu zaten.
Gözlerimi kapatıp uykuya dalmak için yatağa daha çok sokuldum. Telefon zil sesini duyduğumdaysa gözlerimi aralamak zorunda kaldım.
Yine ayda yılda gelen ''Yanlışlık oldu sanırım, kusura bakmayın'' telefonlarından biridir kesin diye düşünmeden edemedim. Biraz üşensem de yattığım yataktan doğrulup telefonu komidinin üzerinden aldım ve açıp kulağıma koydum.
''Alo,'' dediğimde, ''Merhaba, biz Gürmen Holding 'den size iş teklifiniz üzerine aramıştık. Eğer bu gün saat 17:00'da gelirseniz sekreterlik mülakatlarına katılıp işe alınma şansınızı değerlendirebilirsiniz,'' diyen bayanın hiç soluksuz söylediği kelimeleri aklıma bir bir yerleştirdim.
Saat 17:00'da bir mülakat için çağrılıyordum.
Şansımı deneyebileceğim ilk iş teklifimdi ve direk, ''Tabii, bugün tam o saatte orada olacağım,'' diyerek kadına onaylar bir şekilde cevap verdim. Ardından kendisine iyi günler dileyip telefonu kapattım.
Acilen hazırlanmam gerekiyordu, bu teklifi kaçırırsam gerçekten hiçbir şansım olmayacaktı bu apaçık belliydi.
Yerimden kalkıp ilk önce banyoya girdim ve ılık bir duş ardından hazırlanmak için suyu açtım. Yaklaşık 2 saatten fazla zamanım vardı, bunun için biraz ağırdan alsam sorun olmayacak diye düşündüm.
Kıyafetlerimi çıkartıp hemen duşa girdim. Saçlarımdan süzülen her damla su kipriklerimi birbirine bağlıyor, gözlerimi aralamamı engelliyordu. Yüzüme oldukça su tuttum, ayılmam gerekiyordu, hem de acilen.
Yaklaşık 15 dakika süren duşun ardından havluyu vücuduma sardım ve ıslak ayaklarımı terliklerin içine soktum.
Ayaklarımı sürte sürte odaya vardığımda kıyafet dolabımın başına geçtim. Görünürde pek güzel bir şey yoktu ama bir şeyler uydurmak zorundaydım. İlk önce iç çamaşırlarımı çıkardım ve yatağa attım. Askılıkların birinden siyah bir pantolonu elime geçirdiğimde üzerine beyaz bir bluz bulmak için biraz kıyafetleri karıştırdım ve bazılarını etrafa saçmak zorunda kaldım.
Sonunda, Buğra'nın hediyelerinden biri olan beyaz bluz elime ilişti. Yüzüm birkaç dakikalığına asıldı ve beynim sanki o güne geri gitti. Kendimi zorlayarak saate baktım. Bir buçuk saatim vardı ama bu düşüncelere dalarsam sanırım pekte zamanında varabileceğim söylenemezdi.
Kurulandıktan sonra kıyafetleri üzerime geçirdim. Hala nemli olan ayaklarım halıya sürterken ince çoraplarımı giydim ve ayakkabı dolabına doğru yürüdüm. Kapağı açtığımda direk elime geçen siyah, hafif topuklu ayakkabıyı elime aldım ve yatağın üzerine oturduktan sonra ayakkabıları ayağıma geçirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Fiksi Remaja''Sen her gün ölen aşkın için ağlarken ben yanımda olup da dokunamadığım kadının acısını çekiyorum. ve senin gözün halen toprağın altında ki bedende. bense seni yaşatmaya çalışıyorum. olur da belki beni farkedersin diye.''