''Gelsen de gelmesen de, her dakika, her saniye aklımdasın. Pek gitmiyorsun benden. Benim iyiliğimi düşünüp gitmemiş miydin? Bak, hala hiç durmadan seni düşünüyorum.Ee o zaman gitmelerinin ne anlamı kaldı ki? Seni bekliyorum hala.Sen yokken bile var sayıyorum üzerime sinmiş kokundan benliğini.'
Bekliyorum gelmeni, beni yine benden etmeni.''
*
"Selam, naber?"Gülümseyen bir Yağız...
Hiç bir zaman gülümsemenin bana yakıştığını düşünmedim.
Karşımda dağınık topuzuyla, mavi uzun bir tişört ve siyah taytla, makyajsız, benden yaklaşık altı yedi santim kısa mükemmel bir kız duruyordu.
Evet, o kesinlikle mükemmeldi.
"Selam?" soru sorarcasına söylediği kelime gülümsememi yüzümden sildirdi.
Beni burada istemiyordu, şaşırmış da olabilirdi ama, değil mi?
"Ben biraz konuşuruz diye düşündüm. Hani sen mesaj atma demiştin ya." Halen bana şaşkına bakıyordu.
"Mesaj atmama konusunda söz verdim, konuşmama konusunda değil sonuçta." diyerek açıkladım.
Elimdeki poşetleri havaya kaldırıp tekrar gülümsedim.
"Hem tatlı aldım!" dediğimde ise gülümsedi.
Kiprikleri ıslaktı, yine ağlamış olmalıydı.
"Şey, kapıda kaldın, geçsene" yarım açık kapıyı kendine doğru çekip bana yol açtı.
İçeri girip yürüyecekken önüme terlikleri koydu.
"Evi her zaman temizleyemiyorum, hem bu daha hijyenli" başımı onaylarcasına sallayıp gülümsedim.
"Doğru, hijyen önemli" ayakkabıları çıkartıp terliği ayağıma geçirdiğinde beni salona yöneltti. Tam koltuğa oturacaktım ki ayağıma dolanan şeyle yerimde sabitlendim.
"Bu aralar huysuz, kusuruna bakma sen," kediyi bir insan gibi görmesi gülümsememe neden oldu.
Kedinin kusur olurmuymuş hiç?
Televizyonundan çıkan ses kulaklarımı tırmalarken o da bunu anlamış olacak ki kumandayı alıp sesini az bir şekilde duyulacak derecede kıstı.
Bense ayağıma dolanan kediyi almak için poşeti beni izleyen Karlina'ya uzattım ve kediyi avuçlarım arasına alıp koltuğa oturdum.
"Ben tatlıları tabaklara koyayım o zaman." yüzünde nedense mahçup bir ifadeyle bana baktı.
"Ne içersin?" dediğinde ise, "Su alayım, yeterli" diyip kediyi okşamak başladım.
Karlina göz önünden kaybolunca kedi bir anda kucağımdan atladı.
Salonda sakin adımlarla ilerleyen kedinin arkasında dolanırken, duvardaki, komidin üzerindeki, onlarca çerçeve gözüme takıldı.
Buğra ve Karlina.
Mezuniyet, özel yemekler, sarıldıkları, birbirlerine bakarken gülümsedikleri, kar topu oynarken ki fotoğrafları, öpüşürken ki fotoğrafları...
Bu resimler bana acı veriyorken, Karlina'ya yaşattığı acıyı düşünmek beni mahvediyordu.
"Tatlılar geldi!" bana, "Oradan çekil!" der gibi söylediği sözler yüzüne bakmadan, bakışlarımı ondan kaçırarak yerime geçmeme neden oldu.
"Ben... özür dilerim," dediğinde donuk bakışlarıyla bana bakıyordu.
"O gün sizi öylece bıraktığım için," suyumu yudumladığımda aklıma geldiği gibi elimi ceketinin cebine attım.
"İyi hatırlatma" gülümseyip ilaç kutusunu açtım ve ilacı ağzıma atıp üzerine suyu içtim.
"Bu... epilepsi değil mi?" bakışlarım onun bakışlarıyla kesiştiğinde 'evet' anlamında başımı salladım.
"Yaklaşık 12 yaşından beri böyle, yani o gün benim aptallığım sonucu öyle oldu. İlacı içseydim ve biraz daha sakin olsaydım olmazdı. Yani... Senin hiçbir suçun yok" kedisi koltuğa çıkıp Karlina'nın kucağına yerleştiğinde tatlı tabağına yumulmaya başladı.
Kedisi ekleri sevmiş olmalı ki Karlina'da tabağı onun önüne bırakıp omuz silkti.
"Tatlı için teşekkürler," dediğinde gülümsedim. "Sen yemeyecek misin?" kedisinin başını okşadı.
"Ben ekler sevmiyorum," dediğinde ise kaşlarımı kaldırdım.
Cidden mi?
O Ekleri bana değiştirdi.
"Hmm.." diyerek iç geçirdim, bende tabağına dokunmamıştım zaten.
"Yaklaşık iki hafta oldu..." ciddiyetle başladığım sözler pek ilgisini çekmemiş olacak ki hemen son noktayı koymak istercesine aynı şeyi söyledi.
"İşe geri dönmeyeceğim" Sinirden gülümsediğimde 'hayır' anlamında başımı salladım.
"Geri döneceksin" dediğimde ise şimdi o bana kötü kötü bakıp başını salladı.
"Beni dönemem için ikna etmeye geldiyseniz, ki evet ondan dolayı geldiniz. Size cevabım hayır. Hem bir gün bile işinizde çalışmamışken sizin benimle zorunuz ne?" nefes almadan söylediği sözler sinirimi bozuyordu.
Zorluyordum, geri dönmeliydi çünkü onu seviyordum.
Ceketinin cebinden dörde katlanmış kağıdı çıkardığımda kağıdı açıp ona uzattım.
"Sözleşme kurallarını hiç okumadın mı?" şaşkın şekilde bakarken kağıdı uzanıp elimden aldı.
"Ben bitti demeden bitmez Karlina, bu sefer değil."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES
Novela Juvenil''Sen her gün ölen aşkın için ağlarken ben yanımda olup da dokunamadığım kadının acısını çekiyorum. ve senin gözün halen toprağın altında ki bedende. bense seni yaşatmaya çalışıyorum. olur da belki beni farkedersin diye.''