Gözlerimi zar zor açmıştım, neden böyle oluyordu? Bu eve geldiğimden beri bir şeyler oluyordu.
Kalkıp hızlı bir duş aldım. Üzerime yine mi aynı şeyleri giyecektim? Kim o kadar çok kıyafet alacaktı, bu benden bir günümü alırdı.
Telefonu mu aldım. Kandemir'e mesaj yazamaya başladım.
Adamlardan birisiyle kıyafetlerimi göndermen lazım.
Dün gece neden Semra Hanımın bana verdiği kıyafetleri giymemişim ki?
Aşağı inmek için kapıdan çıktım, Aral'ın odası ve benim odamın arasında bir oda vardı, biraz ilerleyip odasının kapısı açık mı diye baktım. Kapalıydı, zaten niye açık olsun ki?
Merdivenlerden salona indiğimde, Semra Hanım sofrayı kuruyordu. Beni görünce "Günaydın."dedi. Bende karşılık olarak "Günaydın."dedim. Evdekiler neredeydi?
"Aral kalktı mı?"diye sordum.
"O sabah erkenden çıktı Akça Hanım." Sabahın köründe nereye gittiyse.
"Esin?"
"Eğer buradaysa uyuyordur."
"Anladım, teşekkürler."dedim, gidip masaya oturdum, masa tamamen kurulmuştu. Kahvaltıya başlasam mı başlamasam mı? Diye düşünürken, onlarında dün beni beklemediği aklıma geldi ve yemeye başladım.
Kapı çaldığında, Semra Hanım, mutfaktan çıkıp kapıya baktı. İçeri giren kişi Aral'dı. Bana tedirginlikle bakıyor gibi gelmişti.
Reçelli ekmeğimi ısırırken, kafamı 'ne var' dercesine salladım.
Gelip yerine oturduğunda "Nasıl hissediyorsun?"diye sordu. Kafasına taş falan mı düştü? Nedir bu ilgi?
"Ben hep iyi hissederim."dedim, ekmeğimi ısırırken.
"Dünden sonra pek sanmıyordum açıkçası iyi hissedeceğini."dedi ağzından. Dün ne oldu ki? Ben neyi kaçırdım?
"Sen gerçekten deliriyorsun, bak sana söyleyeyim, seni bu kardeşin delirtiyor."dedim.
Yüzünü şok ifadesi ele geçirdi "Hatırlamıyor musun?"diye sordu.
"Neyi?"diye sordum 'i' harfini uzatarak.
Biraz düşündükten sonra "Hiç," dedi "Dün benim eve geldiğimi gördün mü?"
"Görmedim! Uyuyordum ben, bu sorgunun nedenini öğrenebilir miyim?" Aral gerçekten deliriyordu sanki.
"Hiç, öylesine."diye geçiştirdi.
Adım sesleri duymamla arkamı döndüm. Esin geliyordu. Gelip karşımdaki sandalyeyi sertçe çekti ve oturdu. Sabah sabah hepsi ayrı bir dert.
"Bir de utanmadan gelmiş oturmuş."dedi, ağzının içinden.
"Ne diye utanacak mışım?"dedim. Bu lafı bana attığı bariz belliydi.
Güldü "Bir de soruyor ya!"diye bağırdı.
"Ne oluyor ya, ikinizde de ayrı bir haller. Siz kimsiniz de bana böyle davranıyorsunuz?!"diye bağırdım.