6.Bölüm

460 45 15
                                    

Aral, kahvaltı hazırlamak için mutfağa girdiğinde, bende yanına gittim. Omlet yapıyordu. "Alabildin mi bari kolyeyi?"diye sordu.

Net bir şekilde "Hayır."dedim.

"Boşuna macera yaşadık desene."dedi.

"Yoo, gayet eğlenceliydi. Hem bu kolye neden bu kadar önemli?"diye sordum.

"Bana birisi vermişti, içinde zehir var o kolyenin, 'gelip bir gün alacağım' dedi. Bu kadar, önemli bir şey değil yani."dedi.

"Anladım."dedim.

Kahvaltımızı yapıp, kulübeden çıktık. Arabaya binmiştik, eve gidiyorduk. Camdan dışarıyı izliyordum.

"Biraz da ben mi sana soru sorsam?" Aral'ın cümlesiyle, başımı ona çevirdim.

"Sor."dedim. Arabayı sağa çekti. Araba ilerlerken soramıyor muydu?

"Mesela, neden Leyla sana çikolata uzattığında ona bağırdın? Ve en çok merak ettiğim bunu neden hatırlamıyormuş gibi yaptığın? İyi bir oyuncusun. Ya da neden gerçek yüzünü benden sakladığını sorsam, cevap verebilir misin?" Art arda sıraladığı sorularla. Dona kalmıştım.

"Geçmişinde ki seni yakan hikaye ne?"dedi ben cevap vermeyince.

Güldüm, "Sen beni geçmişimle yıkabileceğini mi düşündün? Yazık. Ben geçmişimle yıkılmam! Onunla ayakta kalırım sadece."dedim. "Gerçek yüzümü mü görmek istiyorsun? Yanlış bir seçim olur senin için. Ama ben seni kıramayayım. Bundan sonra gerçek Akça'yı göreceksin karşında ve ben de senin yüzündeki o pişmanlık hissini göreceğim." Arabanın kapısını açtım ve indim.

Boğulduğumu hissediyordum.

Bağırmak istiyordum. Avazım çıktığı kadar.

Taksi durdurdum. Bir tane lunaparka gitmesini söyledim. Boğulduğun mu? Bir lunaparka git.

Lunaparka geldiğimde. Doğruca bir tane jeton aldım. Hız trenine doğru ilerledim. Jetonu görevli adama verdim. Gidip en öne oturdum.

Ve avazın çıktığı kadar bağır. Kimse senin acı çektiğini anlamaz.

Tren durduğunda indim. Bu sefer ki durağım Aral'ın evi değildi. Kendi evimdi. Birileri beni takip etmesin diye ara sokaklara girdim. Daha sonra bir taksi durdurdum. Taksiye evin adresini verdim. Eve geldiğimde ücreti ödedim. Evin büyük dış demir kapısından içeri girdim. Çantamda çalan telefonumu çıkarttım. Şahbazoğlu arıyordu.

"Söyle."diyerek açtım telefonu.

"Yine izini kaybettirdin."dedi

"Güzel."dedim.

"Sözümü tutmaya çalışıyorum, seni korumaya çalışıyorum ama sen sürekli kafana buyruksun."dedi.

"Akça söz dinlemez. Akşam evde görüşürüz." Telefonu kapattım.

Evin kapısına geldiğimde, anahtarımı almadığımı farkettim. Kapıyı çaldım. Kapı açıldığında karşımda kimse yoktu. İçeriye girdim. Kapının arkasındaki Kamran'ı gördüm. Birisi beni takip ediyorsa yüzünü görmesinler diye arkada duruyordu.

Kapıyı kapatıp karşıma geçti. Gözlerimin içine baktı. "Birileri yorulmuş."dedi. Beni her koşulda anlayan tek insan.

Gidip beline sarıldım "Oov," dedi kollarını bana sardı.

"Ben neden geçmişimi unutamıyorum Kamran?"diye sordum.

"Geçmiş kendisini unutturmaz küçük kız. Ama biliyormusun Akça, sen geçmişini unuttun. Sadece geçmişin o kadar karışık ki en ufak bir olayda geçmişe gidiyorsun."dedi.

AMİYÂNEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin