Her ne kadar fotoğraf da ki ikili Afşin ve Duru olmasa da bu fotoğraf tam da onları yansıtmış.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~20 yaşında olduğunuzu ve liseye geri döndüğünüzü düşünün. Bu bir Hollywood senaryosu değil ya da bir kitap taslağı. Bu biricik dayımın (!) "güzel anlar yaşa" diye tutturup hayatımı boğucu bir hale getirmesiydi. Madem benden güzel anlar yaşamamı istiyordu bende ona istediğini verecektim. 20 değilde 18 gibi davranmakta bir sorun çıkmazdı herhalde.
Akın kendi takımında ki arkadaşlarını büyük çabalar harcayarak ikna etmişti. Hepsi benim yüzümden zor duruma düşeceklerini düşünüyordu. Ah ne saçmalık ama ! Şuan ne mi yapıyorum ? Okulun basketbol takımında ki çocuklardan birinin formasını üstüme geçirmiş şortun iplerini sıkı sıkı bağlamakla uğraşıyorum. Hadi ama bu okulun eskiden bir kız basketbol takımı vardı. Ne akla hizmet bunu kaldırmışlardı. Herkes gözlerini böylesine bana dikince rahatsız olacağımı filan mı düşünüyor acaba. İplerle sonunda işim bitince bakışlarımı karşı takıma yöneltiyorum. İki kişinin siması tanıdık: birisi olması gerektiği gibi Afşin ve diğeride şu lolipop çocuk. Ve diğer üç çocukta "Hey kızlar biz de kat kat kas var ellemek ister misiniz?" cinsinden çocuklar. Dünyanın en kaslı insanı olabilirsiniz ya da en güçlüsü ama aklınız çalışmıyorsa bu hiçbir şey ifade etmez. Aynı şey spor içinde geçerlidir. Bu yüzden karşımda ki kas torbaları benim için hiçbir şey ifade etmiyor.Normal basketbol müsabakalarında ki gibi her takım beşer kişiden oluşuyor. Beşer dakikadan iki periyotluk şeklinde bir maç olacak. Sedat , Akın ve isimlerini bilmediğim durmadan homurdanıp duran iki çocuk. Mızmız bebekler gibiler. Hepimiz sahaya diziliyoruz üst sınıflardan bir çocuk elinde ki topu havaya doğru attığında durmadan mızmızlanan çocuk bir halta yarayıp topu kaparak ilk hücumu bize getiriyor. Topu bana atmasını beklerken Akına göndermesi beni resmen küplere bindiriyor. Bu takımın oyun kurucusu benim oysa ki ! Akın topu bana gönderince hızla yarı sahayı geçiyorum boyalı alana yönelir gibi yapınca karşımda bana defans yapan çocuğa feyk atıp üç sayı çizgisinin gerisine geçiyor ve şutu potaya yolluyorum. Ardıma bakmadan kendi potama doğru yöneliyorum. Çünkü biliyorum ki o topun potaya isabet etmeme gibi bir şansı yok. 3-0. Karşı takımın oyun kurucusu topu sahamıza taşıyor Afşine pas atmasıyla spor salonunda uğultunun ve çığlıkların kulağıma ulaşması çok zaman almıyor. Hadi ama kızlar burası yatak odası değil ! Afşin topu alıp potaya doğru ilerlemesiyle topu lolipop çocuğa aktarması bir oluyor. 3-2. Öyle pası emin olun sizde sayıya çevirirdiniz. Bu sefer top direk benim ellerimle buluşuyor. İşte oğlum böyle yola gel ! Basketbolda sırtı dönük oynamak diye bir tabir vardır. Size savunma yapan oyuncuya sırtınızı dönüp pozisyona girmeye çalışırsınız. Şuan tam öyle bir pozisyondayım. Lolipop çocuk arkamda ve çok yanaşamadığı için beni kontrol etmekte baya bir zorluk çekiyor. Topu birkez daha sektirip hızlıca yanından geçiyorum attığım pas Sedat tarafından sayıya çevrilirken ben çoktan kendi potama koşmaya başlıyorum bile. Top benim savunma yaptığım Afşinin ellerine geçince sayı yapmaması adına ona iyice yaklaşıyorum. Yüzünü bana çevirince hamle yapmasını beklememe rağmen o ne topu alıp pas veriyor ne de hücuma çıkıyor.
"Oynayacak mısın ? Yoksa seni mi bekleyelim ?"
"Bu maçı ben kazanırsam araban sende kalacak ama bana karşı başka birşey vermenin istiyorum." dediğinde iyice sinirleniyorum. Ne zannediyor ki ? Maçı kazanacağınımı ? Yüzüme hakım olan pis bir sırıtmayla kalçamla onu iyice ittirip dengesini bozuyorum ardından elinde ki topu kapıp karşı potaya koşmamla turnikeyi bırakmam bir oluyor. Tek kaşını kaldırıp bana baktığında dudaklarım sağa doğru kıvrılıyor.
"Ah Pollyanna bu maçı kazanacağını düşünüyorsun demek. Eğer bu maçı kazanırsan istediğin şeyi alırsın. " Madem kendine bu kadar güveniyor. O zaman bana elinde ki kartların hepsini açmalıydı.
Beş dakikanın ardından araya 10-7 gibi bir skorla önde giriyoruz. İşin ucunda arabam vardı. ARABAM. Bu konu benim için çok hassas. Herşeyi yapmaya hazırım. Aklınıza gelebilecek herşeyi.
"Bana bakın çaylaklar son nefesinizi veriyor olsanız bile maçı bırakmayacaksınız. Duydunuz mu beni ? "
Renkli gözlü çocuk yüzünde gevşek bir gülümsemeyle "Merak atme güzelim bu iş biz de" deyince istemsizde olsa kahkaha atıyorum. Olsa olsa 17 yaşında olan bir çocuk neden böyle tavırlara bürünürdü ki ? Ne sanıyor kendini Jensen Ackles mı ? Çakma Jensena göz kırpıp tekrar parkeye geri dönüyorum.
Maça lolipop çocuğun attığı üçlük sayesinde eşitlikle başlıyoruz. Topu elime alıp hızla onların sahasına koşuyorum. Yeşil gözlüye topu indirip sola doğru koşuyorum top Sedata geçince hızını kesmeden potaya yöneliyor beni savunan oyuncu Sedatı kapatmaya gidince boşta kalıp topla buluşuyorum ardından gelen üçlük tabi ki de sürpriz değil. 13-10. Top tekrar Afşinin elinde ve ben tekrar onu savunuyorum. Ve o ise kahverengi gözlerini kısmış elinde ki topu kullanmak yerine yine sektirmeye başlıyor. Yüzünü yüzüme yaklaştırınca geri adım atmadan bende yüzümü yaklaştırıyorum. Ne sanıyor utanıp kızarıp ondan kaçacağımı mı ? Heyecandan bayılacağımı mı ? Beni tanımıyor bile."Kazanacağından çok emin değil misin Duru ? " Nefesi yüzümü yalayıp boynumda son bulmuştu. Sıcaktı. Fazla sıcak. Gözlerinin en içine bakıyorum en derinine.
"Yapabileceğinin en iyisi bu mu ? Beni etkileyip oyundan düşürmeye filan mı çalışıyorsun ? Nefesimi kirpiklerine doğru üfleyince bunu beklemiyormuş gibi gözleri sakınca açılıyor.
Bu şaşkınlığından yararlanıp topa hamle yapınca bu kez tuzağıma düşmeyip pasını arkadaşına doğru gönderiyor. 13-12. Sayı olmasına rağmen ikimizde yerimizden kıpırdamayıp birbirimize bakmaya devam ediyoruz. " Yarın akşam sana ödemen gereken bedeli söylerim." dediğinde arkasından gülmekle yetiniyorum.
Maçın bitimine beş saniye kaldığında 18-16 gibi bir farkla öndeyiz. Son topu Afşin alınca onu savunması gereken Sedat piç bir gülümsemeyle Afşini süzmekle yetiniyor. Afşin hareketlenince Sedat kılını bile kıpırdatmıyor. Oradan atacak. Oradan üçlük deneyecek. Ne yapacağını anlayınca ona doğru koşuyorum ben ona doğru atılırken o topu elinden çoktan çıkarmıştı. Hızımı alamayıp Afşine toslayınca birlikte parkeye düşüyoruz. Kafamı kaldırıp potaya baktığımda top ağlardan geçip yere düşüyor. Siktir !
Yüzümü eliyle kendisine çevirince tiksintiyle ona bakıyorum o ise tam da kendisi gibi davranıp bir piç gibi gülümsüyor. Elini belime atıp beni kendisine iyice yaklaştırdığında dudaklarından kelimeler dökülmeye başlıyor.
"Yarın gece cehenneme döndüğünde O2 de ol Pollyanna."
~~~~~~~~~~~~~~
Lütfen iyi ya da kötü görüşlerinizi belirtin. Neyi sevip sevmediğinizi yorum olarak yazarsanız çok sevinirim.
#♪
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİGARA
ChickLitAcıları en büyük noktaları olan iki insan. Kadın çok yaralı.... Çok öfkeli... Çok acımasız... Adam bir o kadar kırgın... Bir o kadar darbe almış... Bir o kadar öfkeli... Bu iki kırık yüreğin hayatları nasıl kesişecek?