Kaç saattir burada denizi seyrediyorum bilmiyorum. Zaman kavramını kaybetmiş gibiyim. Bir araba ötemde duran adam da benim gibi. Sanki o da bilmek istemezmiş gibi. Her şeyin son bulmasını istermiş gibi. Gemileri yakıp gidemiyorum. Her şeyi arkamda bırakmak istesem de yapamıyorum. Her yumruktan sonra ayağa kalksamda her kalkışım da birşeyler benden eksiliyor,ellerimden kayıp gidiyor. Her darbe beni biraz daha tüketiyor. Her darbe ruhuma yamanması güç yaralar açıyor. Kapatmaya çalıştıkça daha fazla kanayan yaralar. Acılarını üstümden atamadığım yaralar.
"Yaraları saramazsın. Sen uğraştıkça sanki o inadına yapıyormuş gibi kanamaya başlar. Buradayım der gibi. Bırak Duru bırak kanasınlar." Gözlerim Afşini bulduğun da onun kahveleri de beni buluyor. Perdelerini indirmiş gözleri buğulanmış gibi. Ne yaşadığından acısının ne olduğundan bi haberim. Ama bildiğim bir şey varsa o da bu adamın kolay şeyler yaşamadığı.
"Eğer yaralarımı sarmayı bırakırsam;ölürüm. Zihnim bir an bile düşünmeden beni ölüme sürükler. Buna izin veremem."
Arabasının kaportasından kalkıp bana doğru yürüyen Afşine bakıyorum. Buğulu gözlerine,gerilen yüz hatlarına.
"Acını acıma kat Duru."
Kafamı hızla gözlerine çeviriyorum. Ne demişti öyle? Neden bu kadar kayıp bakıyordu? Ruhumu görür gibi. İşaret parmağını kaldırıp şakağıma dayayan adama bakıyorum. Neden böyle dağılmıştı. Parmağının baskısı biraz daha artmıştı.
"Şurada olup bitenleri anlayabiliyorum. Çünkü orada ki şeytanların aynısı bende de var."
"Acılarım başkasına anlatınca hafifleyecek türden değildir. Tam tersine karşımda ki insana da acı veririm."
"Sana teselli vermek için anlatmanı istemiyorum. Acını acıma kat Duru. Bırak birlikte kanasınlar." Bu sefer parmağı tam kalbimin üstüne iniyor. "Şuradakileri bırak serbest kalsınlar."
Eli içimi yakıpta geçiyor gibi. Elini itip hızla arabaya biniyorum. Sahil yolundan çıktığım da beynim neredeyse infilak etmek üzereydi. Nasıl da dağılmıştım böyle. Bu acıları bana yeniden böylesine neden hatırlatmıştı? Nereye gidebilirdim şimdi ? Resmen kaçmıştım. Duru Kızıltan kaçmıştı. Eski Duru olsa ne yapardı şimdi? Gerçi eski Duru bu hallere hiç düşmezdi. Eski ben olsaydım çoktan bir bara kendimi atar sonra da orada sabahlardım. Vücudum eski alışkanlıklarımı hatırlayıp ihtiyaçla kıvranmaya başlarken kendimi zaptetmem çok zor.
Kafamı dağıtıp gidebileceğim tek yere sürüyorum arabayı. Anıl'a. Dayım olan adama. Benim için değer verme kavramının karşılığı olan tek insana.
10 dakika sonra beyaz köşkün önüne arabayı park etmiştim bile. Tüm ömrümü bu adamla geçirebilirdim. Güven veren kollarıyla beni sarması hoşuma giderdi. Ama hayat benim için hiçbir zaman pembe olmamıştı. Benim için her zaman gri sigara dumanıydı. Sigara izmaritini botumun tabanıyla ezip köşkün bahçe kısmıma giriyorum. Brownla burada koşturan hallerimden çok uzağım şimdi. Cebimde ki Parlamentten bi dal daha çıkarıp dudaklarıma yerleştiriyorum. Zihnimin dumanla dolmasına ihtiyacım var. Kapıda ki büyük aslan başlı tokmağa vurup açılmasını bekliyorum tek temennim gecenin beşinde beni duymaları. Bu sefer daha da şiddetle vuruyorum. Sonuç yine hüsran. Ayağımla tekme atmaya başlayınca sonunda hizmetçilerden biri uyku mahmuru gözleriyle kapıyı açıyor."Anıl evde mi?"
"Evet efendim."
"Misafiri varmı?"
"Hayır efendim. Yalnızlar."
"Peki. Size iyi geceler" kafamı eğip yüzüne daha dikkatli bakıyorum. "Sena hanım" yüzünde oluşan gülümseme yanılmadığımın göstergesiydi. Aferin kızım sana arada böyle kibarlıklar yapabilirsin. Hızla dayımın odasına çıkıyorum. Bu adam bu kadar sese nasıl uyanmamıştı böyle.
Botlardan ve ceketten kurtulup Anılın soyunma odasından aldığım poları ve eşofman altını hızla üstüme geçiriyorum. Yatağın sağından dolanıp dayımın yanına uzanıyorum hemen."Evimi bir gün başıma yıkacaksın deli."
"Anıl... Kalbimi kırıyorsun ama."
Uykulu kıkırdaması beni de gülümsetiyor. Sorgusuz sualsiz dilimden dökülmeyenlere rağmen beni anlamışçasına saran bu adam benim her şeyim. Sevginin en yücesini hissettiğim bu adam benim her şeyim. Birkez daha Anıl için şükrediyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİGARA
ChickLitAcıları en büyük noktaları olan iki insan. Kadın çok yaralı.... Çok öfkeli... Çok acımasız... Adam bir o kadar kırgın... Bir o kadar darbe almış... Bir o kadar öfkeli... Bu iki kırık yüreğin hayatları nasıl kesişecek?