Cümleler saftır aslında bunlara anlam yükleyerek hayat veren bizlerizdir. "Seni istiyorum" demişti. Şimdi de vereceğim tepkiyi bekliyordu. Karşısında ben değilde başka biri olsaydı "Ne demek istiyorsun ? Yoksa bana aşık mısın? tarzı tepkiler verebilirdi. Ama şeytan karşısında oturanı kandırabileceğini düşünmüştü. Ne yanılgı ama !
Dudaklarımı sağ tarafa kıvırıp hafifçe ona doğru eğiliyorum. Gözleri yüzümün her tarafında dolaşsa da dudaklarıma birkez bile inmiyor.
" Hangi pis işin için beni istiyorsun ? Anlat şeytan" gözleri beklediği tepkiyi alamayışının şaşkınlığını yaşarken ben iyice ona yaklaşıyorum.
"Bunu bu kadar çabuk anlayacağını düşünmemiştim. Asıl senin içinde ne tür bir şeytan var ?" cümlesi yüzümde ki sırıtmayı iyice genişletiyor.
"İçimde nasıl bir şeytan yattığını bilseydin,arkana bakmadan benden kaçardın."
"Seni tam da bu yüzden istiyorum. İçinde yatan şeytan için."
Ne çeviriyordu? Daha şurada dört beş gündür tanıdığı birinden yardım isteyecek kadar ne çeviriyordu? Gözlerimi ona dikip gövdeli biraz daha ona eğiyorum. Kelime oyunlarını bırakıp şu işin aslını öğrenmeliydim.
"Ne istiyorsun ? Kelimeleri dolandırıp,cümleleri düğüm yapmadan anlat şu işi."
Gözleri bir süre etrafını tarıyor. Sırtı avına heran atılacak kaplan gibi gerildiğin de bu işin hiçte masum olmadığını düşünüyorum. Sonunda gözleri beni buluyor. Anlam veremediğim parıltılara sahip olan gözleri.
"Bilmen gereken en önemli şey ateşle oynuyor olacaksın. Sahip olduğum bir şirket var. Ve aylardır halletmeye çalıştığım bir iş. Sayende bir çıkış yolu buldum."
"Sayemde mi ? Bunu nasıl başardığımı anlat."
"Şimdilik sadece bu kadarı var. Bu işi en ince detayına kadar sana anlatacağım. Ama şimdi değil. Sadece biraz tehlikeye gireceksin."
Tehlike de olmak benim için önemli değildi. Hatta bundan hastalıklı biçimde zevk alıyorum. Kanıma bulaşan adrenalin hiç olmadığım kadar bana iyi geliyordu. Yıllarca bu yüzden ölüme yakın olan ne varsa yapmıştım. Tehlikenin damarlarım da hissettirdiği o sıcak his tatmin olmamı sağlıyor.
"Yarın sana mesaj attığım da tekrar benimle buluşacaksın. O zaman bu işi senin için aydınlatacağım."
"Sana bir söz verdim. Bu ne kadar benim isteğim dışında olsa da sözünden cayacak birisi değilim. Anlayacağın Afşin tereddüt etmene gerek yok."
Ceketimi alıp tam çıkmak üzereydim ki masaya 19 yaşların da bir çocuk gelip oturmuştu. Ne yapıyordu bu velet ?
"Hallettin mi abi ?" Afşine dönerek konuşmuştu. Biraz daha dikkat edince aralarında ki benzerlik göze çarpıyordu. Kardeşi miyidi ? Afşinin dudaklarından tek kelimelik bir cümle dökülmüştü. Hallettim demişti. Kaşımı havaya kaldırıp dik dik ona baktığımı gören Afşin sonun da açıklamasını yapmıştı. Tahmin ettiğim gibi kardeştirler. Ve o da bu işin içinde rol sahibiydi.
"Murad" diyerek elini bana uzatan çocuğa baktım. Kahverengi gözler, Açık kahve saçlar ve Afşine göre daha yumuşak yüz hatları. Hava da asılı kalan elini indirmiş gözlerini bana dikmişti. Hafifçe gülümseyip kafamı yana yatırıyorum. Bu iki kardeş büyük olaylar peşindeydiler. Bunu gözlerine bakarak içinde saklı olan ateşten anlayabilirsiniz.
"Duru" tek kelimeyle. Başka hangi sıfatla anlatabilirdim ki ! Ceketimi tekrar alıp ayaklandığım da bu sefer beni durduran Afşin oluyor.
"Yarın görüşürüz Duru" ikisine de kısa bir baş selamı verip hızla adımlamaya başlıyorum. Burayı hemen terketmem gerekiyor. İçki kokusu aklımı temiz tutmam da hiç yardımcı olmuyor. İrademe sahip çıkmam heran zorlaşıyor. Barın içini Enrique Iglesias'ın I like how it feel parçası doldurmaya başlayınca istemsizce yürümeyi bırakıp gülümsüyorum. Bu parça bendim. Gittikçe daha iyi hissediyordum. Yıllardır uyuşan vücudum uyanmaya başlıyor gibiydi. Belime saran kollarla düşüncelerimi yarıda kesip başımı hafifçe yana çevirmemle donup kalıyorum. Burada tam iki santim uzağımda dudaklarında o gülümsemesiyle. Kulağıma değen dudaklar boynuma üflenen nefes. "Geri döndüm" dudaklarından bunlar dökülürken beynimden aşşağıya kaynar sular dökülmüş gibi hissediyorum. Kolunu sertçe çekip ona dönüyorum. Grinin hakim olduğu gözlerine.
"Seni özledim Duru" o sikik çenesini şuan dağıtmayı herşeyden çok istiyorum. Ve ben istediğimi yaparım. Ceketimi üstümden çıkrarıp yere bırakıyorum. Ne yaptığımı anlamaya çalışan gözler gözelrime değdiği an ona fırsat vermeden sol yumruğumu omzumdan güç alarak çenesine gömüyorum. Barı sarsacak şekilde yere düştüğünde müzik aniden kesiliyor. Meraklı gözler bizi bulunca şaşkın kitle ayakta duran bana ve yerde yatan şerefsize gözlerini dikiyor. Bacaklarımı açıp üstüne çöküyorum. O yumruktan sonra konuşuyor olması hala bir mucize.
"Si...Sikeyim Duru ne ne yapıyorsum?"
"Tamda bunu" dediğim anda çensine ardı ardına iki yumruk daha geçiriyorum.
"Demek özledin ha ? Özledin ? Aklın varsa o İngiltereye geri dön. Bu sana benden uyarı. Seni bir daha çevremde görürsem and olsun bu dünyayı sana dar ederim. " üstümdem kalkıp ceketimi kaptığım gibi dışarıya atıyorum kendimi. Oruspu çocuğu özlemişti öyle mi ? İngiltere de gününü gün ederken ben ise Amerika da akıl hastanesindeydim. Ve şimdi hiç utanmadan geri döndüğü için kollarına atlamamı bekliyordu. Arabaya binip hızla sokağa giriyorum. Eve gidemem. Herhangi barda kafayı çekemem. İbre nerdeyse yüze yaklaştığında otobana ulaşıyorum. O piç ruhumun derinliklerine dumanı üflemişti. Bu duman tekrar beni zehirleyemezdi. Buna bu sefer izin veremezdim. Arabayı sahile park edip hızla kendimi dışarıya atıyorum. Evrende ki oksijen bana yetersizmiş gibi su da olması gerekirken karaya vurmuş gibiyim. Bir el boğazıma yapışmış sıkmaya devam ediyor. Yanıma park eden arabayla düşüncelerimi bir kenara bırakıyorum. Afşin. Ne işi var burada ? Benim gibi arabasının kaportasına oturuyor.
"Ne işin var burada ?"
"Bilmiyorum. Sadece o an barda durmak istemedim. Burada olmak iyi bir seçenek gibi gözüktü."
Bu tek konuşmamızdı. Gece bizi içine çekerken sadece süsmüş boğazı izlemeye devam etmiştik.
~~~~~~~~~
Lütfen yorum yapın. Bir tane yorum gördüğüm de bile çok mutlu oluyorum en azından bu iyi hissettiriyor. İyi ya da kötü her türlü yoruma razıyım. Hadi ama klavye üzerinde parmak gezdirmek bu kadar zor olmasa gerek.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİGARA
ChickLitAcıları en büyük noktaları olan iki insan. Kadın çok yaralı.... Çok öfkeli... Çok acımasız... Adam bir o kadar kırgın... Bir o kadar darbe almış... Bir o kadar öfkeli... Bu iki kırık yüreğin hayatları nasıl kesişecek?