Okuyan topluluktan bir türlü emin olamayorum bu yüzden de düzenli bölüm gelmiyor. Eğer okuyan birileri varsa lütfen olumlu ya da olumsuz yorumları eksik etmeyin... Ve birde lütfen küçük yıldıza rengini verin. 😊
Bölüm şarkısı: THE NEIGHBOURHOOD - WIRES
••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Sadece griydim. Ne siyah ne beyaz sadece gri. İnsanların nefret ettiği siyah olmak isterdim. Ya da uçuk yeşil, gökyüzü kadar uçsuz mavi, kan kadar güçlü kırmızı. Kimliksiz olmaktan, bulanık olmaktan nefret ederdim. Bir o kadar da üstüme sıçrayan renkleri kabul edemedim. Gökyüzü beni içine almak istese sisi berberimde sürüklerdim. Yeşil tarafından sarmalansam gri dumanlarım daima yanımda olurdu. Hiçbir zaman ait olamadım. Sadece arafın çaresiz çocuğuydum.
"Söyle bulutlarına rahat bıraksınlar seni"
Gözbebeklerinde titreşen kaygıya baktım, orada olmasından nefret ettiğim çaresizliğe daldım, nefes alamadım.
"Dayı beni düşünme, sadece kendi halime bırak. Bırak boğulayım sularımda. Her seferinde beni kurtarmaktan yorulmadın mı?" Cümlelerim ağzımdan akıp gittiğinde gözleri gözlerimi delip geçtiğinde cümlelerde bir o kadar tanıdık ve benden uzaktı.
"Seni sana bırakırsam neler olcağını biliyorum Duru. Yorulmak mı?" sağ karşı alayla kalkarken devam etti "Konu sen olunca yorulmak nedir bilmem ki ben güzelim. Sen benim tek yeğenimsin yeğen olmaktan çıkıp bir parçam oldun."
"Geç kalıyorum. Seni ararım Anıl" beklendiği gibi yine yeniden kaçıyorum.
"Senin yüzünden ciddiyetimi sorgular oldum bu ne böyle bir Anıl bir dayı" ciddiyetini korumak isteyipte koruyamayan suratına baktım.
"Bilirsin Anıl bazen mesele sadece köprüyü geçmektir." göz kırptığımda kahkahasına hakim olamayan adama baktım birimizin mutlu olması güzeldi. Her ne kadar diğeri kayıp olsada.
Telefonu çıkarıp Afşinin numarasını tuşladım.
Çalıyor.
Çalıyor.
Çalıyor.
"Duru"
"Şeytan"
"Hadi ama kızım asıl şeytan kim biliyoruz"
"Şeytan olacak kadar masum olmadığımı biliyoruz." Uzun bir süre sadece nefesini hissettim kulaklarımda. Konuşmadı. Sadece susmakla yetindi.
"Sana borçlu kalmak istemiyorum. Neredesin?"
"Daha zamanı gelmedi Duru. Sabretmelisin."
"Siktiğimin zamanı. Beni nasıl bir şeyin içine çekiyorsun?" Belirsiz olmaktan nefret ederdim.
"Sadece bekle. Az kaldı. Şimdilik bunu bilmen yeterli."
Yüzüme kapattı.Böylece belirsiz bıraktı ve yüzüme kapattı. Yumruklarım önümde ki direksiyonu dövsede sakinleşemedim. Yumruklarım o piçin suratında patlamadığı sürece nefes alamayacak gibiydim.
"Belirsiz olmaktan nefret ediyorum"
Bir yumruk daha."Belirsiz olmaktan nefret ediyorum"
Bir yumruk daha."Belirsiz olmaktan nefret ediyorum"
Bir yumruk daha.En çok bu zamanlarda eski alışkanlıklarım sinsice bedenimi sarıyor. Belirsiz olduğum zamanlarda. Beynimi gri bulutlar sardığı zaman.
Arabayı yavaşça kaldırıp eve sürüyorum. Ev denir mi oraya? Sadece gri duvar yığınları. İçinde anne ve baba olsa da evim olmadı hiçbir zaman. Şimdi neden sorguluyordum ki? Neyi özlüyorum? Soğuk mavi gözleri mi ? Yoksa her daim gergin olan bakışları mı? Sadece boşvermeliyim. Eve gidip ilaçlarımı alıp gri okyanusuma dalmalıyım. Belki bu sefer nefessiz kalmayı başarır ve beyaz bulutlara yükselirim belki bu sefer ait olurum.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
Elimde iğreti bir çantayla sınıfa yürüyorum. Sınıf. Nefessiz kalana kadar kahkaha atmak istiyorum. Hadi ama şu an sınıfıma gidiyorum. Bundan daha komik ne olabilir ki. İlk önce burnuma şekerli bir koku doluyor ardından sırtıma uzanan eli hissediyorum. Uzanan el adresine ulaşamadan hızla dönüp eli sertçe tutuyorum. Esmer ufak tefek bir kız var karşımda. Sıkı tutuşumdan ya da gösterdiğim reflekseden dolayı gözleri kırpışıyor. Bazen insanların karşımda gösterdiği bu çaresizlikten dolayı sadistçe zevk alıyorum.
"B..ben be.n sadece sa..sa..dece-"
"Devam et." Gürlememle iyice ufalsa da bu sefer bir çırpıda konuşuyor.
"Akın arayıp seni bulmamı söyledi. Arka bahçeye gitmeliymişsin. O yetişmeye çalışıyormuş. Acil olduğunu söyledi." Çantayı koridora atıp var gücümle koşuyorum. Merdivenleri iki iki atlayıp arka bahçeye varıyorum. İnsan çemberini yarıp öne atıldığım da Sedat'ı yerde yatar halde bulmayı beklemiyordum. Gözlerim hızla etrafı tarıyor. Akın nerede?
Esmer uzun boylu çocuk Sedat'in üstüne eğiliyor.
"Hadi ama prenses neden oyuna devam etmiyoruz? Prensin Akın nerede? Üzülüyoruz ama." Yanında ki 4 çocukla birlikte gülmeye başlıyorlar. Beş kişiler.
"Oyununuza beni dahil etmeye nedersiniz?" Beşi de beni alayla süzüyor. Tanımıyorlar. İşte bu güzel. Gözleri pervasızca tüm bedenim de geziyor.
"Seninle başka bir oyun oynayalım ister misin? Daha çok bedenlerimizin ısındığı bir oyun." dudaklarını yalayıp göz kırpıyor.
"Eminim şimdi de bedenlerimiz ısınacak."
Bana yakın olan kısa çocuğun yüzüne tekme atmamla ortalığın karışması bir oluyor. Sağ tarafdan gelen Afşine kayıyor gözlerim.
"Neden bensiz oyun oynuyorsun? Cidden kırılıyorum Duru."
Yüzüme gelen yumruğu elimle durdurup eklem yerinden kavradığım kolu büküyorum. Eklemlerden gelen kırılma sesiyle cevaplıyorum.
"Esmeri bana bırak Şeytan." Sadece saliselerle kararsız kalan yüzüne bakıyorum ta ki sağ kaşıma doğru yediğim yumruğa kadar.
"Sikeyim. Bana mı vurdun? Esmer hayatının yanlışını yaptın." Attığım kahkahayla yüzü allak bullak oluyor. O daha ne olduğunu anlamadan sağ baldırına indirdiğim tekmeyle yerle bir oluyor. Üstüne çöktüğümde konuşmaya başlıyorum.
"Sedatın sağ kaşında tam iki patlak var." Sağ kaşa iki yumruk. Afşin diğerinide hallettiğinde devam ediyorum.
"Dudağı patlamış." Dudağa inen bir yumruk.
"Sol yanak morarmış. Yani iki yumruk" Sol yanak kısma hızla inen iki yumruk. Boğazından yükselen acı hırıltılarla aldırmadan devam ediyorum.
"Ve bu da bonus" Dizimle penisine tüm gücümle bastırıyorum. Kulakları sağır edecek çığlığı bahçede yankılanıyor. Bu beni cinsiyetimden dolayı yargılayıp küçük gördüğü içindi. Bu kadınları sadece beden olarak gören pis zihniyeti içindi. Yakasından tutup acıdan kasılan yüzünü yüzüme yaklaştırıyorum.
"Bak gördün mü? Bedenlerimiz nasıl da ısındı. Ah tabi sen bir şeyler kaybetmiş olabilirsin" kafasını sertçe zemine bırakıp yüzünü çember olan topluluğa çeviriyorum.
"Eğer bir daha yanımda olanlara dokunduğunuzu görürsem size neler yaparım düşünün." Yüzüme yayılan psikopat sırıtışla devam ediyorum."Hepinizi gökyüzünün mavisine yollarım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SİGARA
ChickLitAcıları en büyük noktaları olan iki insan. Kadın çok yaralı.... Çok öfkeli... Çok acımasız... Adam bir o kadar kırgın... Bir o kadar darbe almış... Bir o kadar öfkeli... Bu iki kırık yüreğin hayatları nasıl kesişecek?