16:"yarım kalmış şeyler"

76 17 8
                                    

Havalimanında indiğimizde belime bastırılan silahın namlusuyla yutkundum ve titreyen bacaklarımı zapt ederek dik durmaya çalıştım. Yanlış bir şeyler yapıp ölemezdim, canımı sevdiğimden değil, Jungkook'un beni çok sevdiğinden dolayı böyle bir intihar girişimine girişemezdim. Eğer bunu yaparsam Jungkook'u gerçekten gerimde bırakırdım.

Jay "Eğer dikkat çekecek herhangi bir hareketin olursa sonuçlarına katlanırsın," dedi ve saçlarımın arasına bastırdığı dudağını bir süre çekmedi. "Anlaşıldı mı güzelim?"

İğrenerek kafamı çektiğimde "Bunu sana ödeteceğim," dediğimde histerik bir kahkaha attı.

"Tabii ki ödetebilirsin. Birlikte çok uzun vakit geçireceğiz nasılsa."

Bel oyuntuma bastırdığı silahı dikkatli bir şekilde tutuyordu, şüpheleri üzerimize çekmeyecek şekilde havalimanına girerken şuradan bir yerden Jungkook'un çıkması ümidiyle etrafıma bakınıyordum. Ağlama krizlerimi zar zor durdurmuştum ama istemsizce akan yaşlara engel olamıyordum.

Arabada giderken gerçekleri öğrenmem yetmiyormuş gibi bir de Jungkook'un özenle taktığı yüzüğü Jay yaka paça parmağımdan çıkartmış ve camdan atmıştı. Bunun için ne kadar ağladığımı bilmiyordum ama beni susturması zor olmamıştı. Sadece silahın emniyetiyle oynaması yetmişti. Beni silahla korkutması kalp ritimlerimde düzensizlik yaratıyordu ve panik atağım her an tam anlamıyla ta-da diyebilirdi.

Her şeyi ayarlamış gibi kontollerden kafasına göre geçtiğimizde güvenlik görevlilerinin ona ayrıcalık tanıması beni şoke etmişti. X-ray cihazlardan silahla geçtiği halde ötmüyordu. Bel oyuntuma iyice bastırdığı silahla adımlarımız hızlanıyordu.

Jay bunu özenle planlamış olmalıydı. Bu beni daha çok korkutuyordu. Kafasında dönen tilkiliklerle yeni tanıştığım ve aslında daha önce onu hiç tanımadığım bu insan müsveddesi bu şehirdeki hayallerimi çalmak üzereydi.

"Biz diye bir şey hiç olmayacak." dedim dişlerimin arasından.

Gülmeye başladı. "Lalisa'nın hayalini kurduğu hayatın içine girmek üzeresin ve söyleyeceğin tek şey bu mu gerçekten?"

Söylediklerini anlamayarak olduğum yerde dururken o da durmuş ve etrafına kısa bir bakış attıktan sonra bana dönmüştü. Yüzünde beliren memnun ifadeyle şaşkın yüzüme keyifle baktı

"Sen az önce ne dedin?"

"Duydun."

"Lalisa seninle ilgili hayaller mi kuruyordu?"

Sırıtarak bana biraz yaklaştı. "O aptal kız bütün oyunlarımın olmazsa olmaz parçasıydı. Seni kor ateşin içine atacak kadar benimle kafayı bozmuştu."

Kafamı iki yana sallarken bir yandan da yanağımdan akan yaşları zapt etmeye çalışıyordum. "Lalisa bana asla ihanet etmez. Yalan söylüyorsun!"

"Burada durup bunları mı konuşacağız Jennie? Jungkook'a denk geldiğimiz an onun kafasına sıkmamı istemiyorsan hızlansan iyi olur."

Ağlaya ağlaya yürümeye devam ederken şimdi bir şey yapmazsam bir daha bu fırsatı yakalamak için geç kalabilirdim. Benim bu gerizekalı çocuktan kurtulmanın bir yolu olmalıydı.

Jungkook.. Dudaklarımı birbirine bastırdım ve ağlamamın şiddetlenmesine engel olamadım.

"Neredeyse geldik."

Uçağı gördüğüm gibi yüreğimde tarifi olmaz bir burkulma hissetmiş ve ayaklarım geri geri giderek Jay'den uzaklaşmaya çalışmıştım.

"Nereye kaçabilirsin ki?"

148 iq oluşunla övünmeyi biliyordun, o parlak zekan şu an nerede? İç sesime kulak verip Jay'e yaklaşıp mide bulantımı düşünmemeye çalışarak kollarımı boynuna doladım ve "Eğer o silahı belimden çekmezsen sana herhangi bir sevgi besleyemem," dedim gülümsemeye çalışarak. "Senden korkmamı değil, seni sevmemi istiyorsan silahı tam şu an arka cebine koyarsın."

Bana bakarken hipnoz olmuş gibi silahı hızla belimden çekip beline koyduğunda şirince gülümsemeye devam ettim ve kollarımı geri çektim.

Onu öpecekmiş gibi yapıp yaklaşırken afallamış gibi bana engel oldu.

"Jennie kes şunu."

Yanağından tutarken "Neden? İstediğin bu değil miydi?" dediğimde elimi sertçe indirdi.

"Aklınca elimden kurtulmaya çalıştığını biliyorum."

"Sandığımdan daha akıllısın," dedim. "Ama ben de aptal değilim."

Şah damarına denk gelecek şekilde yumruğumu boynuna savurduğumda birkaç saniye sendelemesi beline gelişigüzel yerleştirdiği silahı almam için yeterliydi.

Silahın namlusunu ona doğrultmamla bana silahların yöneltilmesi bir olmuştu.

"Jennie!" diye kükreyerek sendeleyen Jay bana doğrultulan silahlara bakarken "İndirin lan silahlarınızı!" diye bağırdı. "Onu öldürmeyi aklınızın ucundan geçirmeyin!"

Jay boynunu tutarak "Jennie.. -" dediğinde bana ve kendisiyle bakışan silaha baktı.

"Benden kurtulmanın yolu yok. Uçağa bin hemen."

Gülümsedim ve ona boştaki elimle orta parmağımı kaldırdım.

"Eğer tek bir adım atarsan kafanı uçururum Jay."

Jay yanındaki adamından kaptığı silahla bana doğru yaklaşırken "Benim olmayacaksan seni öldürmekten çekinmem Jennie." dediğinde adımlarım yavaşladı.

Silahı kendime doğrulttuğumda adımlarını durdurdu ve "Aptalca bir şey yapayım deme sakın," dedi telaşla.

"Niye? Buradan çıkarsam nasılsa öleceğim?"

"Hayır.. -" dedi. Sonra adamına işaret verdi. "Arabayı hazırla ve uçuşu ertele."

"Ne yapıyorsun?"

Bana temkinli adımlarla yaklaşırken "Hala Kore'deyiz," dedi. "şimdi silahı ver de arabaya gidelim."

Deminden beri düşündüğüm şeyi bir kez daha hızlıca gözden geçirdim ve gittikçe avuçlarım arasında titreyen silahın tetiğini indirip ateşledim. Her şey ışık hızında gerçekleşmişti.

Önümde yığılan Jay'e bakarken bacaklarımın beni taşıyamadığını hissedince ben de onunla beraber yığıldım.


amma paslanmışım heeee ahshahshshd umarım beğenmişsinizdir:d

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 15 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

no matter what : j.jkHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin