Selamın hello mizahşov. Neyse neyse iyi okumalar :)
**
Yüzüme kapattığım kolumda sıcak ve bir ıslaklık hissiyle sarsılırken ağzımı şapırdattım ve kolumu hızla yüzümden indirip gözlerimi hışımla aralayıp uykudan uyandım.
Kolumun yanında duran tavşanı görünce gözlerimi kıstım. "Ne kolumu yalıyorsun lan, ödümü koparttın!"
Kendime geldiğim anda bağırmaya başlamam bir olunca yatakta ürkekçe yuvarlanıp yorganın altına saklandı ve gizlendiği yerden başını çıkartıp bana baktı.
"Acıktın mı?"
Sesimi duymasıyla girdiği yorganın altından çıkarak ayakları üstünde havaya kalkıp yatakta zıpladı. "Acıktım demek mi oluyor bu? Off cidden uykumu piç ettin!" diye huysuzca homurdandım.
"Ne yiyeceksin sen şimdi, ben anlamam ki!" Oflayarak bacağımın arasına sıkıştırdığım yastığı tekmeleyerek yatağımdan doğruldum.
Oturur pozisyona geçip telefonumu komodinin üzerinden uzanıp almadan önce parmak boğumlarımla gözlerimi ovuşturdum.
Telefonumu alıp arama motoruna tavşanlar ne yer diye yazarken esnedim.
Sonuçlara kısaca ve hızlıca göz gezdirdim. Evde havuç veya yeşillik var mıydı hiç haberim yoktu ki.
"Ooo tatlı bile yiyormuşsunuz lan."
Tam telefonumu kilitleyip komodine bıraktığımda ağzını açtığını gördüm. "Dişlere bak. Lan ne sevimli dişlerin var senin, şerefsiz." diyerek ağzına hafifçe çarptığımda ayaklarını çırparak geriye savruldu.
Ama onu kulaklarından yakaladığım için yataktan düşmesine engel oldum.
"Düş peşime şimdi, gidip sana zıkkımlanacak bir şeyler arayalım."
Onu eğilip yere bıraktığımda dört ayağının üstüne düştü. İç çamaşırı giydiğim gibi üstüme bir şey giyme ihtiyacı duymadan yataktan kalkıp gerinerek odadan çıktım.
Çıplak ayak tabanlarımı zeminde sürükleye sürükleye önüne geldiğim merdivenin basamaklarında duraksadım.
Zıp zıp zıplayarak benden önce gidiyordu yine. Ben durunca iki ayağı üstünde durarak bana doğru çevirdi başını. O da hareket etmeyi kesmişti, beni bekliyordu.
İki basamak inmiş ve merdivenin basamağına oturmuş bana bakıyordu. Ensemi sıvazlayarak kaldığım yerden ilerlemeye devam ettim.
Basamakları inmeye başlamamla birlikte o da harekete geçti. Son iki basamaktan yuvarlanarak düştüğünde haline güldüm. "Lan viski içirsem ne olacaksın kim bilir, ayakta duramıyorsun."
Güldüğümü fark edince hızla ciddiyetime geri bürünüp dudaklarımı düz bir çizgi haline getirdim.
Ensemi sıvazlayarak koridoru gerimde bıraktım. Ufak duraksamalar yaşıyor ve sürekli gelip gelmediğimi kontrol ediyordu.
Mutfağa yöneldiğimde yine benden iki-üç adım önce içeriye girdi. Yanlışlıkla üstüne basıp civresini çıkartmamak için ışığı yaktım.
Buz dolabını açtığım anda raflara zıplaması bir olduğunda, "İn lan aşağı eşek sıpası!" diye tısladım sıktığım dişlerimin arasından.
Sebzelik bölümünden kaptığı havuçla birlikte koşarak kaçtı. "Kendinden büyük o havuç, ver ikiye böleyim onu."
Buz dolabının kapağını kapattığımda benden uzaklaşmış olsa da ağzındaki havucu yerde sürükleyerek yanıma koşturdu.
Eğilip elimi havucu almak için uzattığımda başını kaldırarak havucu avcuma bıraktı. "Lan sen çok akıllısın. Eline silah tutuştursam adam da vurur musun merak ettim." dediğimde ürkmüş gibi masanın altına saklandı ve bana oradan baktı.
"Siktir, onu da anladın mı? Silahın ne olduğunu biliyor olamazsın. Of ben de kafayı yedim mal gibi seninle konuşuyorum ya." dedim kendi kendime kızarak.
"Havucu tek bir hamleyle ortadan ikiye böldüğüm gibi yere bıraktım. "Al zıkkımlan, bir daha uykumu piç edersen sokağa atarım seni." diye tıslayarak mutfak tezgahına yaslanmaya son verip arkamı döndüğüm gibi bardakların olduğu mutfak dolabını araladım.
Temiz bir bardak kapıp dolabın kapağını gürültüyle kapattığımda, çoktan masanın altından çıkıp havucu bıraktığım noktaya gelmiş ve kemirmeye başlamış olan tavşana göz ucuyla baktım.
Dudağımın tek kenarı kıvrılırken su sebilinden kendime su doldurdum. Yere çökmüş, ve küçük elleriyle kavradığı havucu başını yan çevirerek dişleriyle koparmaya çalışıyordu.
"Hamsterlara benziyorsun sen." diye homurdanarak suyu kafaya diktim. Kuruyan genzimden kayıp giden suyun etkisiyle ferahlarken derin bir nefes alıp bardağı tezgahın üstüne bıraktım.
Tam mutfaktan çıkmak için topuklarımın üstünde döneceğim sırada, koca havucu ağzının içine tıkıştırdığını gördüm. Yanakları patlayacakmış gibi şişmişti.
"Huh ayı mısın be. Yavaş ye,önünden alan mı var!"
Bakışlarını zeminden bana doğru yükseltti ve ağzını geviş getirircesine çevirerek havucu çiğnemeye çalışırken kısık bir sesle kıkırdadım.
"Bak boğulursun, senin gırtlağın da küçüktür şimdi." desem de hızlıca çiğnemeye ve öğütmeye çalışmaya devam etti. Ağzından çıkartmadı ve bu kez beni dinlemediği için gözlerimi devirdim.
"İyi be, zıkkımlan. Boğulursan yardım etmem." diyerek omzumu umursamaz bir tavırla silktim ve ışığı kapattıktan sonra onu karanlıkta bırakıp mutfaktan çıktım. Hızlı adımlarla basamakları tırmanarak odama geçip yatağıma yığılıp kaldım.
*
Vücudumda bir ağırlık vardı. Boynuma sıcak bir şeyler çarpıyordu. Başımı yastığımda çevirerek birbirine yapışan gözlerimi aralamaya çalıştım.
Kirpiklerimi titreştirerek araladığımda, süt beyazı teninde bir erkeğin göğsümde yatıyor olduğunu görünce nefesim tekledi. Hasiktir. Dün gece eve birini atmış mıydım ben? Bu herifte kimdi?!
Siyah saçları göğsüme dökülüyordu ve dudakları boynuma gömülmüştü. Tanrım.
Benim gibi onun da çıplak olduğunu görünce uyuyor olmasını dahi önemsemeden onu hışımla üstümden ittim.
"Sen de kimsin lan!"
Öyle hızlı ittim ki yataktan yuvarlanarak yere gürültüyle düşmesi kaçınılmaz oldu. Zemine kapaklanmasıyla bir inilti sesi kulaklarıma dalga halinde yayıldı.
*
Bölüm sonu
Hani ya da benim 50 gram pastırmam pastırmammmm
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGEROUS RABBIT • TAEKOOK ✓
FanfictionYarı insan yarı tavşan olan Jeon Jungkook, her korktuğunda tavşana dönüşüyordu. Onu korkutanlardan kaçarken mafya Kim Taehyung'a sığınmıştı. Mini fic Semetae Ukekook İlk başlangıç tarihi: 11.02.2022