Günün ikinci bölümüdür, iyi okumalar<3
**
Jungkook, sırtını koltuğa yaslamış ve koca hamburgeri kucağına almıştı. Küçük elleriyle sıkıca kavradığı hamburgeri ısırmaya çalışırken ağzı kocaman açıldı. "Jungkook, dur böleyim onu sana."
Kıkırdayarak kendi hamburgerimi sehpanın üstüne bırakıp onunkini elleri arasından çekerek aldım.
Sonra bölmek yerine koca bir ısırık aldığımda kulakları havaya dikildi. Ağzı aralandı. Burnunu kımıldanırken, "Ama o benim hamburgerimmm." diye yakındığında kıkırdadım.
"Sana da bölüyorum şimdi sakin ol." dedim ağzımın dolu olması nedeniyle sesim epeyce boğuk çıkmıştı.
Küçük ellerini birbirine çarparken kulaklarını koltuğa yaslayacak şekilde birleştirdi.
*
Jungkook yediklerini hazmetmek için evin içinde koşturmaya başlamıştı.
"Ya bir gel önce bir ellerini ağzını silelim, huu kime diyorum ben?"
Kapının eşiğine vardığı anda duraksayıp başını çevirirken kulakları havaya dikildi. Ardından kapı eşiğinde durmaya son verip zıplaya zıplaya saniyeler içerisinde aramızdaki mesafeyi kapatıp yanıma geldi.
Koltuğa çıkmak üzere hamle yapacağı sırada kulaklarından yakalayarak onu havaya alıp sırtüstü gelecek şekilde koltuğa yatırdım.
Elleri ve ayakları havada sabit kalırken, kıkırdayarak çoktan çıkarıp elimde hazırda beklettiğim ıslak mendille pamuk gibi tüylerine bulaşan ketçap lekelerini sildim.
"Ağzım koptuuu." diye mırıldandı başını hafifçe çevirip burnunu kımıldatırken. "Aman aman, tamam temizlendi işte ağzın." dedim gülüşümü baskılamaya çalışırken homurdana homurdana.
Ellerini ve ayaklarını da sırasıyla silip temizlerken suratıma doğru yükselerek hapşurdu.
Düğme gibi burnunu oynatarak saliselik dizlerimden ayrılan başını yeniden bacaklarımla buluşturdu. Ben de o sırada onu temizlediğim ıslak mendili sehpadaki hamburger poşetinin içine tıkıştırdıktan sonra başını okşadım.
"İyi yaşa." dedim kısık sesle, parmak boğumlarımla pamuk gibi yumuşacık tüylerini sıvazladım.
"Bu arada Jungkook, evde soda var mıydı ya? Ben de çok kaçırdım yemeği."
Başını olumlu anlamda salladı yattığı koltukta. "Meyveli vardı ama, sever misin?"
"Fark yapmaz, soda olsun yeter." dediğimde koltuktan tek bir hamleyle doğrulduğu gibi zemine zıpladı.
Koştura koştura kapı eşiğine kadar ilerlerken peşinden gelmediğimi fark edince duraksayarak bana döndü.
Yere oturup ellerini havaya kaldırırken, küçük ellerinden biriyle gelmem için işaret verdi. "Hadi gelsene, soda vereceğim sana."
Ellerimi dizlerime çarpıp sırıttım. "Tamam geliyorum."
**
Korumalardan birinin silahını çarpmış ve şarjörünü boşaltmıştım.
"Bak şimdi, ellerin ve ayaklarına sıkıştıracaksın silahı. Gövdene yaslayarak destek al. Sırtını sabit ve dik tutman lazım. Bu silahı taşıyacak kadar güçlüsün sen."
"Güçlüyüm ben evet." dedi heyecan içerisinde silahı parmaklarımın arasından almak için hamle yapmaya kalkışırken.
Bu kez silahı sağlam tutabilmeyi başarmış, bir önceki gibi sırtının üstüne yığılmamıştı.
Onu kucağıma aldığımda, silahı düşürmemesi için ben de elimin ucuyla silahın namlusunu hafifçe tuttum.
Başını çevirip bana aşağıdan baksa da hemen önüne dönüp asıl olaya odaklandı. Benim bedenimden destek alacak şekilde, sırtını bana yasladı.
Bacaklarıyla silahın kabzasını kavrarken, tek eli silahı sabitlemek için destek olarak yanında tuttu. Diğer küçük eli ateş edeceği tetiğe yerleşti.
"Karşında düşmanın varmış gibi, nişan al ve ateş et." dediğimde müthiş bir odakla, karşı duvarda bir noktayı hedef aldı. Dikkatle odaklandığı duvara bakmaya devam ederken, eline asılarak tetiği çekti.
Şarjörü boşalttığım için klik sesi kulaklarımızı doldururken, "Buuum!" diye bağırdı. Hızını alamamış gibi arka arkaya ateş etmeye çalışırken silahı salladığında, yakalayarak kendi üstüne düşürmesine engel oldum.
"Sakin ol şampiyon."
"Bana saldıran herkesin ayağına sıkacağım, bam bam diye ateş edeceğim!" Jungkook bacağımda yan devrilmiş bir şekilde bana aşağıdan bakarken homurdandı.
Küçük ellerini ve ayaklarını havada savurarak birilerini yumrukluyor gibi hareketler sergilerken onun bu haline keyifle kıkırdadım.
"Woah, iyice bana benzedin." dediğimde silahı elimden aldığı gibi yattığı yerde dönerek sırtını bacaklarıma yasladı.
Silahın namlusunu bana doğru çevirirken, silahın ağırlığı altında eziliyor olsa bile hiç oralı olup çaktırmadı.
"Bang Taehyung, vurdum seni, öldün çık." dediğinde başımı geriye atarak kahkaha patlattım. "Bak bak bak beni de vuruyor."
"Ama ama ama vurdum seni, olmaz ki. Sen şimdi ölü taklidi yapmalısın." dedi kulaklarını dikerek bana yattığı dizlerimin üstünden bakmaya devam etti.
Silahın altında kalan küçük gövdesi daha fazla ezilmesin diye silahı kavrayıp yatağa bıraktıktan sonra göğsüm tuttum.
"Ahh vuruldum." Göğsümü tutarak bayılıyor gibi gözlerimi kapatıp başımı yatak başlığına atacak şekilde geriye kaydığımda, bu kötü oyunculuğum karşısında keyifle kıkırdadı.
Tek bir hamleyle zıplayıp göğsüme sıçradığı gibi omzuma tırmandı.
Tam o sırada tavşan bedeni insana dönüştüğünde yüzünü gömdüğü omzumdan ayırarak bana baktı.
"Oh insana dönüştün." diye hırıltılı bir sesle homurdandığımda başını çevirip çıplak vücuduna bakarak dönüşüp dönüşmediğini hızlıca teyit etti.
Ardından bakışları gözlerime geri tırmandı. "Taehyung, seni seviyorum." Hızla ellerini boynuma dolayıp alnını alnıma yasladığında huzurlu bir nefes çektim içime.
"Ben de seni... Ben de seni seviyorum güzel Jungkook'um."
**
Bölüm sonu.
Hoşçakalın:)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DANGEROUS RABBIT • TAEKOOK ✓
FanfictionYarı insan yarı tavşan olan Jeon Jungkook, her korktuğunda tavşana dönüşüyordu. Onu korkutanlardan kaçarken mafya Kim Taehyung'a sığınmıştı. Mini fic Semetae Ukekook İlk başlangıç tarihi: 11.02.2022