Bölüm 2-Yeşiller

2.5K 254 53
                                    


Bu bölümü beni kırmayıp hikayemi okuyan, okumakla da kalmayıp öneren , önermekle de kalmayıp:) güzel yorumlarıyla katkı sağlayan güzel insan, güzel yazara @serifekar a ithaf etmek istiyorum..


Cem denen çocuk iyiye gittiğimi, bir iki güne ayağa kalkabileceğimi söylemişti. Sanki söylediğinden güç alırcasına aynı günün akşamı yatakta doğrulmuştum. Biraz başım dönse de ve yaram sızlasa da, yatağın kenarındaki demire tutunarak ayağa kalkmayı başarmıştım. Tam zaferimin çığlığı içimde yankılanırken, kapı açıldı. Ömer yemyeşil gözleriyle odayı Bahar'a çevirdi aniden. Neden böyle hissediyordum bilmiyorum, O'nu görür görmez bacaklarım tutmadı ve yeniden yatağa oturmak zorunda kaldım.



"Ayağa kalkmışsın, bu çok güzel." Dedi yanıma gelirken. Daha fazla gelsin istemiyordum, çünkü o geldikçe anlamadığım bir his peydah oluyordu sol yanımda, sağ yanımsa zaten yaralıydı, ama iki tarafı da yaralamadan durmayacağa benziyordu hayat. O yaklaştıkça, yeşilleri filizleniyordu içimde, aramızda çok az mesafe kaldığında durdu, dizlerinin üstüne çöktü, bana baktı. Kalbimde bir yerlere bıçak saplandı sanki, oda birden yaz sıcağına döndü, Güneşse tam içimde doğuyordu, terlemeye başladı avuçlarım.


"Yüzüne de renk gelmiş bu gün." Dedi gülümseyerek. O gülümsedikçe, ona dokunmak geliyordu içimden, oysa hiçbir erkeğe dokunmamıştım bu güne kadar.. Dokunmanın nasıl olacağını bilmediğim halde bunu nasıl isteyebilirdim? Hiçbir erkeği böylesine öpmek, ona sarılmak istememiştim şimdiye kadar böyle.. Düşüncelerimden uzaklaşmaya çalıştım ama her yer yemyeşilken kaçmak, uzaklaşmak mümkün görünmüyordu.



"İyileşince gidebilecek miyim?" dedim aniden. Ne dediğimin farkında bile değildim. Bir yanım aileme gitmek, onlara kaybolmadığımı, yaşadığımı söylemek için yanıp tutuşuyordu. Diğer yanım ise sonsuza kadar burada kalmak, bu sıcaklığa başımı yaslamak, o geniş göğüslerinde öksüz bir çocuk gibi saklanmak istiyordu.



"Bilmiyorum, toplantı yapılır herhalde önce, canını sıkan bir şey olmadı değil mi? Yani mutsuz mu ettik seni burada?" dedi, hala gülümsüyordu, o gülümserse böyle insan şikayet edemezdi ki hiç bir şeyden.


"Aslında aileme haber vermek isterdim yaşadığımı... çok endişlenmişlerdir." Dedim. Bir şey söylemeden çıkıp gitti odadan, bense daldım derin düşüncelere geri, Selin'in bahsettiği şey bu olamazdı değil mi aşkı anlatırken, bu çocuğa aşık olamazdım, olmamalıydım. ...

O gün akşama kadar kimse girmedi odaya, Ömer evde değildi anladığım kadarıyla, yine de odadan çıkmaya korkuyordum. Evi gezmeye bile korkar halde, pencereleri tahta ile kapatılmış bu odada ölüme terk edilmiş gibiydim sessizlikte.

Hava kararmıştı, tahta aralarından sızan ışıktan, ancak havanın aydınlandığını ya da karardığını söylüyordum, içeriden kapının açılma sesiyle beraber , telaşlı sesler yükseldi.

"Cem'i bulun çabuk.."

"Ben gider evinden alırım şimdi, Sinan sen oraya basılı tut, kızın kaldığı odaya götürelim."

Anlamıyordum neler döndüğünü ama kapı açıldığında dudaklarımdan bir çığlık dökülüverdi, Ömer karnı kanlar içinde, baygın bir şekilde taşınıyordu iki kişi tarafından.

Öykümü Yeniden Yaz!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin