Ömer'i görmek korkularımı biraz olsun hafifletmişti, yere düşmüştüm, elini uzattı bana doğru, kokusu elinden önce ulaştı bana. Kokusu huzurla kapladı onsuz nefes alamayan benliğimi.. Yeşillerine baktım gülümseyerek ve ayağa kalktım.
"Neler oluyor Ömer?" dedim şaşkınlığımı gizlemeden.
"Bize sormadan bir intikam planı hazırlamışlar bizimkiler, o gece olanlar yüzünden hiç suçu olmayan insanlar yargılanıyor, o gece kurşun sıkan tek kişi Osman'dı. Ama Ertan ve babası delilleri yok etmişler, dava açmışlar. Ben hastanedeydim biliyorsun plana dahil olamadım. Son anda Cem haberdar olunca koştum geldim." dedi, bunları söylerken bir yandan da yüzümü okşuyordu, o bana dokundukça önemi kalmıyordu kaçırılmanın, yok olmanın, ölmenin..
Kapı açıldı ben daha cevap veremeden , kara gözlü çocuk girdi odaya.
"Kusura bakma bacım, biz seni Ertan şerefsizinin nişanlısı sanıyorduk." dedi mahçup bir şekilde. Garip bir şekilde gülmeye başladım, sandıkları şey benim hayatımın en büyük kabusu değil miydi? Olmamak için direndiğim değil miydi? Şu an burada Ömer ile olmak dışında hiç bir şey umrumda değildi.. Ama aklıma birden Nurten geldi, sesi birden kesilmişti bu hayra alamet değildi.
"Nurten nerede, ona ne olacak?" diye sordum Ferit denen çocuğa dönerek.
"Yenge , çok konuşuyordu, ağzını bantladı bizimkiler." dedi yine aynı mahcubiyetle. Ne olacaktı bilmiyordum, nereye kaçabilirdik, bizi bırakırlarsa Nurten kesinlikle susmazdı. Bunları düşündükçe işin içinden çıkamaz hale gelmiştim. Oflayarak yer minderlerinden birine oturdum.
"Merak etme Öykü, Nurten'e zarar vermezler, ama davadan geri çekilmeleri gerekiyor önce, seninle ilgili durumu da biliyorlar zaten, benim sevdiğime kimse zarar veremez.." dedi Ömer de yanıma oturarak. Neden kimse normal hayatlar yaşayamıyordu? Neden sevdiğimle bir çay içip güvenle evime dönemiyordum, neden herkes birbirini tehdit ederek, vurarak, bunları gelecekteki güzel günler için yaptığını söylüyordu? Neden düşüncelerimizi daha masum bir şekilde ifade edemiyorduk birbirimize? Bu kadar mı imkansızdı bir fabrika sahibinin o fabrikada çalışan işçiyi anlaması? Bunun için birilerini vurmak mı gerekiyordu illa? Bu kadar mı zordu Ertan ve babasının halasını yaralayan adamın onlar gibi düşünen Osman olduğunu kabul etmesi, anlamadıkları için kız kardeşinin kaçırılıp bu korkuları yaşaması mı gerekiyordu. Ömer'e bile öfkelenmiştim o anda, herkese her şeye karşı derin bir öfkeyle dolmuştu içim.
Ayağa fırladım aniden.
"Nurten ile konuşmak istiyorum ben!" dedim net ve kararlı bir ifade ile. Ömer de ayağa fırlamıştı, şaşkın bakışlarını yüzümde gezdiriyor, ne yapmaya çalıştığımı anlamaya çalışıyordu.
"Ne diyeceksin peki ona?" diye sordu. Ne diyecektim gerçekten, sen korkma benim rahatım yerinde mi diyecektim, halanı onlar vurmadı, faşistin biri vurdu ve ben bu adamı seviyorum mu, diyecektim? Hiç bir şey söyleyemezdim. Ömer'in hiç bir şey yapamadığı gibi.. Biz özgürlüğümüzü elde edebilmek için, bütün özgürlüklerimizden vazgeçmiş çocuklardık, sonunda başaramadık ve elimize kalan tek şey kaybedilmiş gençliğimizdi.
"Korkmamasını söyleyeceğim.." dedim mahcup bir ifadeyle, söylemem neyi değiştirecekti bilmiyorum ama buraya getirildiğim andan Ömer'i görene kadar geçen süredeki korkularım bir ömre bedeldi. Aynı şeyleri Ne Nurten'in ne de bir başkasının yaşamasını istemezdim.
"Sonuçta sizin davanız Ertan ve babasıyla, kız kardeşini korkutarak onun özgürlüğünü ve haklarını elinden alıyorsunuz, ne farkınız kaldı Osman'dan?" dedim. Ömer ilk defa bir tuhaf baktı yüzüme. Canı yanmış gibiydi, yüzünü buruşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öykümü Yeniden Yaz!
RomanceSene 1980... Çatışmaların ortasında masum bir kız.. Aşka hazırlanıyor yüreği.. Düşüncelerim, düşlerim silah sesleriyle bölündü gecenin karanlığında, korkuyordum, bağırmak istedim.. Sesim çıkmadı... "Buradalar" dedi bir ses, çatışma sesleri hala deva...