Bu bölümü okuyucularımdan yeni tanıştığım Müjde'ye.. Çiftehan gibi bir yerde telefonsuz , laptopsuz ve tabletsiz kalıp çıldırmak üzere olan zavallı bana sürekli teknolojik destek sağlayıp sonunda yeni bölümü yazmamı sağlayan yeni dostlarım, Selma, Yusuf ve Burak'a armağan ediyorum:)
Yaz sıcakları tenimi ve ruhumu kavururken sanki zaman geçmek bilmiyordu. Sanki bir yerlerde, birileri zamanı durdurmuştu.. O gün için bilmesem bile o günlerde bir darbe kararı durdurulmuştu. Ertelenmişti.. Tıpkı benim on sekiz yaşım gibi, tıpkı mutluluğumuzu ertelediğimiz gibi... Güzel olan da, sancılı olan da, simsiyah olan da ertelenmişti. Durmuştu zaman, kalbimin o yüksek sesine katlanamadığım bir durgunluktu bu... Sadece kalbimin atışları.. Sıcak..Ömer'siz günlerdi..
Sabah uyandığımda artık tahtaların çakılı olmadığı, dut ağacımın yapraklarının gölge oluşturmadığı penceremden sızan güneş ışığı ile yüzümü buruşturdum. Sessizlik tüm odama hakimken kapıdan gelen o zil sesi, bütün o sessizliği büyük bir gürültüye, sevinç çığlıklarına ve kargaşaya dönüştürdü.
Yataktan nasıl fırladım bilemiyorum, annemin o kadar çığlık atmasına sebep olacak ne olmuş olabilirdi?
Merdivenlerden panik içerisinde aşağıya koştururken, annemin de konuşmaları daha anlaşılır hale gelmişti.
"Seher bu kız kocaman olmuş, artık liseyi de burada okursa buradan biriyle evlendiririz!"
"Daha o taraklarda bezi yok Hülya, okusun önce."
"Hadi geçin içeri ayakta kaldınız Seher."
"Öykü?"
Bir anda bütün gözler bana çevrildi, ev yine o kavurucu sıcağa ve sessizliğe gömüldü, evin kapısı kapandı ve misafirler içeri alındı. Ben üzerimde gecelikle teyzemin elini öperken, en son ilkokul öğrencisi iken gördüğüm kuzenim Buket'in ne kadar boy attığını , serpilip genç kız olduğunu fark ettim.
"Buket kızım nişanına niye gelmedin Öykü ablanın?" dedi annem bilmiş bir halde.
"Sınavlara hazırlanıyordum işte Teyze, sonunda yine size gelmek nasipmiş." dedi Buket tam da bizimkilerin bayılacağı bir terbiye ile. Bir an için yine o suçluluk duygusu ortaya çıkıp içimi kemirmeye başladı.
"Hadi sinemaya gidelim" dedim nasıl dediğime ben de şaşırarak, ama öyle bunalmıştım ki, evden dışarı kendimi atarsam sanki biraz olsun hafifleyecektim. Annem şaşkın şaşkın yüzüme bakarken, ben de sevecen bir surat ifadesiyle karşılık verdim.
"Kayıtlar yarın Hülya, iki kuzen gezsinler bu gün, hasret gidersinler bence de." dedi Teyzem.
"Ama ortalık çok karışık Seher..." dedi annem hayallerimi yine bıçakla deşerek.
"Koskoca kız onlar, sinemanın içinde ne olacak Hülya, hadi gitsinler. Çok sıkmayın nişanlı kız artık o." dedi teyzem bana göz kırparak. Ben de gülümseyerek karşılık verdim. Buket ile birlikte hazırlanıp kapıya indiğimizde, annem hala abartarak sokaklardaki tehlikeleri anlatmakla meşguldu. Kızının sokakta vurulduğunu söylemeye cesaret edemediği için bildiği başka insanların hikayeleriyle göz boyamaya çabalıyordu, benimse sadece midemi bulandırıyordu bu yaptığı. Kapıdan dışarı çıkarken, niyeyse vurulduğum gün hissettiğim o tuhaf şeyi hissettiğimi fark ettim.. O gün de tamamen saçma ve sıradan şeyleri düşünüyordum ama nedense içimde sanki bir kurt dolaşıyor bedenimi kemiriyordu. O günden sonra hiç bir şeyden korkmamayı öğrenmiştim, her ölümde Ömer'in kollarında dirilmeyi öğrenmiştim, öyleyse bu gün neden bu kadar zayıf hissediyordum kendimi? Öyleyse neden o eski Öykü'den bir iz taşıyordu şimdi ruhum?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Öykümü Yeniden Yaz!
RomantikSene 1980... Çatışmaların ortasında masum bir kız.. Aşka hazırlanıyor yüreği.. Düşüncelerim, düşlerim silah sesleriyle bölündü gecenin karanlığında, korkuyordum, bağırmak istedim.. Sesim çıkmadı... "Buradalar" dedi bir ses, çatışma sesleri hala deva...