Bölüm 13- Edebiyat

446 202 13
                                    

Neye inanmam gerektiğini bilmiyordum. Kime güvenmeliydim? Gerçek neydi? Basit matematiksel hesaplarla büyümüştüm, hayatımda olmayan gerçeklere sıfır diyorduk, iki artı iki de her zaman dörttü. Oysa şimdi Ertan ben Cem ve Ömer birlikte bir gece geçirmiştik ve toplamımız dönüp dolaşıp ikiye eşitleniyordu. Hatta biz Ömerle ikimiz sadece bire eşittik. Bildiklerimi, daha önce öğrendiklerimi unutmak kolay olmamıştı. Ertan sıfır değildi, olmasını çok isterdim oysa ki, benim için, bizim için kocaman BİR sorundu.

Nişanımdan iki gün önce girdiğim üniversite sınavının sonuçlarını bekliyordum odamda, ilginçtir ne bir heyecanım vardı ne de bir beklentim. En iyi sonucu da alsam ailem beni okutmak değil evlendirmek istiyordu,bense sadece Ömer ile olmak istiyordum, hayallerimden vazgeçmeye , ailemden uzak bir ömür geçirmeye razıydım. Sınav sonuçları açıklanmış o gün, ama babam okulun camına asılan sonuçları görmeye gittiğinde bana haber verme gereği bile duymamış.

Kimdim ki ben, babamın kızı olarak bir gram değeri olmayan, fikirleri sorulmayan, sürekli ezilip, emirler yağdırılan kız.. Oysa Ömer dinliyordu beni , anlıyordu. O'nun yanında insan olduğumu, değer verildiğimi hissediyordum, o yüzden o benimle ilgili bir karar verse, bunu seve seve yapardım. Yine de bana sormadan, haber vermeden bir şey yapmazdı, sadece böyle bir güven için gözünü kırpmadan bir hayatı harcayabilirdi insan.

Babam odamın kapısını sinirle geriye doğru savurup "Öykü!!!" diye bağırdı, şiir defterini korkuyla elimden düşürüp ayağa kalktım. Yine neyle karşılaşacaktım, neyle suçlanacaktım bilmiyorum ama yorulmuştum artık.. Tükenmiştim..

"Bu ne demek oluyor?" diyerek bir kağıt parçasını önüme fırlattı.

"Öykü Kara-İzmir Ege Üniversitesi, Sosyal Bilimler Fakültesi Edebiyat Bölümü" yazıyordu. Üniversiteyi kazanmıştım, yaşadığım bunca şeye rağmen başarmıştım. Gidip gidemeyeceğim umrumda değildi, sadece belli belirsiz sırıtmıştım başardığım için. Sadece ufak bir gülümseme.. Sonrasında yüzüme inen tokatla silinen, yerini gözyaşına ve acıya bırakan ufacık bir gülümseme..

"Evlenecek kız, İzmir mi yazar, ailene sormadan sen nasıl kafana göre iş yaparsın , kimsin sen , kimsin???"

Sözler canımı yakıyordu, bedenim babamın elleri arasında şiddetle sarsılırken, tek düşündüğüm kim olduğumdu ve verdiğim cevap başka bir soruyu doğuruyordu... Ben burada ne arıyorum? Babam bir kez daha kaldırdı elini acımasızca, yüzüme inen tokat artık bardağı taşırmıştı.

"Yeterrrrr!!!" diye çığlık attım, birden birilerinin koşturma sesini duydum merdivenlerde. Kim olduğumu ben de bilmiyordum artık, ama kim olmadığımı çok iyi ezber etmiştim. Ben artık Orhan Kara'nın kızı değildim!

Oda kapısında Ertan belirdi aniden ,şaşkınlıkla irileşen gözleri bir bana bir babama bakıyordu.

"Ne yaptın sen Orhan Amca?" dedi yüksek sesle, Ertan'ın daha önce hiç bir aile büyüğüne böyle davrandığını görmemiştim. Ama o an konuşacak gücüm kalmamıştı, ellerim ayaklarım uyuşuyordu, babam için neredeyse Ertan'a karşı mahcup olmuştu diyebilirim. Ne de olsa Ertan'a satmıştı kızını ve şimdi onun değil kendi malıymışım gibi dilediğince vurmuştu. Ertan yatağıma yaklaştı ve yüzüme dokundu ama ben hıçkırarak ağlamaya başladım. Bir şeyler rayından çıkmış gibiydi. Ölmek istesem de izin vermiyorlar , yaşamak istesem de diye düşündüm. Sonra daha çok ağladım , daha çok ağladım. Artık gözlerim görmez olmuştu yaşlardan ve nefes almam yavaşlamaya başlamıştı.

Ertan'ın bedenimi kavrayıp beni kucakladığını hissettim.

"Bize sormadan İzmir yazmış kazanmış oğlum, ben de dayanamadım artık evlenecek yakında, ne İzmir'i.. " dedi babam açıklama çabası içinde.

Öykümü Yeniden Yaz!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin