26 - koşan çocuklar, uçuşan zaman, garip bir şeydir hatırlamak

2.3K 214 391
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

——————————
#do kyungsoo

"Amma yoruldum." Elimdeki havluyla boynumu silerken nefesimin kırdığı sesim dudaklarımdan kaçışırken Jongin bana bakıp sırıttı ve buzdolabını açtı. "Bir türlü kazanamıyorsun ama, ne yapacağız?" dediğinde elimdeki havluyu indirdim ve çatık kaşlarımla hahladım. "Daha her şeyin başındayız Kim Jongin. Elbette yeneceğim seni."

"Üç gündür her sabah basketbol maçı yapıyoruz. Bana her şeyin başı gibi gelmedi." Kafasını buzdolabına sokup söyledikten sonra bir anda başını tekrar çıkardı. "Ki sabahları başka sporlar da deneyebiliriz yani." diyip göz kırptığında neyi imaladığını anlayarak göz devirdim. "Allah gözünü doyursun diyorum başka bir şey demiyorum."

Bir haftalık iznim dolayı Jongin ile geçirmeye karar verdiğimiz bu zaman ilişkimiz için bir iyileşme ve yeniden başlama dönemi gibi olmuştu. Yeni heyecanları tadıyor, zamanımızın tümünü birlikte geçiriyorduk. Jongin'in belli başlı işleri vardı ama çoğunu Minho denen yardımcısına yıktığı için çoğunlukla boştu. İşleri varsa da herhalde onları ben uyurken yapıyordu.

Benim sebep verdiğim üç haftalık ayrılığımızı Chanyeol ve Baekhyun'u tatile yollayarak bize açtığı bu bir hafta ile telafi etmeye çalışıyorduk ve işin aslı, en çok da bir şeyleri telafi etmesi gereken bendim. Bundan ötürü ona dürüst olmaya, vaktimizi en iyi şekilde geçirmeye çalışıyordum. Onunla hislerimi paylaşmaktan çekiniyor oluşumu henüz atlatmış değildim ama elimden gelenin en iyisini yaptığıma emin olmaya çalışıyordum. Ve gerçekten de, mutluydum. İnsan gibi yaşayınca mutlu olunduğunu anlamıştım böylece.

"Of ya." diyerek başını buzdolabından çıkardı. "Enerji içeceğim kalmamış." Can sıkkınlığı yüzüne vururken buzdolabını sinirle kapatmasını izledim. "Sen duşa gir, ben de bir koşu alıp geleyim." dediğimde yeniden ona hizmet etme isteğim, o üç haftayı telafi etmeye çalışmamdan kaynaklıydı. Hizmet etmek, sevgimi en iyi şekilde gösterebildiğim alandı ve kendimi bu konuda tutmak zordu. Sürekli olarak ona hizmet etme güdüsüyle dolu olmam beni üzüyordu çünkü zengin ceonun bir bok yapmayan eşi gibi olacağımdan çekinmeye başlamıştım. Zaten işe de gitmiyordum, bu rahatlığa alışmasam iyi olabilirdi.

"Ne gerek var ya, yollarım birini." diyerek bana doğru yürümeye başladığında ben hemen ona doğru gittim ve ellerimi boynuna sardım. "Ben gitsem?" dedim. "Biraz yürümüş olurum hem." Yoldan ona güzel bir kahvaltı almak da istemiştim, bunun yanında tek başıma yapacağım bir yürüyüş de iyi gelebilirdi. Karakterim gereği yalnız kalma isteğim bana böyle çarpıp dururdu.

"Çok mu gitmek istiyorsun?" Sesini biraz tatlılaştırarak alnını alnıma dayadığında başımı salladım. "Hemen gelip giderim. Ne yemek istersin?" Burnunu öpüp geriye gittiğimde hımladı. "Sen hariç? Pek bir şey istemem." Sözleriyle kaşlarımın çatılmasına şahit oluşu hemen gülüşünü sağladı. "Sen bana ne almak istersen onu yemek istiyorum." diye şefkatle söylediğinde çatık kaşlarım inip güzel bir ifadeye dönüştü. "Peki o zaman." diyerek tekrar ona yaklaştım ve bu sefer dudağını öptüm. Teriyle karışmış kokusu anlaşılamayacak kadar güzeldi. "Enerji içeceğin ve kahvaltın duştan sonra hazır olacak."

Sözlerimle dudaklarımın üstüne gülümsedi ve ahladı. "Dünyada cenneti yaşıyor gibiyim." dediğinde ben de gülümsedim ve biraz geriye gittim. "Ve bunu korumak için her şeyi yapacağım." Belimdeki ellerini omuzlarıma doğru çıkardığında gözlerine baktım.

O bilmiyordu fakat, ben de bu yaşadığımız anıların devam etmesi için her şeyi yapmaya hazırdım. Onu, geçmişimden uzak yaşadığım stresten uzak hayatı her türlü pislikten korumak için pek çok şeyi feda edebilirdim. Buna rağmen hiçbir şeyin sonsuza kadar devam etmeyeceğini söyleyen iç sesim tüm huzuruma kara bir bulut gibi çökmeye çalışıyordu. Ben ise bu hafta içime yağmur yağmasına izin vermeyecektim. Zaten travmatik, kötü bir ay atlatmıştım. Daha fazla fırtınaya karnım toktu.

Greetings From The Flash9 || Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin