3 - takımınla tanış

6.6K 626 686
                                    

Hatalarım varsa affola. İyi okumalar~

---------

Chris Isaak - Wicked Game

Chanyeol'ün inlemesini son kez kulağımın yanımda duyduğumda hayvan gibi yorulmuştum ama ellerim hala omuzlarındaydı, sıcacık olmuştu ve ıpıslaktı ama ona tutunmaya bayılıyordum. Güneş üzerimize doğmuş, oda hamama dönmüştü çünkü bu kaçıncı sevişmemiz sayamadığım kadar sevişmiştik. Onu bu kadar özlediğimi kendim dahi fark etmemiştim fakat gerçekten özlemiş olmalıydım, yani omuzlarına dokunuyorum diye boşalma anındayken hâlâ duygusal düşünebiliyor olmamın açıklaması yok başka.

"Senden nefret ediyorum." Kulağıma değen nefesiyle iç çektim. "Evet evet, anladık onu." Üzerimden gitmesini pek istemesem de ellerimle omuzlarını ittirdiğimde içimden çıktı ve yorgun sesler çıkararak bedenini yanıma bıraktı. Bir süre sessiz kaldık, ben de o sırada saate baktım. Saat sabahın beş buçuğuydu.

Choi Minho'yu bu saatte rahatsız etmem gerçekten ayıp falan olacaktı büyük ihtimalle. Ama bu işten dönemezdim, Chanyeol'e bu kadar babalanıp sırf neredeyse her günüm onu görüp hayatımın yörüngesi elli metre kayacak diye vazgeçersem karizmam çizilirdi. Ama harbiden, her gün onu görerek nasıl yaşayacağım endişesine acilen düşmem gerekiyordu.

Fakat şimdilik biraz geriye atacaktım bu düşünceleri. Herif içimi bir garip etmişti, çok yorulmuştum. Dinlenmek istiyordum.

"Ne sikime geldin ki buraya?" Chanyeol kendi kendine mırıldandığında etrafa bakınan gözlerimi ona çevirdim, ıslak kırmızı saçları alnına yapışmıştı. "Peki ya sen ne sikime geldin?" Dediğimden anlamayarak bana baktığında elimle alnına yapışan saçına uzandım. "Buraya nasıl geldin, Chanyeol? O herifin ardına mı takıldın? Kendini onun yüzünden mi kaybettin?" Acı dolmaya başlayan sesime şaşırmamak lazımdı çünkü kalbim de sesimle doğru orantıda acı dolmaya başlıyordu.

Bok gibi bir durumdu bu. Onu hatırlamak, geçmişi hatırlamak, her şey bok gibiydi. Onu unutamadığımı hatırlamak bok gibiydi ve ben hem buradan kaçmak hem de burada Chanyeol'e sarılıp uyumak arasında ölüp ölüp diriliyordum.

Saçına dokunan elimle nefret dolan gözlerini gözlerimden çekmeden bileğimi tuttu ve elimi saçlarından uzaklaştırdı. "Siyah demek? İçin gibi karartmışsın saçlarını." Sorumdan kaçmasına karşı hiçbir şey yapamadım, bileğimi bıraktığı elimi kendime çektim ve ellerimi yanağımın altına koydum. "Sen de en nefret ettiğim rengi yapmışsın." Dudağımın bir kenarı yana doğru uzarken yüzüne yaklaştım ve dudağına fısıldadım. "Nefretim için bu kadar uğraşmana gerek yoktu, nefes alsan yeter."

Dudağıma kayan gözlerine bakıp piç piç gülümsediğimde geriye doğru gidip yüzünü yeniden benden tiksinir gibi şekillendirdi. "Senin nefes alman dahi isteğim dahilinde değil, Baekhyun. Siktir olup gidebilirsin artık." Sözleriyle bir süre duraksayıp gözlerimi kırptım. Gözleri bana dönerken bu sefer o bana piç piç gülümsedi. "Para ister misin bilmem ama sanırım onu benim için Choi Minho karşılayacak."

Ah evet, şimdi o kısımdaydık. Bana onunla seviştiğim için orospu muamelesi yaptığı kısım yani. Gecenin en berbat kısmında olduğumuz anlamına geliyordu bu.

Kalbimin kırgınlığının yansıdığı gözlerim sinirle yanıyorsa da bir süre açık kalan gözlerine baktım. Ona çok sinirliydim çünkü sanki suçlu benmişim gibi davranarak beni utanç içinde bırakabiliyordu. Haksız olduğunu asla kabullenemeyen bir bünyeye sahiptim ama bu sefer gerçekten haklı bendim ve Chanyeol de bu hayatta haklı olduğumu kabul etmeyen tek kişiydi. Bu beni akıl hastası etmişti, hiç şakasız etmişti ama.

Greetings From The Flash9 || Chanbaek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin