Kevin elinde büyük çiçek ve kutularla gelmişti, hediyelerden birini tsu'ya uzattı "bu senin için tsu dostluğumuz pekişsin diye ufak bir hediye beni hatırla" tsu şaşırmış ama kevin'in taktiğini anlamıştı kaleyi içten fehtetmeye çalışıyordu bu beyude çabasını bakalım ne kadar sürdürecekti?. Kutuyu açıp içinden çıkan oldukça pahalı kol düğmelerine baktı adeta bir güç gösterisinin nişanı olan bu düğmeler tsu'nun yüzüne tokat gibi çarpılmak için alınmış savaşa davet eden iki küçük silahtı "Çok naziksin kevin televizyondakinden oldukça farklısın"
Nana bir tsu'ya bir kevin'a bakıyordu aralarındaki gerilim hissedilebilir derecede yansıyordu 'ama neden?'. Şaşkın bakışlar arasında tsu ve kevin gözlerini birbirinden ayırmıyor nazikçe soğuk savaş yapılıyordu, "hımhım kevin biliyor musun yarın büyük bir sevkiyatımız var yeni bir firma ile ortaklık kurduk başarırsak büyük bir iş hacmi olacak bizim için" nana çaresizce havayı dağıtmaya çalışıyordu, "nana sana söylemem gereken çok önemli bir konu var umarım beni yanlış anlamazsın ailem ile ilgili" tsu doğruldu, ikisini yalnız bırakmak istedi o anda kıvrak bir hareketle kevin onu kolundan tuttu.
"tsu'cuğum nereye ? sende aileden sayılırsın lütfen otur" tsu kötü hissediyordu kevin onu yakalamış büyük bir zevkle onunla oynuyordu.Nana kevin'in böyle yaptığını görünce şaşkınlık ve sevinç arasında karmaşık duygular yaşadı ama kevin'a şefkatle ve aşkla bakıyordu tsu nana'yı böyle gördüğü an karnında şiddetli bir ağrı hissetti acı çekiyordu ama neden? Artık yapabileceği bir şey olmadığının farkında değil miydi? Kevin'i bulmuşlardı onun nana'nın tesellisi olma görevi de bitmişti neden yanıp kavruluyordu kevin'i yok etme hissi neden bu kadar içine içine akıyordu? 'Düşüncesi bile haz verici' başını sert bir şekilde sallayıp kendine geldi kevin ona bakıyordu sırıtarak "sarhoş mu oldun daha erken yaa" tsu zoraki gülümsemesi ile "sanırım biraz" dedi kevin başını yana eğdi tsu'ya yaklaşıp "çok yazık daha konuşacak çok şeyimiz var" nana merak etmişti " evet ailen ne istedi söylemeyecek misin?"
Kevin arkasına yaslandı içkisinden bir yudum alıp hayatının en üzgün ifadesini takındı "nana ailem çok köklü ve gelenekçi bir aile seni gördüklerinde çok sevdiler hımhımh yani nasıl denir daha önce kimse ile olup olmadığını teyit etmek istiyorlar tek oğullarıyım umarım bu dileklerini yalnış anlamazsın" kevin tsu'ya bakıyordu titremesini durduramamasını zevkle izlemeye koyuldu, nana ağzı açık bir şekilde kevin'i süzdü "ciddi, ciddi misin? Ben çok şaşkınım ben şey" kevin nana'nın elini tuttu "benim güvenim tam sevgilim ama ailemi ikna edemem hayatımı seninle geçirmek istiyorum çocuklarımız geleceğimiz olsun istiyorum birazcık katlanamaz mısın?" Yandan tsu'ya bakış attı tsu dişlerini korku ile sıkıyordu içinden 'eğlenceli' diye geçirip zevk alıyordu.
Tsu ayağa kalktı "gitsem iyi olacak size afiyet olsun" arkasını dönüp bir adım atmıştı ki kevin'in sesi kulaklarına bir girdap gibi girdi "kızkardeşinden böyle bir şey istediğim için kızmadın umarım" tsu yutkundu yumruğunu sıkmaktan moraran elinin acısını belli etmemek için arkaya doğru bir bakış attı " bu nana'nın bileceği bir şey şunu bilin ki ne olursa olsun ben yanındayım" kevin sinsi bir kahkaha atıp "ona ne şüphe" diyivermişti tsu odasına giden yolu adeta dünyadan ayrılıp giden bir ruh gibi yürümüştü kafasında dönen ihtimaller silsilesi çok şiddetli bir ağrıya sebep olmuştu artık gücü kalmamıştı gözlerini kapatıp sadece ölmeyi dilemişti.
Kevin nana'yı dikkatle izliyordu verdiği tepkilere göre nana'yı analiz ediyordu aldığı oyunculuk eğitimlerine ve egosuna çok güveniyor, kendini insanların belirleyicisi olarak görüyordu nana bu hikayenin neresinde duruyordu? Gercekten bu tip şeyleri onunla yapiyor muydu? Yoksa tsu'nun kıskançlık krizi dışında cidden bir şey yok muydu? Bu sorular kevin'in beynini kurcaladı sessizlikte hücum eden iç sesler hem nana hem kevin'in içinde fırtınalar koparıyordu "nereye istersen gidebiliriz" nana bu cümleyi söylerken kendinden emindi ama gururunu hiçe sayacak kadar kevin'a aşıktı yıllardır ilmek ilmek işlediği bu bağı koparmayı göze alamazdı mutlu olacağını düşünüyor bunu sadece kevin ile hayal ediyordu ve ne isterse yapacak gibiydi uçurumun ardında bile olsa kevin'a koşabilirdi yıllardır içinde biriken o hasret duygusu ile sevdiği kişiye kavuşmuşken böyle bir şey için onu kaybedemezdi "istersen yarın gidebiliriz aileni çağırabilirsin önemli değil seni seviyorum kevin"
Kapının diğer kısmında koca bir beden yere çökmüş baştan aşağı ıslanıyordu, gözyaşları sessiz ve derinden akarken gözlerde ise nefret kızıllığı vardı, çaresizlik ile savaşma arzusu büyük kılıçlarla birbirlerine vuruyordu tsu'nun kalbi hangisini seçecekti kevin sandığından daha tehlikeli çıkmıştı ve tsu bunun nana'ya er geç zarar vereceğinden emindi nana'nın böyle bir isteği kabul etmesinin ardındaki sebebi çok iyi biliyordu şuan nana gerçeklikten kopmuş bir peri masalını yaşıyordu yaşayamadığı çocukluğu, tatmadığı sevgiler, görmediği ilgi, hepsi bu "ne istersen yaparım" cümlesinde gizliydi tsu bunu çok iyi anlıyordu ve onu kevin'in kendi oyuncak bebeği yapmasına izin vermeyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Şeytan Üçgeni (+18)
Romance3 kişilik acı ve mutluluğun hastalıklı çatışmasına girmeye hazır mısınız.? Nana ünlü ve yakışıklı kevin'a hastalıklı bir aşk beslemektedir bu hastalık öylesine derindir ki, gidip ülke ülke ona benzeyen tsu'yu arayıp bulmuştur. Nana'nın hesaba katma...