14. Bölüm

5.4K 219 19
                                    

Baş ağrısıyla gözlerimi açtım nerede olduğumu algılamak için etrafa baktım bir evdeydim yavaş yavaş hatırlamaya başladım biri bana kasten çarpmıştı peki Alparslan neden benden özür diledi aklımda o kadar soru vardı ki sorularımın cevaplarını beni kurtaran kişi vercekti sanırım yataktan kalmak için hareket etim ve göğsüme giren ağrıyla neredeyse nefesim kesilecekti biraz bekleyip yavaça tekrar ayağa kalktım kapıya doğru ilerledim kapıyı açıp koridora baktım kimse yoktu merdivenden aşağı inmeye başladım sesler geliyordu biraz bekliyip dinlemeye karar verdim "eğer onu orada bıraksaydım ölecekti adam yolmışlardı kadının leşini almak için ki daha bu küçük en fazla 18, 19 yaşında" dedi bir erkek sesi başka bir erkek sesi. Duydum "yiğit sen kafayı mı  yedin ya başın bişey gelseydi hem ölüm emrini çoktan verilmiştir kadının kim olduğunu bile bilmiyoruz ah yiğit ah" dedi başka bir erkek sözü devraldı "kesin yeter bu kadar uyanınca her şeyi öğrenecez kadının telefonunu kapatınız değilmi  konumdan bulmasınlar" dedi başka bir erkek ardından ekledi "ne zamandan beri bizi dinliyorsun sen" dedi adam sanırım inme vaktim gelmişti ağrılarım olmasına rağmen dik bir duruşla yürüyordum her ne kadar ağrım olsada yüzümde en ufak bir belirti yoktu salona girmemle oda da gözlerimi gezdirdim 4 erkek vardı kaşlarım çatışmak istesede çatmadım ilerliyip tekli koltuğa oturdum 4 erkeğinde yüzü bana döndü tek tek onlara baktım birinin konuşması ile ona döndüm "merhaba ağrın varmı" dedi ona hayır anlamında başımı salladım adının yiğit diye hatırladığım kişi konuşmaya başladı "BEN yiğit bu da Karan, boran ve berzan peki senin adın ne" dedi gayet samimi bir şekilde ona bakıp "Nil" dedim sesimde hiçbir duygu yoktu çalan telefon ile bakışlarım Karan denen adamı buldu bakışları bizi buldu ve çalan telefonu açtı "efendim yenge" dedi her ne dediyse kaşları çatıldı birden ayağa kalkıp "Hangi otoban" dedi biraz bekledikten sonra bakışları beni buldu "tamam yenge sen yolla çocukları benim eve" dedi ve telefonu kapattı Karan bana dikmişti bakışlarını bir süre sonra sessizliği bozmaya karar verdim "telefonum nerede" dedim cevap verilmedi "kes bakmayı bana" dedim karana bakarak. ortam bir anda gerildi "o adamlar senden ne istiyordu" dedi berzan ona bakmadan pencereden dışarıya baktım bu sefer Karan yeniledi soruyu "o adamlar senden ne istiyorlar cevap ver" dedi başımı onlara çevirmeden konuştum "önce benim sorularımın cevabı sonra sizinkilerin" dedim ayağa kalkan yiğitle ona baktım salondan çıktıktan sonra sesizlik oldu salona geri gelen yiğitle telefonumu bana verdi telefonumu açma Tuşuna bastım  ve açılmasını bekledim konuşan kafanla onu dinledim "cevap verme sırası sende" dedi ona bakmadan "ölüm emrim verilmiş sanırım" dedim duygusuzca hepsinin kaşları çatıktı telefonum açılması ile cevapsız aramalar bir bir düşmeye başladı rehbere girip ademi aramaya başladım çaldı çaldı açmadı bu kaşalrımın çatılmasına neden oldu bidaha aradım çaldı çaldı çaldı tam kapanacakken açıldı "alo adem" dedim cevap vermedi tam konuşacakken başka biri konuştu "merhaba ölüm eee nasılsın bence iyiysin bak ölmemişsin" dedi ve kahkaha atmaya başladı kaşlarım derince çatıldı "lan sen kimsin benim sağ kolumu kaçırıyorsun ben ölümüm duydunmu BEN ÖLÜMÜM  benden kork birazdan yanına gelecem  eğer ademe bişey olursa seni ve aileni diri diri yakarım duydunmu" dedim ilk başta sakin çıkan sesim sonlara doğru ölüm gibi çıkmıştı telefonu kapatıp bildirimlere baktım Alparslan'dan 5 yeni mesajım vardı kaşlarım çatıldı mesaj bölümüne girip baktım

ALPARSLAN KAYA

1  fotğraf
1   fotoğraf

Ölmemdin yaşıyorsun ama üzgünüm burda ikinizden. Biri ölmek zorunda

1 foğraf

Konum

Kaşlarım derince çatıldı fotoğrafları tek tek açtım bunların hepsi ademdi ve hepsinde işgence ederkenki fotoğrafları sinirli bir şekilde ayağa kalktım ne yapacağımı bilmiyordum hızlı nefes alıp verdim bana kaşları çatık bakan 4 erkeği umursamadım çalan telefonum ile bakışlarım onu buldu ALPARSLAN KAYA ARIYOR...   Görüntülü arıyordu hemen açtım görüş açıma giren ademle neredeyse nefesim kesilecekti "madem sen ölmedin bende ademi öldürüyüm dedim düşündüm önce Kandemir ailesinden başlıyım ama sonra onların seni sevmedikleri  aklıma geldi" dedi Alparslan ve gülmeye başladı sevdiğim adam tarafından böyle olacağım aklımın ucundan dahi geçmezdi hala konuşmuyordum telefonu kendine çevirince Alparslan'ın acımasız yüzünü gördüm hala ona bakıyordum birden ademin acı bağırdığını duymamla gözlerim doldu sanki nefes alamıyordum telefonu Alparslan'ın yüzüne kapattım kapının çalması ile boran kapıyı açmak için ayağa kalktı bende kalktım verilen Konum'a gitmek için içeri. Giren biyolarla kaşlarım çatıldı hepsi buradaydı tüm biyolojik abiler telefonum çalması ile hemen açtım "patron kaldığın yerin konumunu bulduk yola çıktık geliyoruz" dedi ademden sonra yetkili adamım hemen konuştum "ne kadar sürer gelmeniz" dedim adamım ise konuşmaya başladı "30 dk" dedi Hayır hayır çok geç  adem ölebilir "30 dk çok geç. Siz. Direk Depoya gidin ben de oraya geçiriyorum" dedim ve kaptım kapıya doğru ilerlemeye başladım kolumu tutan Poyrazla ona baktım "hiç bir yere gitmiyorsun" dedi öfkeyle. Kolumu çekmeye çalışıyordum en son pes ederek kolumu bıraktı "neden sen kimsin ki seni dinliyim" dedim Poyraz ise bana. Bakmakla yetindi "siz beni nereden buldunuz" dedim bakışlarım karanı  buldu derin bir nefes aldım tabi. Ya o dedi yerimi kapıdan çıkacakken adar konuştu "annem seni istiyor öldün sandık" dedi alayla güldüm ve cevap vermeden yanlarından geçtim dışarı çıkar çıkmaz Etrafıma baktım motor görmemle oraya doğru ilerledim karana doğru bakıp konuştum "motoru aldım işim bitince sana geri getirecem" dedim motora bindim ve çalıştırdım son hız konumun olduğu yere gidiyordum üzerimde hiç bir silah olmadan raz daha hızlandığımda benim arabalarımi gördüm hızımı daha da yükseltim ve adamlarıma yaklaştım beni gören ademden sonraki en güvendiğim adamım Yusuf arabaları hemen durdurdu bende durdum ve onlara doğru ilerledim yusufun olduğu arabaya geldim ellerini önünde birleştiren Yusuf konuştu "patron silahın olmadığını düşündüm bende silahların çoğunu getirdim" dedi ona kafa sallayıp silahlara doğru ilerledim gözüm ağacın oraya çarptı bir adam bizi izliyordu çaktırmadan daha dikkatli incelediğimde elinde telefon vardı yusufa bakarak konuştum "arkadaki ağaç saat12 yönünde adam var hellet onu ama canlı istiyorum" dedim Yusuf kafa salladı ve bir kaç adama emir verdi alacağımı aldım ve bagajı kapatım nerdesye 20 'ye yakın araba vardı motora binip ilerlemeye başladım benim ilerlememle arabalarda ilerlemeye başladı motoru daha hızlı südüm ve Depoya yetiştim etrafta adam yoktu kaşlarım çatıldı yavaş adımlarla depoya girdim girmemle şok  yaşadım içeride Kandemirlerin hepsi vardı biyo abiler  yoktu gözlerimi onlardan çekip ademi aradım depo karanlıktı çoğu yeri aydınlatıyordu deponun kapısı kapanması ile arkamı döndüm birden depo aydınlandı bayılan burcu hanım ağlıyan çağtay bana öfkeyle bakan baran ilhan 'ın sesini duymamla etrafta onu aramaya başladım "hoş geldin ölüm " dedi  " NERDESİN ALLAHIN BELASI" dedim bağırarak deponun ışıkları açılması ile gözlerimi kapatım ve biraz bekledim açtığımda ise sanki dünya ayaklarımın altından kaydı adem ölü gibi duruyordu hemen Yanına koştum eğilim nabzına baktım atıyordu şükürler olsun atıyordu ademin konuşması ile onu duymak için eğildim "g-git n-nil öleceksin" dedi kafamı iki yana salladım "azat baba bizi böyle yetiştirmedi adem biz birbirimizi arkamızda bırakmayız" dedim ademe ayağa kalkıp etrafa baktım ilaki çıkış yolu var olmalı yoksa bile ben yaratacam deponun kapıları açılması ile o tarafa baktım biyo abiler, lider ve masa üyeleri hayır hayır hayır beni tuzağa düşürdüler ademe baktım bana kaç der gibi bakıyordu kafamı yere eğdim ve konuşulanları dinlemeye başladım "ölüm emrin verildi" dedi Yağız konuşan Alparslan ile Onu dinledim "abilerin seni ölüme atı sırf annesini ve kardeşlerini korumak için" dedi uğultular çoğaldı birden başımı kaldırdım ve dik durdum gözlerim direk yağızı buldu ona nefret ve tiksinti ile bakıyordum o ise bana boş boş bakıyordu adamları gelmişti ve benden emir bekliyordu üyelerden gözümü çekmeden yusufa bakmadan konuştum "Yusuf ademi al ve git" dedim sesim itiraz istemiyordu Yusuf kafa sallayıp yanıma tam gelecekti ki önlerinde korumalar durdu bir daha tekrar etim "Yusuf ademi al ve git" benden gözlerini çekmiyen Alparslan 'a bakmadım korumlar tereddütle Alparslan' a baktı sanırım onay veren Alparslan ile içeri giren Yusuf ve birkaç koruma ademe doğru ilerledi adem'i alıp dışarı çıktılar yanıma gelen Yusuf ile ona git der gibi kafa salladım o da depodan çıktıktan sonra sadece üyelere, Kandemirler ve lider vardı üyelere bakıp alayla güldüm ve geri geri adımladım Alparslan Adamlara bakmadan konuştu "Kandemirleri eve bırakın" dedi duygusuzca burcu hanım ağlıyarak kafasını iki yana salladı Poyraz bana bakıyordu bense ona soğukça bakıyordum ihanet kendi kanımdan olanlar bana ihanet eti.. Yağız annesine doğru ilerliyip ayağa kaldırdı burcu hanım konuşmaya başladı "kızıma ne yapacaksınız" dedi başka bir üye tam konuşacakken ben konuştum "kes sesini" diye tısladım adam bu dediğime uyarak konuştu adar bana korkuyla bakıyordu dışardaki korumlara hitaben konuştum "Kandemirleri dışarı alın ve deponun kapılarını kapatın" dedim duygusuzca burcu hanım ağlıyarak konuşuyordu biyoların hepsi tek tek dışarı çıktı ve depo  kapıları kapatıldı üyelereden gözlerimi ayırmadan konuştum "şimdi siz beni köşeye sıkıştırdığınızı sanıyorsunuz ben ölecem sanıyorsunuz ama yanılıyorsunuz" dedim yanılıyorsunuz bastırarak üyelerden bir kaçı bana alayla baktı kimi güldü "şimdi gelelim sadade" dedim ve sırıtım bir kaç. Üye kaşlarını çatarak bana bakıyordu lider dahi çünkü bu gülüşün altında asla masum bir şey yoktu "aileleriniz ne yapıyor acaba yada çocuklarınız hmm bence aramalısınız" dedim ve kahkaha atmaya başladım bunu gören üyeler hemen Alparslan'a baktı bende Alparslan'a baktım sanki bunu beklemiyormuş gibi dumura uğradı üyeler ailelerini aramaya başladı açılan telefondan sadece şu cümleler dökülüyordu "ölümün selamı var" diyip kapatılıyordı telefonlar bana bakan ilahanla bende ona baktım ve güldüm "hadi ama ilahan sakladığın oğlunu ve eşini ara" dedim ilanın gülen suratı bir anda düştü ve hemen aradı açılan telefondan aynı cümleler dökülmeye başladı üyelerin çoğu bunu beklemiyor olcak ki dumura uğradı bana alayla bakan ve gülen suratlar gitmiş yerine korku dolu suratlar gelmişti "eeee hadi öldürün beni ne duruyorsunuz sizi durduran şey ne" dedim ve gülmeye başladım "beni sanrım unutunuz ben ölümüm beni öldürecek kişi daha doğmadı eğer beni. Şimdi öldürürseniz sevdiklerinizi ölür. Kısacası en hasas noktanızdan vurdum hepinizi" dedim acımasızca Alparslan bana baktı baktı ve konuştu "benim hasas noktam yok" dedi ona eminsin der gibi baktım sonra  deponun kapısına doğru ilerledim arkamda dumura uğratığım üyeleri bırakarak depodan çıkmadan önce onlara dönüp konuştum "umarım beni tekrar öldürmeye çalışmazsınız bu sefer tek sevdiklerinizi elinizden almam" dedim ve depodan çıktım deponun önünde bekleyen yusufla ademe baktım kaşlarımı çatık ve onlar doğru ilerledim ben sıkıca sarılan yusuf ve ademe sarıldım ardından "neden hastaneye gitmedin sen adem" dedim tam itiraz edecekken susturdum "bin arabaya hadi hastaneye gidiyoruz" dedim arabaya doğru ilerlerken arkamdan bağıran Poyraz ile durdum arkamı dönüp onlara baktım biyolar yanıma gelirken sadece onları izledim konuşan Yağız ile  On baktım "özür dileriz kardeşim" dedi...

.
.
.
.

OY VE YORUMLARINIZI UNUTMAYIN

BİR SONRAKİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE 👋

MRS. ÖLÜM Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin