Evet öncelikle bu kurgumun cok kafa karistirici olacagini belirtmek isterim, hatta ben bile hangi konu uzerinde ilerletecegime emin değilim ama cogu ayrıntıya karar verdim ve iyi ilerletecegime inaniyorum. Oddinary trailerdan esinlenerek kurguladim yani aylardir yazmak istediğim bir kurguydu.
Yazdigim Felix karakterleri hep cok kotu eleştiri aliyo dolayisiyla bu sefer tamamen kendim gibi bir Felix yazacagim. Karakteristik her seyi bana benzeyecek kararlari da buyuk olcude. Daha iyi empati kurarak yazacagimi dusunuyorum o zaman.
Uyari; Bu kurgu hassas ogeler (kufur, cinsellik, pedofili, taciz, tecavuz, cinayet) içerebilir. Etkileneceklerin okumasını onermem.
Bu arada bastan uyarayim henuz emin degilim ama Clown gibi bir son yazmayi planliyorum sonu kotu olmasa bile etkileyici olacaktir sonradan sovmeyin.
-🗝 -
Üzerime siyah, boğazlı bir kazak ve paçaları ayaklarımın tabanına neredeyse dokunan gri, bol kot pantolonumu giymiş, rahat bir ceketle de kombinimi tamamlamıştım. Saçlarımı da tarayıp düzene soktuktan sonra, siyah ince kumaştan yapılmış kolluklarımı geçirdim bileklerimden. Kim görmek isterdi ki benim kesikler içindeki bileklerimi?
Dudaklarımı renklendirecek hafif kırmızılıkta bir ruj sürdüm ve daha az kusurlu görünen yüzüme bir kez daha baktım, kime göre az kusurluydu? Bazen çok umrumda olur insanların düşünceleri, neyse ki umrumda olmadığı bir dönemdeyim ve extra fondöten sürüp zamanımdan çalarak çillerimi kapatmakla uğraşmayacağım.
Sonunda kulaklığımı aldım ve dışarı çıktım ancak tam o sırada asıl dışarı çıkma sebebimi hatırladım. Yaklaşık 3 yıldır her ay bir kez düzenli olarak kapıma anahtarı olmayan kilitler bırakılıyordu. Küçük çocukların şaka yaptığını düşündüğüm için hiç bir zaman alıp bakmamıştım ne olduğuna, ertesi gün de ortadan kaybolurdu zaten. Ancak 3 gün önce bırakılan kilit farklıydı, öncekilerin aksine parlak gümüş rengindeydi ve bir anahtar girişi yoktu. İlgimi çeken şeyse tam doğum günümde konulup, 3 gündür ortadan kaybolmamasıydı. Dolayısıyla onu alıp çilingire götürecektim.
Kilidi aldım ve kapımı kilitleyip hızla sokağın sonuna yürüdüm. Yakınlarda bir çilingir olduğu için şanslıydım. İçeri girip kilidi çilingire verdiğimde, bir süre anlamsızca baktı kilide, ardından pense yardımıyla kilidi açmaya çalıştı ama başaramadı. Sonuç olarak kilidi bana uzattı ve ekledi. "Bunu açabilecek türde bir anahtar görmedim henüz. Altında bir adres yazıyor ama, isterseniz oraya gidebilirsiniz, belki yazan adreste ürertiliyordur."
"Umursamayı bırakmalı mıyım?" Diye düşündüm başta ancak merakım düşüncemle çelişiyordu. Sonuç olarak merakım galip geldi ve birden kendimi metroda buluverdim. Adrese doğru gidiyordum.
Metrodan indiğimde hala 20 dakikalık bir yürüme mesafesi vardı. Bu bomboş sokakta ne olabilirdi ki bu kadar uzun süredir yürümek zorunda kalmıştım, bilseydim erken bir saatte çıkardım evden.
Ulaştığım konumda eciş bücüş bir inşaat alanı bekliyordum ancak gördüğüm koca gökdelen ağzımı açık bırakmıştı. Sonunu göremediğim kadar uzun bir gökdelen nasıl oturduğum yerden de görünmüyordu ki? Şimdi daha da meraklanıyordum.
Biraz çekinerek içeri girdim ve resepsiyona ilerledim. Kimse yoktu, ancak cam bir tabloda "kendi numaranıza" böyle yazıyordu. Kafamda soru işaretleriyle belki çalışan biriyle karşılaşırım diye asansöre ilerledim, ancak asansörün düğmesine dokunduğum gibi üste bir sayı belirdi. "21"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
US AND THEY/ HYUNLIX
FanfictionYaşadığımız evren iki kişilik, sen, ben ve onlar ~milly