"Kabul etmediğimi nereden biliyorsun?"
- 🗝 -
"Şakasını yapma bunun, kabul etmedin değil mi?" Hyunjin'in kaşlarını çatarak sorduğu soru ile bir süre düşündü Felix, ardından başını iki yana sallayıp ekledi. "O an ne olduğunu hatırlamıyorum. Aklımda olan tek şey senin beni o asansörden attığın."
"Klonumun. Klonumun seni attığı."
"Neyse ne, aynı şey. İkiniz de aynı değil misiniz?"
"Değiliz elbette, onun karısı var, karısından bir oğlu var, insanları pazarladığı bir alt işletmesi var, bedeninde dövmeleri var. Zengin, çok parası ve emrinde çalışan onlarca adam var. Benimse yalnızca bu evim var, yalnızca sen varsın, seninle yemek yaparken kolum yanmıştı, onun izi var, istesem benim de çok param var ama sen varsın işte, sen onun gibi gösterişi değil, beni seviyordun çünkü."
"Belki de o aslında olmak istediğin kişi."
"Nasıl yani?"
"Neden olmasın? Dediğine göre klon senin göstermediğin kısmın, ama göstermediğin tarafın da sen değil misin zaten? Dışarı çıkmak istedi çünkü o kısmını da görmek istedin bilinç altında belki. Benim için ikiniz de pek farklı değilsiniz Hyunjin, beni itmeyi hiç istemeseydin zaten engel olurdun. Eğer ben bir 'kabul ediyorum' dedim diye klonum ortaya çıkıyorsa, sen reddettiğinde de o çıkamazdı. Beni öldürmek istedin çünkü sana inanmadım, senden ayrıldım."
"Hayır, Felix.."
"Kekeliyorsun, bir konuda emin değilsen kekelersin. Yalan bari söyleme Hyunjin, artık bir olurumuz yok." Dedi Felix ve Hyunjin'in elinden bileğini kurtarıp çıktı evden. Verdiği kararın doğru ya da yanlışlığını sorgulamıyordu, yalnızca içinden geleni yapıyordu.
Hyunjin kapının kapanma sesini duyduğu gibi kafasında çelişen düşüncelerle baş başa kalmıştı. İster istemez Felix'in dedikleri ona haklı geliyordu çünkü o da farkındaydı, onu korumayı ölümüne isteseydi bir şekilde engelleyebilirdi klonunu. Yine de kabullenmek istemiyordu ama, "ben değildim." Dedi ve oturdu tekrar. Tek istediği Felix'ti.
Felix, evden çıktığı gibi bir taksi çevirdi ve çözmesi gereken şeyler için tekrar Hyunjin'in bahsettiği otele gitti. Bazı şeylerden kaçınmak için, o şeylere daha yakın olmak gerekir, Felix'te tam olarak bu düşünceyle girdi içeri.
Başta her şeyin normal göründüğü bu otelde, Jeongin'i daha önce gördüğü odanın kapısını tıklattı ama açan olmamıştı. Bir kez daha, daha sert çalmaya yeltendiğindeyse kapı açıldı ve Jeongin içeriden çıkıp gencin bileğini tutarak ittirdi asansöre. "Uyuduğum saatte kapıyı çalmak için yürek yemiş olmalısın."
"Oh Jeongin olsaydı bunun lafını yapmazdı, beklendiği gibi, sen o değilsin."
Jeongin sinirle ellerini Felix'in boğazına sardı ve sıktı. "Ben Jeongin'im zaten, görmüyor musun? Ölmek istemiyorsan benliğime laf etmemelisin."
Felix'te ayağı ile onun karnına tekme attı ve gardını düşürdüğünde onu duvara ittirdi. "Sen Jeongin değilsin, yalnızca onu yuttun. Ben sadece en yakın arkadaşımı istiyorum."
"Yang Jeongin senin arkadaşın sıfatı değil, o benim. Senin tanıdığın Yang Jeongin öldü ya da gizlendi ama imkanı yok, onu öldürdüm."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
US AND THEY/ HYUNLIX
FanfictionYaşadığımız evren iki kişilik, sen, ben ve onlar ~milly