"Bu sondu Han Jisung. Bir daha yerimi alamadığından emin olacağım."
- 🗝 -
Gergin sessizliği Jisung'un alaycı kahkahası bozmuştu. Kalktı yerden ve küçümser bir gülümsemeyle gencin boynunu işaret ederken ekledi. "Ancak sen bugün en yakın arkadaşının yerini çalmadın mı?"
Felix'in hemen suspus olmasıyla Hyunjin girdi lafa. "Neden bahsediyorsun?"
"O bugün Seo Changbin'in koynuna girdi." Jisung'un bilmişçe yanıtlamasıyla gözlerini sertçe açıp bağırdı Felix. "SEN BENİ HİPNOZ ETTİN!"
"Kanıtlayabilir misin? Sonuç olarak onun altına girdin." Onun gittikçe daha da ileri gitmesi Felix'i sinirlendi. Dolayısıyla hızlıca yerinden kalktı ve gözleri dolmaya başlarken Jisung'un yüzüne sert bir tokat attı. "İğrençsin! Ne yaptım ben sana..?"
"Hayatımıza girdin Felix. Başka ne yapabilirsin ki?" Onu umursamamaya çalıştı Felix. Ama ister istemez Hyunjin'le göz teması kurduğunda suçlu hissetmeye başladı. "Hyunjin gerçekten beni kontrol etti. Ben kendi bedenime dokunmayı sevmiyorum nasıl başkasının dokunmasına izin veririm? Gerçekten yapmadım..."
Felix titreyerek ağlamaya başlayınca Hyunjin onu kolundan tutup yatağına yaklaştırdı ve diğer kolunu da tuttu. "Sakin ol Felix. Bana düzgünce anlat."
"Hyunjin?" Jisung kollarını önünde kavuşturarak lafa girdikten sonra bir adım yaklaşarak ekledi. "Sevgilinin başkasıyla seviştiğini söylüyorum, ne zamandır bu kadar rahatsın?"
"Jisung... en azından bir kez çeneni kapayıp, defolup gitme hakkını kullanır mısın?" Hyunjin'in bıkkın ifadesiyle konuşmasına karşılık gözlerini devirdi Jisung ve ekledi. "Pekala. Ama unutma, ihtiyacın olduğunda daima ben olacağım, o daha kendini bile savunmayı bilmeyen velet değil." Ardından çıktı odadan.
Şimdi Hyunjin ve Felix başbaşalardı. Felix hala ağlamaya devam ettiği için Hyunjin onun gözlerine baktı ve sordu. "Ne oldu Felix? Anlat şimdi."
Felix başını kaldırıp konuştu hıçkırıklarının arasından. "Kan grubunuz aynı olduğu için Minho hyungu almaya gittim. Belki oradadır diye kazan dairesine girdiğimde Changbin hyungla karşılaştım, ama bir klondu. Sonra Jisung'u gördüm. Bana senin bana yaptığının aynısını yapmamı söyledi. O anda kitlendiğimi hatırlıyorum. Changbin hyung bedenime dokunduğunda onu ittiremedim. Sonra-"
"Tamam anlatma."
"Sen de böyle mi hissettin Hyunjin? Jisung'la yattığında böyle iğrenç mi hissettin? Tacize uğramış gibi? Bedenin kirletilmiş gibi." Dedi Felix. Buna karşılık Hyunjin yarası sızlayarak biraz kenara kaydı ve felix'in yanına oturmasını sağladıktan sonra sıkıca sarıldı ona. "Buz gibi olmuşsun." Dedi ve battaniyeyi de sardı onun bedenine.
Bir süre Felix'in titremesinin yatışmasını bekledi. Ardından durulduğunda birazcık doğruldu ve girdi lafa. "Bugün hissettiğin her şeyi çok iyi biliyorum, ben de aynen böyle hissettim Felix. Hayatımızdaki her şey aniden yalan çıktı. 8 yakın arkadaştık, kimse aslında tanıdığımız insanlar değilmiş. Jisung'un amacını artık ikimiz de biliyoruz, o bizi ayırmak için elinden geleni yapacak. Bu yüzden-"
"Bu yüzden birbirimize güvenmek zorundayız, değil mi?"
"Aynen öyle. Bugün neredeyse ölüyordum, ve seni bir kez daha göremeden ölme ihtimali beni çok korkuttu. Yaşadıklarımız ya da yaşamak üzere olduklarımız şaka değil, bu yüzden yalnızca birbirimize güvenmek zorundayız." Hyunjin'in dedikleriyle bir süre düşündü Felix, ardından ekledi. "Haklısın."
Bunun ardından anlamsız bir sessizlik oluşunca Felix hızlıca yerinde dikleşti ve bedenini Hyunjin'e çevirip yüksek sesle konuştu. "Öyleyse sözümde durmak zorundasın çünkü defalarca başkalarıyla oynaşıp duran sensin."