"Kardeşini de yanına yollayacağım Park Chaeyoung..."
- 🗝 -
"Felix, doktor iyi görünmediğini, sakinleştirici alman gerektiğini söylüyor. Lütfen inadı bırakıp biraz uyur musun?" Hyunjin, hala titreyen ellerini ovuşturarak ameliyathanenin önünde oturan Felix'in yanına adımlayıp konuştu ama Felix bir türlü endişeli tavrından kurtulamıyordu. "İstemiyorum."
"Hadi ama Chaeyoung iyi, hayati tehlikeyi atlattı. Onu bekleyeyim derken sen hastalanacaksın."
"İyi falan değil. Bardağın dolu tarafından bakmayı kes, o felç kaldı Hyunjin. "
"Daha kötü de olabilirdi! Sen bardağın boş tarafından bakmayı kes. Ablan iyileşebilir ama onun iyileşmesi için senin sağlıklı olup ona bakman gerekiyor." Hyunjin sesini biraz yükselttikten sonra Felix'in dudaklarını büzüp çenesinin titrediğini farkedince hemen onun ellerini tuttu ve ekledi. "Bak, öyle demek istemedim. Nasıl hissettiğini biliyorum ama endişleniyorum işte. Lütfen, beni seviyorsan biraz uyu."
Felix onun pişman tavrına bakıp başını kaldırdı ve isteksizce başını onaylayarak salladı. "Tamam ama önce eve gidelim. Chaeyoung'un uyandığını görmem lazım. Hem Minho hyungdan da haber yok değil mi? Öldüreceğim onu."
"İşin içinde başka bir şey olmalı, Minho hyung neden Chaeyoung'u öldürmek istesin? Hem bize söyleyecek bir şeyi vardı, eminim bunu yapan o değildir."
"Bilmiyorum Hyunjin, ben sadece bıktım tüm bu olanlardan." Dedi Felix gözlerini ovuşturarak. Bu sırada Chaeyoung çıktı yoğun bakımdan. Dediklerine göre kafasını çok sert çarptığı için tüm bedeni felç kalmıştı ve 3 gündür yoğun bakımdaydı. Sonunda gözlerini açtığındaysa hayati bir tehlike olmadığı için taburcu edebileceklerini söylemişlerdi genç kadını.
Felix ve Hyunjin onu alıp evlerine götürdüler. Uyanana kadar da başında beklediler, yaklaşık 5 saat sürmüştü uyanması, o ana kadar gözünü kırpmadı Felix. Uykusuzluktan ağlayacak haldeydi. Ablası uyanınca hemen ellerini tuttu onun. "Chaeyoung, uyandın..."
O bir cevap vermeyince kendini iyice kötü hissetmişti. "Bu ifadesiz gözler de ne? Dudaklarını bile kıpırdatamaz mı?" Dedi titreyen sesiyle. Ama Chaeyoung'un da gözlerinin dolduğu görünebiliyordu. Bu yüzden Felix'in elini tutup Hyunjin fısıldadı sessizce. "Seni duyabiliyor, böyle şeyler söylersen kötü hisseder." Ardından onun gözyaşlarını silip ekledi. "Bak sonunda uyandı, şimdi biraz uyu lütfen Felix. Ben ilgilenirim Chaeyoung'la."
"Tamam ama dikkatli ol lütfen. Unutma, ilaçlarını mutlaka içirmelisin."
"Merak etme." Dedi Hyunjin ve gencin kalkmasına yardımcı olup içeri götürdü onu, ardından yatağa yattıktan sonra sakinleştiricisini getirip bir bardak su ile uzattı. "Bir süre deliksiz uyusan iyi olur, ablandan gözünü ayırmayacağım. Seni seviyorum." Dedi ve alnını öpüp çıktı odadan. Felix'te dediği gibi ilacı alıp uykuya daldı.
Ertesi gün öğle saatlerinde Hyunjin duştan çıktığında Felix'i bahçede çiçekleri sularken görmüştü. Dışarı adımlayıp "ne zaman uyandın?" Diye sordu ve elindeki şişeyi alıp ekledi. "Ben suladım çiçekleri, senin yapmana gerek yok. Hadi içeri geçelim."
Dediği gibi içeri girip mutfak tarafına geçtiler ve Hyunjin bir kez sevgilisinin dinlenmiş gözlerine baktı. "İyi görünüyorsun?" Diyerek onun dudaklarınu öptü ve kapüşonuna dokundu. "Üşüyor musun?"
"Biraz." Dedi Felix ardından kollarını onun boynuna dolayıp kendi öptü genç adamın dudaklarını, uzun ve tatlı bir öpücüktü. Bu sırada öpmeye devam ederken onun ateşini kontrol etmek istemişti Hyunjin dolayısıyla onun kapüşonunu indirirken dudaklarını ayırıp konuştu. "Hasta mısın? O kadar soğukta değilsi-"