"HAYIR!"
- 🗝 -
"Ne yapıyorsun?!" Hyunjin beline dolanan kollar ile tekrar asansöre dönüp yere düşerken bağırdı, Felix'in ona mani olmak için bir sebebi yoktu. Onun ellerinden kurtuldu ve tekrar ayağa kalkıp bağırdı. "Neden yaptın bunu?! Sinirlerimi bozmaktan zevk mi alıyorsun?!"
"Sen gökdelenin tepesinden düşmeyi basit bir şey mi sanıyorsun?! Ölüm hafife alabileceğin bir şey değil, saçmalamayı kes. Senin bir oğlun var. Bir kişinin daha canının hiçe sayıldığını görmeye tahamülüm yok. Yapma yalvarırım."
"Bunu da bedeninin her köşesine jiletle kesikler atan intihara meyilli herifin teki söylüyor." Klon Felix bir kenardan alaycı tavrıyla konuşunca, Felix ayağa kalktı ve onun yakasını kavrayıp kırık cama doğru yaklaştırırken konuştu dişlerinin arasından. "Değil mi? Kendi bedenine acıma duygusu olmayan herifin tekiyim ben. Ama bi kullandığın bedene bak, o bedenin gerçek sahibi de ben değil miyim? Yani unutma ki, canım isterse seni buradan aşağı atarım, biraz bile acımam. Sonuçta benim bedenim."
"Y-yalnızca laf."
"Laf?!" Felix sinirle bağırdı ve onu boşluğa biraz daha yaklaştırıp itmeye hazırlandı, ancak o sırada Hyunjin'in klonu Felix'i ittirip, klonunu onun ellerinden kurtardı. "Çık dışarı, Hemen!"
Felix gözleri hala sinirle seğirirken bir kez daha derince nefes alan klonuna baktı ve kaşlarını sertçe çatarak "Hyunjin'den uzak dur." Dedi, ardından çıktı asansörden. "Yüssüz herifler." Diye söylendi aşağı inerken.
"Bırak beni... ahh şu velet." Felix'in klonu kendini geri çekip Hyunjin'in kollarından kurtuldu ve elini kendi kalbinin üzerine koyup derin bir nefes alırken konuştu.
"Felix, bak ne yaptıysam sen olduğunu bilmeden yaptım. Beni affedebilir misin?"
"Bak Hyunjin, seni affetmemle ya da affetmememle ilgili değil bu mesele, ben seni affetsem bile sana gelmeyeceğim. Ben gerçek Hyunjin'i seviyorum, seni değil."
"Kestirip atıyorsun."
"Kestirip attığım falan yok. Klonuz diye birbirimizi sevmemiz şart değil, ben bu bedene kendim sahip oldum, Felix'in başka bir bedene gitmek istemesi de kendi kararıydı, o sırada Hyunjin'den nefret ediyordu, ben Hyunjin'i seviyorum bu yüzden."
"Öyleyse yapmam gereken tek bir şey var, Hyunjin'i öldürmek."
"Yapma bunu."
"Senin için her şeyi yaparım dedim, bekle Felix, beni sevmeni sağlayacağım." Dedi Hyunjin ve çıktı asansörden. Eve gidene kadar da düşünceleriyle baş başa kaldı. İkisinin dedikleri kafasını çok meşgul etmişti. Otelde kalmayacağı için kendi evine gitti dolayısıyla.
Kapıyı açan Jooyeon olmuştu, içeri girmeden önce "Annen nerede?" Diye sordu ve Jooyeon "şirkette." Diye yanıt verince rahatça girdi içeri. "Duşa gireceğim, 10 dakika sonra odamda ol." Dedi odasına girerken."
Jooyeon hemen başını onaylarca salladı ve salona döndü, babasıyla konuştuğu nadir anlar olurdu ve bu onu hep çok gererdi, yalnızca önemli bir konu varken konuşurdu onunla.
Tam 10 dakika geçtiğinde yukarı çıktı ve hep kilitli tutulan çelik kapıyı tıklattı iki kere. "Girebilir miyim?"
"Gel." Hyunjin'in komutuyla içeri adımladı ve ellerini önünde kavuşturup, yere dönük olan başını kaldırmadan babasının konuşmasını bekledi.