ROSE WEASLEY
Yaklaşık iki haftadır Hogwarts'taydım. Artık düzene alışmıştım;sabahları erken kalkıyor,hazırlanıp biraz yürüyor,sonra kahvaltı ediyor ve derslere giriyordum. Günler bana işkence edercesine yavaş yavaş ilerliyordu. Birkaç kişi ile tanışmıştım,hiçbiri ile sıkı fıkı değildim ancak oldukça cana yakın davranmaya gayret gösteriyordum.
Kendimi şimdiden derslerime yoğunlaştırmıştım ve bu yüzden bazı Slytherin'ler benimle dalga geçmiyor değildi.
Ne yazık ki hâlâ kan statüsü ayrımı yapan birkaç kişi vardı. Scorpius Malfoy,beni bir defasında iki zorbadan kurtarmıştı. Zorba demek abartı ki kalırdı,emin değildim. Sadece beni köşeye sıkıştırıp dalga geçmişlerdi.
Kendimi ezik gibi göstermeye niyetim olmadığından adamı çıkarmış ve onlara doğrultmuştum. O sırada sabrımın sınırlarını zorluyorlardı. Tam Ginny halamdan ögrendiğim Yarasa Umacını onların üzerinde denemek üzereyken,Scorpius sakince yanıma yaklaşmıştı. Onları bir şekilde beni bırakmalarına ikna etmişti.
"Biliyorsun,sen olmadan da gayet iyi hallediyordum." demiştim ve onun cevabını beklemeden derse koşturmuştum. Ama gitmeden önce,sanki dudaklarının yukarı kıvrıldığını görmüştüm.
Anıyı aklımdan uzaklaştırmak için başımı iki yana sallayıp üzerimi giyindim. Ders kitaplarımın hepsini çantama doldurdum ve ses çıkarmamak için parmak uçlarımla yürüyerek odadan çıktım.
Karagöl eski ihtişamını kaybetmişti,ama insanın içini rahatlatan tuhaf bir havası vardı. Yani bana böyle geliyordu. Dışarısı oldukça soğuktu,ben ise aptallık yapıp incecik giyinmiştim. Bir Tılsım yapabilirdim,bunun yerine vücudumun soğuk ile çarpışmasına izin verdim.
Yaprakları dökülmüş bir ağacın altında oturan Emily' fark ettim o anda. İzin almadan gidip yanına oturdum. Bir anda aklıma gelivermişti,kaba olup olmadığını düşünmemiştim. Bunu pek umursuyora benzemiyordu gerçi.
Emily oldukça değişik ve soğuk kanlıydı. Bazen rengarenk giyinir ve etrafa neşe saçardı görünümüyle. Onunla konuşmadığın sürece en azından. Biraz kaba biri olduğu göz ardı edilemezdi. Bir safkan'dı ve Hogwarts Savaşı'ndan sonra babası Azkaban'a atılmıştı. Ne yazık ki savaşta Voldemort'un sadık yandaşlarından biriydi. Annem Sihir Bakanı olduğundan biliyordum ben bunları. Emily bunları duyarsa,pek hoşuna gitmezdi muhtemelen.
Scorpius'un şanslı olduğunu düşünüyordu ve ondan nefret ediyordu.
Ve komik taraf ise Scorpius'un nefret edilmek için hiçbir şey yapmamasıydı.
EMİLY ZODYAG
Bazenler tek istediğim beni gerçekten seven bir aileye sahip olmaktı. Bana karşı ilgili olmuşlardı,ama yeterli sevgiyi görmüyordum. Ve ister inanın ister inanmayın,buz tutmuş bir kalbi eritmek çok kolay değildi.
Rose yanına oturduğunda hiç konuşmadık,bu kızın beni az da olsa çözmüş olması hoştu. Belki ikimizin de pek arkadaşı olmamasıydı nedeni,ama tüm bu öğrenciler arasında bir tek ona çok saygı duyuyordum.
SCORPİUS MALFOY
Sabah kalktığımda,her zamanki gibi son kalkan ben olmuştum. Evdeyken hep erken kalkmaya alışmıştım,büyükbabamın tuhaf koşullarından biriydi bu. Haftada bir kez beni kontrole gelirdi;onun yaptığı ve benden tekrarlamamı istediği hatalardan bahsederdi. Bir noktada annem patlamıştı ve ona bağırmaya başlamıştı. Çok net hatırlıyordum. Babam beni kolumdan tutmuş ve odama çıkarmıştı,ağladığımı hatırlıyordum. "Her şey yoluna girecek,"demiş ve yüzümü elleri arasına alıp alnımı öpmüştü.
Ardından aynı kelimeleri tekrarlamış ve aşağı inmişti. Kulaklarımın çınlamasından bağırışmaları zar zor duymuştum.
"Dokunma ona!"diye bağırıyordu babam. "Beni bir kez daha hayal kırıklığına uğrattın,Draco! Bulanıklara ve Kanı Bozuklara karşı ne zaman ilgi duymaya başladın bilmiyorum,ama bu kadarı yeterli!"
O gittiğinde babamın sesi kesilmişti,orada olmasam da annemin dolu gözlerle ona baktığına adım gibi emindim.
Sadece bir yıl sonra hastalanmıştı ve durumu çok ciddiydi. Ardından bir mucize gerçekleşmişti ve sapasağlam olmuştu yeniden. Bu haftaya kadar.
Hızla hazırlandım ve özensizce kitaplarımı çantama tıktım. Yatağı dağınık bıraktım ve geç kalmak üzere olduğum derse koştum.
Dersim Gryffindor ile ortaktı. Ve karnım gurulduyordu,kahvaltı için gecikmiş gibiydim.
Tek boş yer en arkadaydı,memnuniyetle oraya ilerledim. Çantamı koyup oturduğumda,yanımda Rose belirmişti. Suratı sapsarı olmuştu. Endişelenmeden edemedim ve yanıma oturmasına ses çıkarmadım.
Ders boyunca yanımda ölü gibi duran kıza bakmıştım. Hayır,gerçekten berbat görünüyordu.
Birkaç dakikanın sonunda,herkesin ayaklanmasıyla dersin bittiğini anlamıştım. Rose ayağa kalkmış ve sendelemişti. Sadece iyi olup olmadığını sormak için yaklaştığımda,bedeni yere yığılmıştı.
Kötü olan taraf ise ne benim ne de bir başkasının onu tutmakta geç kaldığıydı.
ROSE WEASLEY
Gözlerimi açtığımda başımdaki korkunç sızlamayı hissettim. Önce önünde üç silüet belirdi,ardından parçalar yerine yerleştirdi ve karşımda Albus'u,James'i ve Scorpius'u gördüm.
"Bayan Weasley,bilmelisiniz ki çok hassas bir cüsseniz var."dedi Madam Pomfrey panikle. Bu kadın oldukça yaşlanmıştı,burada olmasına şaşıyordum bazen.
"Ne diyebilirim ki? Aileme çekmediğim kesin." dediğimde James'in kahkahasını işitmiştim.
"Rosie,uyandın sonunda. Bir ara hiç uyanmayacağını düşündüm. Albus senden umudu kesti,ama ben sana inanmaya devam ettim ve birkaç prens çağırdım. Scorpius da sonuncusuydu işte-"Albus,James'e bir dirsek atmış ve susturmuştu. "Evet,aynen öyle oldu,James(!)"
James masumca bana baktı ve dudak büzüp konuştu,"Hiç istemezdim ama derse gitmem gerek. Hoşça kalın."dedi ve el sallayıp görüş alanımdan çıktı.
Önce Scorpius'a,ardından Albus'a baktım.
"Ne kadardır baygınım?" Albus parmakları ile saymaya başladı. "Tamı tamına,"dedi ve saymaya devam etti. On sekizden sonra saymayı bıraktım ve dehşetle ona baktım,"kırk dokuz dakikadır."dedi ve sırıttı. "Albus!"diye cırladım ve Scorpius'u işaret ettim. "Onun burada ne işi var?"
O sırada Scorpius'un iç çektiğini duydum. "Şey...Sen bayıldın. Ve seni tutamayan bendim. Vicdan azabı burada olmamın sebebi. Başka bir şey değil."
"Bu noktada beni tutman gerekirdi,sonra Hastane Kanadına getirecektin ve ben uyandıktan sonra,sen olmadan kendim de halledebileceğimi soyleyecektim."
"Bunun yerine düşmeni izledim ve seni getirmedim. Ama yanında kaldım. Ve ben olmadan nasıl da güzel hallettiğini(!) test ettik."
Albus kıkırdadı. "Bölmek istemezdim,ama derse gitmemiz gerek. Rose,senin de dinlenmen gerek." Kafamı sallayarak onayladım. Karşı çıkacak durumda değildim,yorgun hissediyordum işte. Onlar giderken arkalarından baktım ve tekrar gözlerimi kapatıp düşüncelerin beni terk etmesine izin verdim.