(200 yıl sonra, yazardan)
Bazı insanların varlığı ile yokluğu bir oluyordu. Sevdiği adamın varken yok olmasını kaldıramıyordu Leyla. İki gün önceye kadar en azından arkadaş sıfatıyla yanında duruyordu ama şimdi Kerim, resmen kaçıyordu genç kızdan.
"Random sayı üretebilmek için koda maximum sayı girilmesi gerekiyor zaten. Leyla'nın, makinenin sınırlı sayı ürettiğini düşünmesi normal değil mi?" diyerek farkında olmadan genç kızı kurtarmıştı Ceylan. Bu sözler üzerine Kerim hiçbir şey söyleyememişti ama ikisi de biliyordu. Nesiller önce gerileyen o teknoloji, belki de sınırsız sayı üretmeyi başarmıştı.
Leyla'nın böyle bir soruyu, o anda sorması kesinlikle bir şeyler bildiğini işaret ediyordu.
Kırılan potun üzerinden iki gün geçmiş, Leyla iki gündür bilerek Kerimden iki dakika önce gitmişti okula. Kerim ise Leyla'yı görmesine rağmen gitmemişti yanına. Genç kız bunun hüznünü yakın bir zamanda atlatacak gibi görünmüyordu.
İlk şüphesinden sonra kızdan uzaklaşmıştı genç adam. İşte tam olarak bunu yediremiyordu Leyla.
Yine de bu günde beklemeye karar vermişti. Ne de olsa insan alışkanlıklarından vaz geçemiyordu ve genç kız, bu bahaneye sığınmaya çalışıyordu. Bilmiyordu ki Kerim'in yakınlarda işi vardı. Kerim ise okulun yakınlarında olmasından dolayı yürümeyi seçmişti.
Duraklara yaklaşan genç adam, bankta oturan Leyla'yı görmesi ile duraksamıştı. Bu gün onunda işinin olduğunu, bu yüzden okula erken geldiğini düşünmüştü, Leyla'nın. Yine de fakülteye gitmek yerine neden orada oturduğunu merak etmişti. Daha fazla kaçmak istemiyordu genç kızdan. Onunla yüzleşmek, biraz da bildiklerini öğrenmek için yanına gitmeye karar verdi.
"Affedersiniz, rica etsem anketi doldurmama yardım eder misiniz?" Yanına gelen çocuğu bir an önce göndermek için ankete baktı Kerim. Çocuğun onu bırakmaya hiç niyeti olmadığını elbette ki bilmiyordu. Soruların hepsi de aksi gibi düşünülmesi gereken sorulardı.
O an ne Leyla izlendiğinin farkındaydı ne de Kerim.
Altun alışkanlıkları olan bir adamdı. Her gün gittiği kafeye hep aynı saatte gider ve hep aynı yere otururdu. Yaklaşık iki hafta önce fark etmişti Leyla'yı, genç adam. İlk başta aldırış etmese de sonra genç kızın neden yarım saat aynı bankta oturduğunu merak eder olmuştu. Çok geçmeden fark etmişti sevdiği adamı beklediğini.
Normalde insanların işine karışmak gibi bir huyu yoktu. Asla yapmayacağı bir şeyi, neden yaptığını bilmeden yapmıştı. "Al sana 300 lira, git ve oradaki adamla yap anketini. Elinden geldiğince de oyala." demişti elinde kağıtlarla duran çocuğa. Şimdi ise bekliyordu olacakları.
On dakika geçmiş, elinde ki kağıtlar yetmezmiş gibi çantasından çıkardığı kağıtlara büyük bir hırsla bakıyordu Kerim. Bir türlü Leyla'nın yanına gidememiş, Leyla'da onu bekliyormuşçasına kalkmamıştı oturduğu yerden. "Nasıl bir anket bu böyle, kim verdi bu soruları sana?" Hem soruları cevaplıyor hem söyleniyordu.
Nihayet çantasından başka bir kağıt çıkmamış ve sorulardan kurtulmuştu Kerim lakin bu sefer merak eder olmuştu. Leyla neyi bekliyordu da bankta oturuyordu? Belki de sevgilisi vardı, kimse bilmeden görüşüyordu biriyle. Olabilir miydi bu?
Leyla Kerim'i, Kerim Leyla'yı, Altun ise olacakları bekliyordu. Yavaş yavaş çayını yudumluyor, Altun her çayını yudumladıkça saniyeler geçiyordu.
Nihayet saat gelmiş ve Leyla kalkmıştı ayağa. Bir kez daha sevdiğinin yanına gelmeyecek olmasına kabinin dayanamayacağını düşünüp, kendisi onun yanına gitmeye karar vermişti. Üstünü başını düzeltip yavaşça yürümeye başladı. Altun ise hesabı istemiş, yaptığı işin sonucunu görmek için atmıştı adımlarını.
Beklenen otobüs, durağında durup öylece gitmişti. Leyla beklediği insanın otobüsten inmediğini görünce durmak zorunda kalmıştı. Yavaşça dağılmaya başlayan toplulukta gezdirdi gözlerini ama yoktu işte. Neden yoktu? Okula gelmeyecek miydi? Yenilgi ile omuzları düşmüştü genç kızın.
Kerim ise anlamakta güçlük çekiyordu. Leyla'nın hüzün ile gidişini izlediği otobüs, her zaman indiği otobüstü. Yanına gelen de olmamış, öylece dakikalar geçirmişti oturduğu yerde. Düşüncelerinin çıktığı kapıda durmak istemedi genç adam.
Leyla ise endişeliydi. Telefonu eline aldı ve aradı sevdiği adamı. Kerim ise duyacaklarından korka korka açmıştı gelen çağrıyı. "Alo, Kerim. Ben otobüsünün geçtiğini gördüm ama yoktun. Gelmeyecek misin okula?" Sözcükleri sıralarken hasta olmaması için dualar ediyordu genç kız.
Kerim ise artık emin olduğu gerçek ile yüzleşmenin şaşkınlığını yaşıyordu. Kaç dakika boyunca kendisini beklemişti genç kız. Peki ne kadar süredir bekliyordu? Kendisini, kaç kere beklemişti?
"Alo, Kerim?" Çağrının yanıtlanması ama kendisinin bir türlü yanıt alamaması daha da telaşlandırıyordu genç kızı. "İyi misin?"
Kerim'in cevap vermesini bekleyen tek kişi Leyla değildi. Durakta otobüs bekliyormuş gibi yapan Altun, merakla olanları gözlerini kapatmış bir vaziyette dinliyordu.
"Leyla." Genç kız duyduğu sesin telefondan çok arkasından geldiğini anladığında nefesi kesilmişti. Bir elin boğazını sıktıkça sıktığını düşünüyor, sözcüklerin devamının gelmesini bekliyordu. Daha fazla dayanamayarak arkasını dönüp, sevdiği adamı görmek istedi lakin kulakları engel oldu bu harekete.
"Sen beni mi bekliyordun?" Yutkunmaya çalıştı genç kız ama başarısız olmuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sessizlik Bizim İçin Fısıldıyor
Khoa học viễn tưởngHerkesin susmak zorunda kalıp sadece kralın sesini duyurduğu bu dünyada benim adım Bade'ydi, Sade değil ve asla bana bu ismi veren kişinin istediği gibi sade, sıradan bir hayat yaşamayacaktım.