by the sea | three.

170 23 21
                                    

Hava kararmak üzereydi.

Erin beni kolumdan tutmuş, kumsala doğru sürüklüyordu. Ona gitmek istemediğimi, evde yeterince gergin bir hava olduğunu söylemiştim ama biraz kafamın dağılması, ailesel sorunları düşünmeyi bırakmam konusunda ısrar ediyordu.

Onu dinlemek bana iyi gelebilirdi.

Ancak zihnimdeki düşünceler, koca bir dalga gibi başımın içine vuruyordu.

"Bizi yanlarında istemezler." dedim, umutsuzca. Saçlarımı toplamamıştım ve kuvvetli rüzgar yüzünden sürekli yüzüme geliyordu.

"Kuzenim Katherine gidip yanlarında oturabileceğimizi söyledi."

"Büyük oğlanlarla konuşmak istemiyorum."

Erin gitmemek için bahaneler bulmayı bırakmamı istedi ve kumsalda oturan bir grup gencin olduğu yere doğru beni götürmeye devam etti. Kuzeni Katherine, bizden dört yaş büyüktü. Liseyi çoktan bitirmiş, adanın daha merkez kısmında olan ve Jack Jr.'ın babasına ait bir balık restoranında çalışıyordu. Arkadaşları da kendi yaş grubuydu ve Erin, genelde onlarla vakit geçirmek isterdi. Fırsatını bulduğu için beni de beraberinde götürüyordu.

"Ben içki içmem." dedim.

"Her neyse." diye söylendi, Erin. Onlara yaklaşmamıza az kala kolumu bıraktı ve daha hızlı yürüyerek kuzenine el salladı.

Üşümüş ellerimi paltomun cebine koyarak Erin'in kumda bıraktığı ayak izlerine bastım ve peşinden tıpış tıpış, bize göre yetişkin sayılan gençlerin yanına gittim. Katherine ve diğer kız arkadaşları, oturmamız için bir yer gösterdiler. Kızlar, yakılan ateş etrafında oturuyordu. Sesi her yerden kolayca tanınan Jack Jr. ve diğer erkekler ise kavga ediyormuş gibi görünen bir şakalaşmanın ortasında, kumsalda koşturup duruyorlardı.

Kumsalda eğlenen gruba ulaşana ve ateşin yanına oturana kadar onu fark etmemiştim. Keyifle attığı kahkaha sesleri kulaklarıma doluyordu, denizin gürültüsü ile birlikte. Üstü başı ıslaktı. Omuzlarında tuttuğu battaniyeyi bir kuşun kanatlarını açtığı gibi açıyor ve çocuk gibi kumun üzerinde koşuyordu. Bir ara Jack Jr. ile yalandan kavgaya tutuşmuşlar, yerde yuvarlanarak etrafa kum sıçratmışlardı.

"Matt'in altı yıl sonra geri döndüğüne inanamıyorum." diyordu, ateşin etrafındaki kızlardan biri. Melanie idi. İlgiyle genç adamı izliyordu.

Adını bu sayede öğrenmiştim, bir başka kızın aşık sesinden. Acı vericiydi.

Matt.

Kendini yanımıza attığında, adını öğreneli ve onu izleyeli beş dakika oluyordu. Soluk soluğa kalmıştı. Saçlarından hâlâ su damlaları düşüyordu. Yanım boş diye gelip oturduğunu biliyordum ama ilgisini çektiğimi düşünmek istedim sadece. Üşüyen ellerini ateşe yaklaştırdı ve ona meraklı bir şekilde gülümsediğimi fark ettiği için bana baktı.

"Selam, ufaklık." dedi.

Yüzüm anında keyifsiz bir ifadeye bürünmüştü ama o bunu fark etmedi. Benim ne düşündüğüm veya ona kızdığım önemli değildi. Çünkü orada bile olmamalıydım, değil mi? Katherine'in arkadaşlarından biriyle, Melanie ile koyu bir sohbete daldı ve ben görünmez oldum. Yine de gözüm deniz dışında sadece onu gördü. Benim için artık bir merak unsuru olmuştu ve onu tanımak nasıl olur diye düşünerek uykuya daldım, o günün gecesi.

"Isınman için kendi paltomu sana verirdim, tabi sen bana ufaklık demeseydin."

🌊

🌊

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
your stories by the sea ➳ matt smith Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin