by the sea | final

115 11 49
                                    

Su akıp yolunu buluyor derler.

İnanın ki, haklılar.

Onlara inanmak istemediğim çok zaman oldu, belki de o yaşlarda haklı olarak karşı dururdum akıntıya. Ama büyümek, bir yetişkin olmak garip şekilde rayına oturan bir trende olmak gibi hissettiriyor. Artık çocuk değilim. Yalnız olduğu için kalbi ağrıyan bir genç olmaktan uzaktayım. Keşfetmeyi öğrendim, yol aldım ve artık gideceğim yolu çiziyorum ellerime bulaşmış çok sevdiğim mürekkeple.

Kürekler elimde.

Kayığım gideceği adayı biliyor iki ayaklı olduğum zamanlar adına, ben bir siren değilken.

Dalgalar beni her seferinde ait olduğum kumsala getiriyor, yunuslar bana eşlik ediyor, yüzüyorum, parlak deniz kızı kuyruğum okyanusun hızına yetişiyor ve kavuşuyorum evime.

Ona.

Ya da artık, onlara.

Artık kendime ait bir ailem var, bir daha asla beni yalnız bırakmayacak olan.

bize ait olan güzel ada,
sayfa.11

BEŞ YIL SONRA.
Edinburg / İskoçya

Saate bakmayı unuttuğum anlarda fark ediyorum zamanın aslında ne kadar hızlı aktığını. Yakalaması vaat etmiyor güçlü bir umudu. Ama nasıl olsa peşinden insanları da götürüyor.

Akreple yelkovan birbirini kovalıyor.

Onlar oynarken biz büyüyoruz her an.

Büyümekle derdim olurdu daima. Ve korkardım gelecekten. Kim olacaktım ki? Benden ne olurdu? Kendine inanç duymayınca bir insan ayağının kayıp onu yere yapıştırmasından korkardı. Çünkü tekrar kalkamazdı geri ayağa. Ben hep oydum, kalkamayacağı tabu gibi aklına yerleşmiş küçük kız. Fakat bu bir yanılsamaydı sadece. Zayıf ya da çaresiz değildim.

Aurora hiçbir zaman pes etmezdi.

Bunu öğrenmek beni kurtardı.

Kendimi tanımakla birlikte hayatıma bağlanmıştım. Ağlamaktan uykunun sakin kollarına düştüğüm gecelerdeki kötü fikirlerimi hatırlıyorum. Aşağıya çekerdi ayağımdan tutup. Okyanusta boğulmam için uğraşırdı. Birçok kez, neredeyse boğulacaktım. Kulaç atmak insanın doğuştan sahip olduğu nadir yeteneklerden biriydi. İçgüdülerimin nasıl beni dalgaların arasından aldığı koşulları hatırlıyorsam, zihinsel bir fırtınadan kurtulabilmeyi de bilirdim zamanla. Ve öğrenmiştim. Ağladıktan sonra yüzümü sildiğim, yeniden umut yeşertmeyi denediğim ve çoğu kez de başardığım günlerim olmuştu. Devam etmek bir ihtiyaçtı.

Yüzmek zorundaydım.

Çünkü hep bir kıyı çıkardı karşıma.

Genç bir kızken, adadan kaçmaktı tek hayalim. Karadan uzağa. Okyanusun kollarında evim yapmak isterdim tüm suları. Sonra savrulmanın bana hiç iyi gelmediğini keşfetmiştim. İnsan elini mutlaka bir kıyıya yaslamalıydı. Eğer dalgalara sarılabileceğini sanıyor ise bu sadece daha fazla hata yapmaktan ibaret olurdu. Adadan şehre savrulup kendime ait yeni bir kıyı bulmaktı tek çabam. Yaşamış, tatmıştım. Şehirdeki en yalnız balık olarak kalabalık sokak ve caddelerde dolaşmıştım. Keşfimin büyük kısmı kendime dair olsa da bir dünya vardı dışarıda. İnsanları izlerdi gözlerim. Çabalarını takip ederdim ve belki de onlara benzerdim. Aynadaki yansımama güvenmekte her zaman sıkıntı yaşamıştım. Çünkü Matt şöyle derdi; bazen gözlerine baktığımda bir deniz görüyorum, beni bilmediğim tüm kıyılara kadar sürüklüyorsun Aurora.

your stories by the sea ➳ matt smith Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin