by the sea | five

132 15 17
                                    

Restorant sıcaktı ve pişen balıkların kokusu karnımı acıktırıyordu.

Eva teyzem ile karşılıklı oturmuş, menüye bakarak ne yiyeceğimizi seçiyorduk. Jack Jr.'ın babasına ait mekânı tercih etmiştik, burada en iyi balığı onlar pişirirdi. Garson olarak masamızın yanında ise Katherine bekliyordu. Teyzemle ayaküstü sohbet etmişlerdi. Az nüfuslu bir adada yaşamanın en büyük dezavantajı buydu, herkesi tanıyor ve her an karşımda buluyordum. Saklanmak imkansızdı.

Ama yine de herkes yalnızdı.

"Aurora da artık bizimle takılmaya başladı." dedi, Katherine.

Kafamı menüden kaldırıp ona baktım.

İtiraz etmek üzereydim.

Fakat Katherine ekleme yaptı. "Tabi Erin'in zorlamasıyla."

Teyzem gülüp benim içe kapanık oluşum ile ilgili hoş bir şaka yaptı ve daha sonra siparişlerimizi verdik. Katherine masanın yanından ayrılınca, nihayet yalnız kalabilmiştik.

"Onlarla takılmıyorum." dedim.

"Neden?"

"Bilmiyorum, Erin öneride bulunana kadar hiç düşünmemiştim."

"Büyüyorsun, Aurora. Arkadaş seçimlerinde değişiklikler araman gayet doğal."

Ona yarım bir ağızla hak vermiştim. Dirseğimi masaya yaslayıp, elimi çenemin altına koydum. Teyzemin yirmi yıl daha genç hali gibi göründüğümü biliyordum. Karşılıklı otururken, gelecekteki halime bakıyor gibi hissediyordum çoğu zaman. Eva teyzem, yüzüme düşmüş saç tutamları hakkında küçüklük anımı hatırlattı.

"Saçlarını toplamaktan nefret ederdin." demişti. "Paskalya için annen saçlarını örmeye çalışıyordu. Ama sen her seferinde tokayı atıyor, küçük bir Japon hayaleti gibi etrafta dolaşıyordum."

Onunla birlikte gülmeye başladım.

"Annem hâlâ saçlarımı taramam için beni azarlıyor."

"Haksız mı?" diye sordu, cevabını bilerek.

Onunla Japonya seyahatinden konuştuk. Orada edindiği tecrübe ve arkadaşlarından bahsediyordu. Bir ara onu dinlemeyi bırakmış, yarım saat önce kumsalda sohbet ettiğim Matt'i düşünmeye başlamıştım. Acaba Melanie ile eve gitmiş miydi? Yalnız olabilirler miydi? Melanie hakkında pek fazla şey bilmiyordum. Ailesiyle yaşayıp yaşamadığından bile haberdar değildim. Katherine'e bu konu hakkında bir şey sormamak için çenemi sıkı tutmam gerektiğini biliyordum ama.

"Tabi sen adayı pek terk etmediğin için en başta şaşırabilirsin ama bence yeni bir kültür öğrenmek bakış açını genişletiyor."

Tekrar ona adapte oldum. "Liseyi bitirene kadar buradayım, teyze."

"Sonrası için planın var mı?"

"Hayır."

"Londra'ya gitmek istediğini sanıyordum."

"Param yok." dedim, umutsuzca. "Evdekilerin de bana destek olacağını sanmıyorum. Zaten büyük şehire gitmem konusunda fikirleri ortada. İstemiyorlar."

"O halde beni arayacaksın." dedi.

Katherine, elinde siparişlerimiz ile masaya geri dönerken arkama yaslandım ve Eva teyzeme içten bir gülümseme ile baktım. Muhtemelen o olmasaydı, hayatım daha da sıkıcı olurdu. Bundan emindim. O bir çeşit can kurtaran gibiydi. Fazla derine battığım an, dalgaların arasında beliriyor ve beni kurtarıyordu.

On dakika sonra yemek yemekle meşguldük. Birbirimizin yemeğini tadıyor, sonra da siparişlerimizi karşılaştırarak alışkın olduğumuz bir oyun oynuyorduk. Zevki hâlâ aynıydı. Benim ise zaman geçtikçe değişiklik yaptığım istekler olmuştu. Artık daha acı sosları sevmemi hayretle karşıladı. Bir şeyler yazdığımdan bahsettim. Bir ara okumak istediğini söyledi, hatta artık mektuplaşma vaktimizin geldiği konusunda da emin görünüyordu.

Aklımdaki soruları ortaya dökmem ise yemeği bitirmemize yakın olmuştu.

"Annemle hiç konuştunuz mu? Yani ben evde yokken."

"Hayır."

"Barışmayı düşünüyor musunuz?"

Elindeki çatalı bıraktı. "Aurora, bunlar onunla benim aramda. Lütfen, senin kafaya takmanı istemiyorum."

"Ama bu imkansız." dedim, heyecanla. "Bir anda konuşmayı bıraktınız. Hiç iletişim kurmuyorsunuz. Kavga bile ettiğinize şahit olmadım ama bir anda her şey mahvoldu."

"Yetişkinler karışıktır."

"Ben de öyleyim."

Arkasına yaslanıp bana gülümsedi. Bir şeyler söylemek istediğini yüzünden okuyabiliyordum ama söylemeyecekti. "Annenle benim aram hep kötüydü. Çocukluktan beri."

"Neden?"

"Birbirimizi pek sevmiyoruz."

"Bir sebebi olmalı." diye ısrar ettim.

Ama söylemedi.

"Babamla mı ilgili?"

Keskin mavi gözleri ciddileşmişti. "Neden onunla alakalı olduğunu düşündün?"

"Sen bizi ziyaret ettiğin zaman hep işi çıkıyor."

Yakalanmış gibi bir hâle büründü. Dirsekleri masaya yaslandı. Eliyle alnını ovuşturdu. "Bunu sana annenin anlatması daha doğru olur."

"Yani doğru bildim."

"Bana bu kadar benziyor olman bazen canımı sıkıyor, Aurora." diye söylendi.

Neden dermiş gibi ona tek kaşımı kaldırdım.

"Çünkü bizi hiç sevmeyecekler." dedi sadece.

Neden böyle söylemişti ve bunun benimle alakası neydi, bir süre düşünmem gerekti. Ama yine de fikirlerimi rayına oturtamadım.

Sonra aklıma birden Matt geldi.

Muhtemelen o da beni sevmeyecekti.

"Teyzeme baktığımda gördüğüm tek şey, yalnız bir ruh. Aynaya baktığımda da aynı ruhu görüyorum."

🌊

🌊

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
your stories by the sea ➳ matt smith Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin