16.Bölüm

690 58 58
                                    

"Peter?"

Çocuk gülümseyerek soluna dönerken elindeki bardağı hemen önündeki sehpaya koydu.
"Efendim baba bir şey mi oldu?"

Tony sadece susup oğluna gülümsedi. Ardından onu yavaşça kollarının arasına alırken Peter sırtını babasına yaslamıştı.
"Seni çok ama çok seviyorum."

Kafasını ona yaslarken bir anlık gözlerini kapattı fakat açınca her şey çok daha farklıydı. Evde değillerdi kanepenin üzerinde birbirlerine sarılmıyorlardı. Tony delirmişcesine etrafına bakarken Peter'ın acı dolu sesini duydu. Arkasını dönerken çocuk sendeleyerek kucağına düştü.
"Ölmek istemiyorum... Ölmek istemiyorum baba lütfen..."

Tony'nin korkuyla elleri titremeye başlarken kucağında toz olmaya başlayan oğluna baktı. O an kaskatı kesilmiş bir halde nefes dahi alamazken çocuk gözlerinin önünde toz olup gitti...

"Uyan... hey Tony uyan..."
Nebula sarsarak uyandırmaya çalışırken Tony en sonunda bağırarak uyandı. Hemen korkuyla etrafına bakarken ellerinin titremesini durduramıyordu. Bir kaç dakika sonrasında anlayabilmişti kabus gördüğünü. Hiçbir şey demeden yüzünü titreyen ellerinin arasına gömerken yine ağlamaya başladı. Nebula ise yavaşça ayağa kalkıp elini Tony'nin omzuna koydu.
"Dayanmalısın... Oğlun güçlü olmanı isterdi."

Kısa bir süre sonra Tony kafasını kaldırırken anlamsızca Nebula'ya bakıyordu.
"Ne anlamı var? Her türlü bu geminin içinde ölüp gideceğim."

Nebula bir şey demeden oradan ayrıldı. Tony ise kafasını arkasına yaslamış bir halde ağlamaya devam ediyordu. Haklıydı eğer bir mucize gerçekleşmezse 2 güne oksijensizlikten dolayı gemide ölüp gidecekti. O iğrenç günden sonra geçen 2 haftayı gemide geçirmişti. Yemek ve su ise dün tükenmişti. Zaten Peter'ı kaybetmenin üzerine birde Pepper ve Morgan'ın yaşıyorsa eğer onları göremeyecek olması canını çok acıtıyordu. Geçen bu iki hafta içinde aralıksız her saat kendisini suçluyordu Peter'a olanlar yüzünden. Vicdanı onu asla rahat bırakmıyordu. O toz olurkenki son bakışları asla kafasından çıkmıyordu. Tony Stark eğer canlı bir şekilde evine dönse dahi bir parçasını çoktan kaybetmişti.

Geçen bir iki saatin ardından Tony geminin kontrol bölümüne geçti. Bitkin ve yorgun düşmüş bedenini koltuğa bırakırken başını yasladı. Oldukça uykusu vardı ama uyursa yine kabus görmekten korkuyordu. Kollarını bibirine dolarken uçsuz bucaksız karanlığa baktı. Gözlerini yavaş yavaş kapatmak üzereyken dikkatini çeken şeyle hafifçe doğruldu. Uzakta oldukça parlak bir ışık belirmişti ve eğer delirmemişse o ışık kendilerine doğru geliyordu. Çok kısa bir süre sonrasında parlak ışık geminin önüne geldi. Tony güçlü ışık sebebiyle gözlerini eliyle kapatırken ışık hafifledi içinde beliren kadını gördü. Carol hafifçe gemiye yakalaşırken sonunda Tony'i bulmanın rahatlığıyla gülümsedi. Tony ise kurtulduğu için sevinse mi yoksa Dünya'ya dönüp gerçekler tekrardan yüzüne çarpacağı için üzülse mi bilemedi. Buruk bir gülümsemeyle Carol'a bakmaya devam ederken gözlerinin tekrardan dolduğunu hissetti.

.........

Carol gemiyi yere indirirken üsdeki herkes dışarıya koşuyordu. Hepsi geminin kapak kısmında toplanmış bir halde içeriden Tony ve Peter'ın inmesini beklerken Pepper'ın artık ayakta duracak gücü kalmamıştı. Tek isteği Tony ve Peter'ı sağsalim görüp sımsıkı sarılmaktı. Nihayet sonunda geminin giriş kısmı açılırken Pepper heyecanla onu tutan Natasha'nın elini sıktı. Kapak sonuna kadar inince hemen Rhodey dostunun koluna girdi. Steve ise araları kötü olduğundan dolayı birazcık geride bekliyordu. Tony bitkin bir halde yürürken önünde duran Natasha, Bruce, Thor, Steve, ne olduğunu anlamadığı bir rakun ve onu görmesiyle gözleri parlayan Pepper'ı gördü. Pepper hemen onun üzerine doğru koşup sımsıkı sarılırken Tony başta tepki veremedi. Ardından kollarını sımsıkı ona dolarken kafasını Pepper'ın omzuna gömdü. Ağlamaya başlarken Pepper onun saçını okşamaya başladı. Kısa bir süre öyle kaldıktan sonra Pepper dolmuş gözleri ve yüzündeki küçük gülümsemesiyle geriye çekildi. Fakat gemiden Peter'ın çıkmadığını farketmesiyle yüzündeki gülümseme silinip gitti. Tony ağlamasını durdurmaya çalışarak ona bakarken gözlerini kapadı.
"T-Tony... Peter nerede?"

Natasha korkuyla elini ağzına götürürken Rhodey kaskatı kesilmiş bir halde gemiye bakıyordu. Tony hiçbir şey diyemedi ağzından çıkan bir hıçkırıkla başını yere eğdi. Pepper'ın gözlerinden yaşlar akmaya başlarken tüm vücudu titremeye başladı.
"Hayır... Tony... Bir şey söyle lütfen."

"Ç-çok üzgünüm... Bana a-annem ve kardeşime i-iyi bak dedi..."

Pepper'ın duyduğu şeyle kalbi paramparça oldu. Hayır dedi içinden böyle olamazdı kendisine anne demesini çok isterken bu şekilde duymak istemiyordu, çocuğun son sözlerinde duymak istemiyordu. Hayat onu bir çıkmaza sokmuştu adeta. Bir çocuğu hayattayken diğerinin toz olup gitmesi hayatın vermiş olduğu bir şans mıydı yoksa ceza mı? Fakat Pepper için cevap belliydi. Bu ölümden daha ağır bir cezaydı. Bir süre bunu hazmetmeye çalışırken önündeki Tony'nin gitgide bulanıklaşmaya başladığını farketti. Tam bir şey diyecektiki bedeni buna daha fazla müsade etmedi. Gözlerinin tamamen kararmasıyla bir anda kendisini yerde buldu. Son duyduğu şey ise ağlayarak adını bağıran Tony'di.

.........

"O iyi... Şimdilik uyuyor."

Natasha Pepper bayıldıktan sonra onu bir odaya yatırmıştı. Şimdide diğerlerinin yanına gelmiş ve kolunda serum takılı olan Tony'nin yanına oturmuştu. Odada rahatsız edici bir sessizlik vardı. Kimsenin ağzını bıçak açmazken bundan rahatsız olan Tony daha fazla dayanamadı. Gözlerindeki yaşları beceriksizce silerken derin bir nefes aldı.
"Onu bulabildiniz mi?"

O ana kadar asla konuşmayan Steve bir iki adım masaya yaklaştı ve olumsuzca başını salladı.
"Maalesef..."

Tony Steve'e daha yeni dikkatli bir şekilde görürken nefret dolu bakışlarıyla ona baktı ardından başını diğerlerine çevirirken ayaklanmaya çalışıyordu.
"Öyleyse neden duruyoruz onu bulmalıyız."

Masadan bir hologram ekran açarken Natasha alçak bir ses tonuyla seslendi.
"Tony... İyi değilsin. Lütfen biraz dinlen."

Tony hologram ekrana bakmaya devam ederken gözleri doldu. Buruk bir gülümsemeyle Natasha'ya dönerken hayır anlamında başını salladı.
"Oğlum kollarımın arasında toz olup gitmişken ben öylece oturup bekleyemem."

Natasha'nın suratına tekrardan gerçekler çarparken her ne kadar kendisini tutmaya çalışsada gözlerinin dolmasını engelleyemedi. Peter'la beraber geçirdiği zamanlar kafasının içinde dönüp dururken her an ağlayacak gibi elini dostunun omzuna koydu ve haklısın anlamında başını salladı.
"Haklısın... Beklemeyeceğiz."
























Nasılsınızzz? Okulunuz nasıl gidiyorrr? Umarım her şey istediğiniz gibidir.

Yine duygusal ağırlıklı bir bölümdü ve bir kaç bölüm bu şekilde sürecek gibi duruyor. Yani demem o ki kendinizi hazırlayın :)

Bir sonraki bölümde görüşmek dileğiyle hepinize kucak dolusu sevgiler
GÖRÜŞÜRÜZZZ...

Stark FamilyHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin