~Mark Eliyahu - Hope
Merhaba...
Imm devam edelim öyleyse hm?...Geçen sefer küçük kızın intihara kalkıştığını söylemiştim değil mi? Hah işte küçük kızı intihara sürükleyen şeyi anlatacağım.
Günlerden bir gün Küçük kız ayna karşısına gemiş ve kendisini izlemeye başlamış... Sırtındaki morarmaya yüz tutmuş yaraları inceledi. Ve kendi bedeninden ölesiye iğrendi.
Size bu yaraları kimin açtığını söylemeyeceğim çünkü bu sadece küçük kızı daha da üzer... Hem ayrıca küçük kızımız o yaraların sebebini bilmese bile, o yaraların oluşmasına sebep olan kişiyi unutmayı seçti...
Küçük kız "Ben aptal değilim bu yaraları kimin yaptığını ben biliyorum zaten ve bu yaraları gören kişilerinde büyük ihtimalle kimin yaptığını biliyor... Ben susmayı seçtim çünkü normalde acısını çokta hissetmediğim yaralar, o yaraları açan kişiyi hatırladığında acıyor. Hem ayrıca onları görenler bile susarken ben ne yapabilirim ki?" Diye aynaya karşı konuştu. Kendi yansımasıyla. Çünkü onu dinleyecek başka biri yoktu- ki bazen kendi yansımasıyla konuştuğunda o bile dayanamıyor gibi geliyordu...
Her ayna karşısında kendi ile konuştuğunda içinde hiçbir acı hissetmese bile göz yaşları yanaklarını ıslatırdı.Hani bir kardeşi vardı ya, hah işte o çocuk bizim kızdan çok daha farklı muamele görüyordu. Çok seviliyordu. Bu yüzden çok düşündü Küçük kız: " Bende bir sorun mu var? Ben ne yaptım ki? Neden beni sevmiyorlar?..." Ve
" Tamam beni sevmeyin ama artık zarar da vermeyin olur mu? Acıyor... hem ayrıca çok geç iyileştiği için yaralar çok kötü gözüküyor..."
"Çok çirkin oluyorum." Diye ekledi gerisi ise geceyi süsleyen hıçkırıklar ve cevapsız sorular...
dokuz yaşında bir çocuk ne yapabilir ki? Ne düşünebilir?
Ama biliyor musunuz? Bütün bunlara bakmaksızın kardeşine duyulan sevgiyi bir an bile kıskanmadı. O da kardeşini herkes gibi sevdi. Kendisinin sahip olamayacağı sevgiyi ona vermeye çalıştı. Onu hep korudu, bir yaramazlık yaptığında ya da bir suçu olduğunda hep kendisi yapmış gibi davrandı. Küçük kızımız hep kendini feda etti.
Sanki kendisi o ailenin bir parçası değilmiş gibi onu aileye verilmiş bir mucize olarak gördü. Ve küçüğüne yakıştığını düşündüğü bir isim verdi.
Küçük prens...
Küçük kızımız sorunu hep kendinde aradı.
"Ben yaptım, benim yüzümden..." diye yıprattı kendini ve " Sorun onlarda değil bende..." diye onu yaralayan kişiyi suçlamadı. Sadece ve sadece kendini.Küçük kız kendisini bir Lanet olarak gördü...
Artık hem psikolojik hem de fiziki açıdan hiç iyi değildi.
Küçük kız kimsesiz ve çok yorgun hissediyordu. Bu yorgunluk ilk intihar girişimini gerçekleştirmesine sebeb oldu.
Küçük kız hiç kimsenin evde olmadığı bir tarih seçti ve düşündü.
Bir gece karanlığına karışıp yok olmayı düşündü. Küçük kardeşi uyumuştu. Anne baba da iki kardeşi evde bırakıp akrabalarla buluşmak için gitme kararı aldı.
Her şey gereksiz yolunda gidiyordu...
Aynaya baktığı zaman minik ve yaralarla dolu vücudunu her gördüğünde kendi kendine sordu: "Ben size ne yaptım?, doğmayı ben seçmedim ki, beni sevmediğiniz için mi bana böyle davranıyorsunuz?, beni sevmenizi istemiyorum ki sadece lütfen artık bana zarar vermeyin... acıyor..."
Ve sonrası sessizlik...
Yerle buluşan her bir tüy tanesi özgürlüğün ne olduğunu bilmeyen kanatlarımdan bir parça...
Küçük kız ~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Little girl
Non-FictionEl birliğiyle ruhunun öldürüldüğü küçük bir kızın hikayesi "Umarım yaşadığınız hayat beni yok etmenize değer..."