6

41 3 0
                                    

~ Evgeny Grinko- One upon a time

Merhaba...

Biliyor musunuz? Ben insanın kanını donduran görüntülerden yaşayan birini biliyorum. Tahmin etmesi çokta zor olmasa gerek...

Küçük kız...

Bizim küçük kız on altı yaşında. Artık her şeyin daha da farkında. İlk intihar girişiminin üzerinden yedi yıl geçti.

Bu yedi yılda değişen birkaç şey var.

Hazır mısınız?

Küçük kızın vücuduna ev sahipliği eden yara izleri artık yok mesela. Çünkü artık alkol kokusu yok etrafında. O iğrenç kokuyu solumak zorunda değil.

Ve, en önemlisi kendini suçlamayı da  bıraktı.

İlk defa bir şey istedi ve şansa bakın ki oldu artık hayatın ona acımasından mıdır bilinmez bu sefer yüzüne güldü. Hep gitmenin hayalini kurduğu cennet gibi bir yere gitti. Ailesiyle tabi. Kısa süreliğine nefes aldığını hisseti. Ve bir anlığına sadece bir anlığına bir şeylerin düzeleceğini düşündü. Ama maalesef yedi yılın götürdükleri arasında küçük kızın hissiyatı da vardı...

Gözlerinde olan ışıltıların bir çoğu gitmişti- ki kalanlarını da Meleğe borçluydu. Ve küçük kızımız artık profesyonel bir oyuncu olmuştu. Artık insanlar onun farklı olduğunu söylemiyordu. İstediklerini almışlardı...

Ya da en azından onlar öyle biliyordu...

Dışarıdan ürkütücü derecede 'normal' görünen küçük kızımızın psikolojisi iyi değildi...

Kafasının içinde susmak bilmeyen bir sürü ses. Ve bu sesler o kadar yüksek ki küçük kızımız onları susturmak için kendiside başka bir ses yaratmak zorunda kalıyordu.

Kafasına baskı uygulayarak. Ellerini kafasına vurarak...

Ama yalnızca bu da değil. Küçük kızın kollarında ve vücudunun diğer görünmeyen yerlerinde kesikler vardı. Jilet ve cam parçalarının oluşturduğu kesikler.

Evet kendisinin açmış olduğu kesikler...

Eskiden bu gibi yaralar yüzünden bedeninden iğrenen küçük kız şimdi o yaralara muhtaç gibi hissediyordu.

Neden olduğunu, kendine neden bunu yaptığını sorarsanız.

Küçük kızımız gerçek olduğunu düşündüğü korkunç bir şeye inandı... hatta bu düşünceye kendini o kadar kaptırmıştı ki neredeyse kendini öldürüyordu. İşte ikinci intihar girişimi de böyle gerçekleşti zaten. Aklında böyle bir düşünce olmamasına rağmen neredeyse bunu yapıyordu. Küçükken fiziksel acılar yüzünden farkında değildi ama büyüdükçe asıl acının aslında ruhunda olduğunu anladı.

Ruhu o kadar acı çekiyordu ki artık fiziksel acıları arar hale gelmişti. Ve bu yüzden bu yola baş vurdu...

Ne kadar acı değil mi?

Ne yaptığının farkına varamayacak kadar kendini kaybetmiş. Ama hayır ona acımayın bu onun belki de hayatında kabul etmediği nadir şeylerden biri. Acıma.

Neyse...

Ah ve küçük kızımız artık sadece aynadaki yansımasından başka konuşacak bir arkadaş edinmişti. Gece... küçük kızın en sevdiği zaman dilimi gece. Çünkü geceleri herkes uyuduktan sonra küçüğümüz pencereden ayı seyreder ve bazen onunla konuşurdu. Acısını ona anlatırdı. Geçmeyeceğini bile bile.

Yine geceydi fakat bu sefer çok başkaydı.

Neden mi?

Akşam saatlerinde eve gelen bir telefon. Ne konuşulduğunu bilmiyor ama küçük kızın tüm vücudu korku kaynıyor. İlk defa bir duyguyu bu kadar yoğun yaşıyordu ve bu duygu korkuydu. Telefonda ne konuşulduğunu herkesten önce o anladı ve uzun zaman sonra ilk defa ağladı. Konuşma bitti. Haber alındı.

Peki ya noldu? Haber neydi?

Ruhunda taşıdığım çatlak nefes almamı zorlaştırıyor

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Ruhunda taşıdığım çatlak nefes almamı zorlaştırıyor...

~Küçük kız

Little girlHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin