06.06.2016
İstanbul
Gümüş renkteki kül tablasına sıkıştırılmış çikolata aromalı sigaramı parmaklarımın arasına alıp, bir fırt çektim. Haziran ayının yeni gününde, yaz mevsiminde olmamıza rağmen kara bulutların üşüştüğü şehirde direncini gösteren güneş yansıması, odama ulaşmayı başarmıştı.
Omuzlarıma yetişen koyu kahve saçlarımı dağınık topuz yaptım ve sigaramı da alarak pencereye doğru ilerledim. Yüzüme çarpıp mayışıklık etkisi yaratan rüzgarı hissettim. Tenimin her bir noktasında dikenleri aratmayacak şekilde etki yaratan rüzgar, tüylerimin kalkması ile beraber mayhoşluk etkisiyle beni yalnız bırakmıştı. Çikolata aromalı sigaramdan bir nefes daha aldım. Bakışlarımı hâlâ direncini koruyan güneşe çevirdiğimde, kara bulutların sahneyi terk etmemesi yüzümü biraz olsun gülümsetmeye yetmişti.
Yaz mevsiminden nefret ediyordum.
Sigaramın beyaz filtresi son dumanları çektiğimi belli edercesine tutuşurken, son bir nefes daha alarak içi su dolu kül tablanın içine attım. Çıkan ses kulaklarımı doldururken, telefonumun titreme sesi ona eşlik etti. Yatağımın üzerinde duran telefonumu elime aldığımda, yüzüme koca bir gülümseme eklenmişti.
"Çekirge?" Görüntülü telefon konuşmasında, karşımda güneş rengi gözleri görmek biraz olsun mutlu olmamı sağlamıştı. Lalin, bir çekirge misali olduğu yerde zıplıyor ve tüm dişlerini göstererek kocaman gülümsüyordu. Nedeni bilinmez, gözlerinin dolduğunu bizzat görmüştüm. Sanki gözlerinin dolması umrunda değilmiş gibi mutluluğunu daha çok sergiliyor ve küçük bir kız çocuğu gibi şımarıyordu.
Ve bu mutluluğun kaynağını, Lalin telefonu bilgisayar ekranına çevirdiğinde bizzat anlamıştım.
"Hadi lan oradan?!" Tıpkı, Lalin gibi dudaklarım kıvrılırken, ufak bir kahkaha atmaktan alıkoyamadım kendimi. Lalin'den bir farkım kalmamıştı; hatta şu an ondan daha beter bir hâlde bile olabilirdim. Heyecandan oturduğum yataktan kalkmış, büyük sayılmayacak kadar küçük odamın içinde dört dönmeye başlamıştım. Lalin, telefonu sabit bir yere koyduktan sonra işaret diliyle konuşmaya başladı.
"Sonunda başardım," dedi ve ardından ellerini alkış yaparak mutluluğunu bir kez daha belli etti.
"Başardın!"
Başarmıştı. Yıllardır hayali olan puanı kazanmış, istediği mesleğin bölümünü tutturmuştu. Psikoloji. Lalin'e dolu gözlerle bakmaya devam ederken aklımı birçok soru kaplamıştı. Bu sorular ise az önceki heyecanımın katili olmuştu.
Yıllardır içimde savaş hâlinde olan, ancak bunu Lalin'e hiç yansıtmadığım düşünceler bir bir önüme serildi. Doğuştan konuşamıyor, yıllardır hastanelerden ümit beklemesine rağmen tedavisi olmayan bir hastalıkla hayata tutunmaya çalışıyordu. İstediği puanı tutturmuş, hayali olan mesleğin bölümünü kazanmıştı. Ancak nasıl yapabilecekti aklım almıyordu. Onun üzülmesine bile dayanamazken, ucunda ümit olmayan yollara kendini atması daha beter canımı yakıyordu.
"Bu akşam buluşalım. En mutlu günümde tüm sevdiklerim yanımda olsun." Narin parmaklarını hareket ettirerek kendini açıklaması bir kez daha kalbimi acıtmıştı.
"Aylar önce söz verdim sana, o iş bende." İçimdeki sonsuz düşünce kuyusuna atıldığımı belli etmek istemezdim. Mutluluğuna ortak olmak ve onu üzecek düşüncelerden uzak tutmam gerekirdi Lalin'i.
"İyi ki varsın, Elif."
"Sen de hep var ol. Hep benimle ol."
❄️❄️❄️
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
ActionÇekip gitmek istedim. Neresi olursa, neresi bana bu yaşananları unutturacaksa oraya gitmek istedim. Ancak netice belliydi. Yaşananlar unutulmaz, bir köşeye mühürlenir, yüreğine yerleşir ve seni içten içe fethederdi. Anladım ki; çekip gidecek yeri o...