31 Aralık 2023
İtalya-SicilyaBir varmış, bir yokmuş. Hikayelerin asıl yalanı, tam da burada başlarmış. Bir varmış, hayatın acısına bürünen; bir yokmuş, toprak altında küle dönüşen. Ve bir hiçlikmiş, geçmişte yaşanan Mühürlü izler.
Etrafta duyduğum tek şey, kendi nefesimin tınısıydı. Uzandığım yatakta yarı çıplak olmama rağmen soğuk terler akıtıyordum. Gergindim.
Bugün büyük gündü.
Uzandığım yatağın sağ tarafında bulunan boy aynasına kaydı gözlerim. Yansımamı görür görmez içimde bir şeylerin koptuğunu hissettim. Aç kaldığım günlerin haddi hesabı yoktu. Haliyle çöp gibi kalmam gayet normaldi.
Bu durumda vücudumu düşünüyor olmam ne de hoştu.
Yavaşça doğruldum ve iki elimi yatağa dayayıp iyice destek aldım. Yaklaşık bir ay önce boyadığım turuncu saçlarım önüme düşerken, dip kısmında kendi doğal rengim olan kumral saçlarımla karşılaştım.
Hayat devamlılığını sürdürürken, saçlar beraberini getirmişti.
Yıllarca saçlarımı kısa kesmemin sebebi, tamamen yaşadığım kötü anıları da o saçlarla beraber kesip atıyormuş gibi hissetmemden kaynaklıydı. Bu başlı başına terapi gibiydi; ama artık ne acılar sadece yürekte kalmayı becerebilmiş, ne de saçlar acıları beraberinde götürüp kendini arındırmıştı.
Düşüncelerimin en azından bana karşı dobra olmasını istemezdim. Gerçeklerle yüzleşmek, ya da yüzüne tokat gibi savurması hiç de adil değildi. Uyandığım her sabah yüreğime sığdıramadığım acıları bedenimde görerek en büyük tokatı asıl ben atıyordum zaten.
Gözlerim, aynada yansıyan gözlerimle buluşunca halime acımadan edemedim. Morla kaplı bir çift göz, bir yerlerde umut arıyor gibiydi.
Eskiden mor rengini çok severdim, kastettiğim bu değildi.
Uzun saçlarımı sağ omuzuma doğru sıyırınca direkt kendini belli eden noktalı virgül dövmem ile karşılaştım. Köprücük kemiğimin hizzasındaydı. İstemsizce virgüle dokundu parmaklarım. Belki de gözlerimde aradığım o umut, virgülün ta kendisindedir.
Noktaya istemeden de olsa dokunduğumda sol bileğimin sızladığını hissettim. Sol bileğimi havaya kaldırınca, bileğimde incelikle çizilmiş erik ağacı çiçeği ile karşılaştım. Buruk bir gülümseme sardı dudaklarımı. İçime derin bir nefes çektiğimde ise, artık ne için yaşadığımı hatırlamış gibiydim.
Bugün, bütün bu acıların son bulacağı büyük gündü.
Bedenimi saran soğuk titreme ve içimi kaplayan hırs duygusuyla birlikte oturduğum yerden kalktım. Günlerdir giyinip bir köşeye attığım siyah kot pantolunumu bir kez daha üzerime geçirdim. Aynı renk olan örme kazağım ve deri ceketimi giydikten sonra köşeye atılmış botlarımı alıp giydim. Deri eldivenlerimi komodinin üzerinden alıp ellerime geçirdiğimde cayır cayır yandığımı hissettim. Komodinin çekmecesinde duran kadifemsi kutuyu elime aldığımda, hissettiğim ağırlık yüreğimde hissedilir olmuştu.
Kutunun içine özenle yerleştirilmiş siyah, üzerinde leopar deseni olan silahı aldığımda içimde tarifi olmayan duygular hissettim
Aslında, bu silah ruhummuş gibi hissetmiştim.
Gözlerim tekrardan aynadaki yansımama kayınca, içimde öldürdüğüm her bir güzellik için özür diledim.
Elif Sergio, böyle bir insan olmaya zorlandı ve bunun acısını en acı şekilde çıkarmak zorundaydı.
❄️❄️❄️
Ellerimle sıkıca kavradığım direksiyonu sağa doğru kırdığımda beni uçsuz bucaksız bir uçurum karşılamıştı. Aşina olduğum ve her bir anıyı hatırlatan benzerlikler içimdeki öfkeyi arttırıyordu.
Yolun sonunda bütün acıları dindirip geçmişime bir su serpecektim. Bunun mutluluğu yüzüme yayılırken telefonumun titrediğini hissetmiştim.
Uçurumun kıyısına park ettiğim arabadan inmiş ve sağ tarafımda bulunan derin deniz eşliğinde çalan telefonumu açmıştım.
"Elif?!"
Sesi, bir kalbimin olduğunu hatırlatır cinstendi.
"Yapmadım de, lütfen yapmadım de." Sesinin titrediğini duyar gibiydim.
"Bir tek sana güvenmiştim. Bana bunu yapmayacaksın öyle değil mi?"
Ne yapmam gerektiğini artık kestiremiyordum. Bildiğim tek şey, gittiğim bu yolun bir geri dönüşü olmadığıydı.
"Cevap ver! Yapmadım de! Vazgeçtim de! Susma, Elif! Çıldırtma beni!"
Telefonu yüzüne kapatmıştım. Direkt olarak sürücü koltuğuna geri döndüğümde gözlerim tekrardan karşı tarafta güneşin belli bir bölgesine temas ettiği ormana çevrilmişti. Kahverengi ağaçların denizin dibinde olması ve güneşin tam da o bölgeyi aydınlatması, bana gözlerini çağrıştırmıştı. Işıltılı deniz gibi dalgalı ve parlak olan kahverengi gözlerini anımsamak, gözlerimden birkaç damla yaşın firar etmesine sebep olmuştu.
Arabayı tekrar çalıştırmış ve birkaç dakika sonra hedef noktasına ulaşmıştım. Gözlerim, o kişiyi radarına alırken arabadan inmiş ve sinsi adımlarla bulunduğu noktaya gitmiştim.
"Sen, bana bütün bunları yaşatırken senin hakkından geleceğimi düşünemedin mi?!"
Uçurumun kıyısında gür çıkan sesim tıpkı deniz gibi dalgalanırken, karşımda duran bir çift gözün korku dolu olması bana zevk vermişti.
Gözler, yüreğimizin yansımasıdır. Hissedilenleri gözlerde yaşamak birçok anlam ifade etse de, şu an okuduğum duyguların yüreğime su serptiğini hissediyor gibiydim.
Önce birkaç damla göz yaşı, ardından sadece damlalarla kalmayan bir yığın kan etrafa sıçradı. Denizin dibini boylayan ve belki de aslan balıklarına yem olacak koca ceset yığınını uçurumdan aşağı atarken korkmak yerine zevk aldığımdan emindim.
Bir süre eşsiz güzellikte olan denizi sigara eşliğinde izlerken, içimde kopan fırtına sonrası sessizlikten zevk almıştım
Ferahlamıştım.
Etrafımı saran ateşi denize boğmuş gibiydim. Ölümün beraberinde getirdiği aşk ve intikam duygusunu yıllara sığdırmış ve bunların sebebi olan her şeyi denizin dibine göndermiştim
Denizin dibinde koca bir karanlık vardı. Yıllarımı geçirdiğim eşsiz karanlık ateşimi harmanlarken, bütün yaşananların karması olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
ActionÇekip gitmek istedim. Neresi olursa, neresi bana bu yaşananları unutturacaksa oraya gitmek istedim. Ancak netice belliydi. Yaşananlar unutulmaz, bir köşeye mühürlenir, yüreğine yerleşir ve seni içten içe fethederdi. Anladım ki; çekip gidecek yeri o...