Tarih 24 Haziran. Adana'nın hangi ilinde, hangi hastanesinde ve saat kaçta doğdun bilmiyorum. Ben sana dair hiçbir şey bilmiyorum. Bildiğim tek şey; ağıt dolu hayatımın, yaralı hayatımın en güzel nadide parçası olman ve bu sefer yara almak yerine, eşsiz nadideye zarar vermem.
Bugün sen doğdun Güneş, bugün sen hayata geldin. İyi ki doğdun. Çektiğin çilelerin son bulmasını, gerçek aşkı yaşamanı ve huzurlu günlerin kapını çalacağı bir yıl diliyorum sana.
Mühür seni daha yazamadı. Merak etme, eşsiz güzelliğin kalemimin ucunda.
Mühür, 5k okunma ile...
~~~
Hayatta her zaman çıkmaz sokakların olduğu anlar elbette olmuştur. Bazen soğuk duvarlarla karşılaşırız, ötesi yoktur. Duvarı aşmak isterken, boyundan büyük bir iş olduğunu anlar ve geldiğin yoldan geri dönersin. Bazen bir ormanın da çıkmazıyla karşılaşırsın. Çalılıklar birbirine dolanmış, ayrılmaya yüz tutmuş haldedir. Deli cesaretin tutarsa, geçmeye çalışırsın ancak güçlü dikenlere katlanmak zorunda kalırsın. Geçersin, o çıkmazı atlatırsın; ama yaralar alır, deli cesaretine lanet edersin.Sokakların ve ormanların çıkmazıyla şükretmek isterdim. Çünkü şu an bir uçurumun kıyısında, kayaların arasına küçük bedenimi sıkıştırmış, öylece uzanıyordum. Esen rüzgarda ıslanan vücudum kaskatı kesilirken, kaç saat o soğuk havaya maruz kaldım bilmiyorum.
Bildiğim tek şey; denizin dibinde şahit olduğum tüyler ürpertici ve bir o kadar da kendine aşık eden karanlığı, onun gözlerinde gördüğüm an bütün bu yaşananların son bulacak olmasıydı.
Atlas beni bulacak ve kahrolmuş anneme kavuşturacaktı. Hayatta ki tek yol arkadaşıma.
Annemin geldiği hali bilmek bile istemiyordum. Nerede, nasıl ve ne halde olduğumu bilmiyor ve anneliğin içgüdüsüyle yanıp tutuşuyordu. Hissedebiliyordum. On beş yıldır bu hayatta birbirimizin yol arkadaşı olmuştuk. Bağımızın güçlü olacağını sanırken, sevgisizliğiyle büyümüştüm. Ama bu, annem olduğu gerçeğini asla değiştirmezdi.
O benim annemdi ve yaşadıklarımız yüzünden kendi yaralarımıza vakit ayırırken, birbirimizi unutmuştuk.
Yaşadığımız hayat korunmaya ve her zaman tetikte olmamızı bize bas bas bağırıyordu. Annemi bu hayattan uzak tutmam lazımdı. Onu kaybetmek istemezdim. Kimse annesini kaybetmek istemezdi. Kaybedeceksem bile, bu dava yüzünden kaybetmek en son tercihim olurdu.
Lalin'imi kaybettiğim gibi, annemi de kaybetmek istemezdim.
Atlas'ı şimdi daha iyi anlıyordum. Hayatımız aniden yörüngesinden sapmıştı ve alışık olmadığımız düzeyde ki ritmine tutulmuştu. Kaç kere korunmam gerektiğini söylemişti, sayamamıştım.
Tıpkı şu an, kaç saattir Atlas'ı beklediğimi sayamadığım gibi
Kıyafetlerim ıslanmıştı. Güneşin keskin ışınları her bir yanıma ulaşıyor ve rüzgar eşliğinde canımı yakmaktan başka bir şey yapmıyordu.
Bu hissiyatı daha önce yaşamamıştım. Fazlasıyla üşümeye başlamıştım. Uyumak istiyordum, rüzgar gözlerimi acıtıyor ve uykumu getiriyordu. Keskin güneş vücudumu uyuşturuyordu.
Burnuma çalınan sedir ağaçları içimde ki Elif'i gülümsetmişti. Sedir ağaçlarının kokusu etrafımı sarmıştı, bu şekilde uykuya dalma isteğim artıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
ActionÇekip gitmek istedim. Neresi olursa, neresi bana bu yaşananları unutturacaksa oraya gitmek istedim. Ancak netice belliydi. Yaşananlar unutulmaz, bir köşeye mühürlenir, yüreğine yerleşir ve seni içten içe fethederdi. Anladım ki; çekip gidecek yeri o...