Selam. Son bölümlerde 1k, 2k ve 3k olmamızın şerefine bölümler yayınlıyorum ve bu beni çok mutlu ediyor. Daha çok yazmak ve daha çok sizlerle yorumlarda buluşmak istiyorum.
9. Bölümdeyiz ve Mühür 4k okunmasıyla sizlerle!
Sizleri seviyorum; Tuğçe Nur Avşar...
🧭🧭🧭
Kısa boyu, narin vücudu ve çıt kırıldım bir görüntüsü vardı. Fazla beyaz tenliydi. Turuncu saçları Adana'da yetişen portakallardan farksızdı. Gözleri ise, Adana'yı kavuran güneşten eksik kalamazdı adeta.
Lalin, benim biricim kardeşim. Koca karanlığımın yegane güneşi.
Narin vücudu yerlere serilmiş, turuncu saçları oluk oluk akan kanla buluşmuş ve ten rengi cennetin eşsiz beyazlığıyla bütünleşmiş gibiydi.
Ben bu görüntüyü kafamdan nasıl silecektim?
"Lalin göremedi bile babamı. Biraz da babamla hasret gidersinler."
Annem gözlerini yummuş, belki de kurduğum cümleyi hazmetmeye çalışıyordu. Sessiz kalışı bundandır, yediremiyordu. Şaşkınlık tüm bedeninde kol gezerken, koca sessizliğin katili olan feryadın sesleri, kulaklarımın esiri olmuştu.
Annemin o halini görmek, belki de en son isteyeceğim şeydir.
Nasıl sakinleştirdim, nasıl hastaneye götürüp çıkan tansiyonunu düşürdük inanın bilmiyorum. Bildiğim tek şey; ölü ya da diri, annemin Lalin'i görmek istemesiydi. Her ne kadar bunun mümkün olmadığını söylesem de, dinletememiştim.
İçimden bir ses, Lalin'in Elif'i istediğini haykırıyordu. İçimde birçok haykırış vardı. Ancak bu diğer haykırışlar gibi değildi. Daha ağır basıyordu.
Morga gitmek için bindiğimiz asansörde, sıkışıp kaldığımız o alanda, aldığım amber çiçeği kokusunun belki de evimden farksız olması, bu kokunun Elif'e ait olmasından kaynaklıdır.
Önce annem girdi odaya. Kızına her bakışında, kalbimde ki hançer hareket edip daha beter canımı yakıyordu sanki. Ardından Yasemin ve Meriç girmiş, çok kalmadan direkt çıkmışlardı.
Geriye sadece ben ve Elif kalmıştık.
Hangimiz girsek diye birbirimize uzun uzun bakmış, en sonunda dayanamayıp sol elimi ona uzatmıştım. Hiç şüphesiz elimi tutmuş, benimle birlikte küçük adımlarla morga, kardeşimizin yanına gelmişti.
"Hayır," dedi bir ses. Bu öyle bir sesti ki; ağlamayı istemek ama başaramamak, kendini sırf ağlamamak için kasmak ama en ufak bir seste yüreğinde ki nefesin aniden çıkması gibiydi.
O nefes, Elif'in ciğerine zehir gibi yayılırken, bunu hissetmemek elde değildi.
"Hayır," dedi, bir kez daha. "Ölmüş olamaz, olamaz."
Olayın bizde ki etkisi, tamamen şoktu. Biz şokun etkisindeydik ve kardeşimizin gidişini hâlâ kabullenemiyorduk. Onu, ölü şekilde görmemizin ikinci seferiydi ve Elif, üçüncüyü bekleyemeden kendini emin kollara, benim yanımda yüreğinde ki acıyı serbest bırakmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MÜHÜR
ActionÇekip gitmek istedim. Neresi olursa, neresi bana bu yaşananları unutturacaksa oraya gitmek istedim. Ancak netice belliydi. Yaşananlar unutulmaz, bir köşeye mühürlenir, yüreğine yerleşir ve seni içten içe fethederdi. Anladım ki; çekip gidecek yeri o...