Bucky Barnes Part 2

1K 65 11
                                    

Bucky sana kendisinden uzak durmanı söylemişti. Ama senin buna niyetin yoktu. Onun inadına daha çok dibinde durmaya başladın. Bilerek gittiği yerlere gidiyor tesadüfen karşılaşmış gibi yapıyordun. İnanmadığı ortadaydı. Seni durduramıyordu. Her an karşısına çıkmandan rahatsız oluyordu. Umursamadın.

Dün gece Tony Stark'dan bir davetiye almıştın. Bu akşam olacak özel partiye davetliydin. Klasik Stark partilerinden biri olacaktı. Çok eskiden birkaç kere bulunmuştun. Tabii Tony'nin seni hatırladığını düşünmüyordun. Tony gerçekten de seni hatırlamıyordu. Sana davetiye göndermesinin tek sebebi Bucky'nin sinirlenmesi ve kendilerine eğlence çıkmasıydı.

Stark ve her işten çıkardığı saçma zevkleri.

Üzerindeki elbisenin her adım atışında hafifçe yukarı çıktığını hissediyordun. Çevrendeki erkeklerin gözlerinin oraya kayacağının farkındaydın. Umursamadın hatta bu seni güldürdü. Müzik seslerinin geldiği yere doğru ilerlerken kendinden ve üzerindeki elbiseden memnundun.

Parıltılı taşlarla döşenmiş derin göğüs dekolteli kısa elbisen senin karakterine tamamen aykırıydı. Her zaman sessiz sakin bir tip olmuş, daha güvenli kıyafetler tercih etmiştin. Ancak bugün son hamleni yapacaktın. Ya Bucky senin olacaktı ya da hayatına onsuz devam edecektin. Ona vücudunu özlediğini hatırlatacaktın. Madem seni silmişti. Dokunuşlarını, kıvrımlarını, göğüslerini özlemiş olma ihtimali yoktu. Sınırlarını zorlayacaktın. Bu yüzden kendine olan güvenini yükseltmek için her şeyi yapmıştın.

Salona girdiğinde dimdik karşıya bakarken yanından geçen garsonun tepsisinden bir kadeh içki aldın. Salonun ortasında durmuş, gözlerinle Bucky'yi ararken düşünceler yavaş yavaş beynine istila ediyordu.

Gelmemiş olabilirdi.

Başka bir kadınla gelmiş olabilirdi. İşte o zaman hiçbir şey yapamazdın. Çekip giderdin.

Korku bedenini sararken geri dönmeyi bile düşündün. Arkandan duyduğun ses ile rahatladın ve kendine güvenen bakışlarınla arkana döndün.

"Beni mi arıyorsun?"

Gülümsedin. Gözleri vücudunda gezinirken minik iç çekişini duydun. Yanından geçip gidişini izledin. Arkadaşlarının yanına oturduğunda gözlerini ondan çekmedin.

Saatler geçti. Kendi kendine eğlenerek vakit geçirdin. Çoğu kişi evlerine dağıldığında tek başına oturan Bucky'nin yanına oturdun. Sıkılmış gözlerle sana baktı.

"Sence de bu kadar oyun yeterli değil mi?" dedi bıkkınlıkla.

Senden sıkılmış mıydı? Bu düşünce seni kırdı.

"Ne oyunu?" dedin ve ona doğru döndün. Sarhoş olacak kadar içmemişti kafası hâlâ yerindeydi. Elini kaldırıp yüzüne koyduğunda sana karşı çıkmadı. Gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı.

"Benden nefret mi ediyorsun?" Sesin kendine sinirleneceğin kadar kırılgan çıkmıştı. Gözlerini açtı ve sana baktı.

"İyi bir insan değilsin."

"Kötü kızları sevdiğini düşünmüştüm." dedin gülümseyerek. Elini yüzünde gezdirirken sertçe elini tuttu.

"Yapma. Uzaklaş. Çık git hayatımdan."

Sesi sana yalvarır gibiydi. Gerçekten istediğini hiçbir zaman düşünmedin.

"Beni özlediğini inkar edemezsin."

"Özlemedim."

Sırıttın. Acı bir gülümsemeydi. Yavaşça ayağa kalktın. Gideceğini düşünüyordu. Onu şaşırtarak kucağına oturdun. Refleks olarak ellerini beline koydu.

"Dokunuşlarımı özlediğini inkar edemezsin. Çünkü ben metal parmaklarının içimde olmasını baya özledim James."

Derin bir nefes aldı. Gözlerine baktı. Gözlerindeki arzuyu görüyordun. Hafifçe gülümsedin.

"Hayatımı mahvettin. Bana istemediğim şeyler yaptırdın."

Yüzün düştü. Tamamen pişmandın. Eskiden kötü bir kadın oldugunu inkar etmiyordun.

Ellerini yüzüne çıkardın. Yüzünü sıkıca kavrayıp yüzüne doğru yaklaştın.

"Gerçekten de çok pişmanım. Yalvarırım beni affet." Gözünden bir damla yaş düşerken gözleriyle akan yaşı takip etti.

"Ağlama." dedi. Ağlamana dayanamazdı. Her ağladığında göğsüne sığınır, sessizce ağlardın. Kim olursa olsun ertesi gün seni ağlatanlar kış askerinin gazabına uğramış olurdu.

"Çok üzgünüm. Seni öylesine çok özledim ki kendimi bu ucuz elbisenin içinde beni istemediğin halde kucağına atladım. Çok aptalım."

Sonunda gözünü açmıştın. Bucky seni istemiyordu. Gitmen lazımdı. Hatta ülke değiştirmeli seni bir daha görmemesini sağlamalıydın. Ona istediğini vermeliydin, ona bunu borçluydun.

Elini yüzünden çektin ve gözyaşını sildin. Kalkmak için hamle yaptığında belindeki elleri sıkıca seni tuttu. Şaşkın bakışlarını yüzüne çevirdin. Mimiksiz bir şekilde sana bakıyordu ancak gözleri... Gözleri sana her şeyi anlatıyordu.

"James..." dedin tutamadığın mutluluk gözyaşlarıyla. Seni bırakmamasının sebebi seni hâlâ istiyor oluşu muydu?

"Kes sesini." dedi ve seni kendine doğru çekti. Dudaklarına doğru eğildin. Yumuşak bir şekilde dudaklarını öperken tereddütte kaldığını hissettin. Öpüşüne karşılık vermediğinde geri çekilecekken elleriyle yüzünü kavradı ve sıkıca seni dudaklarına bastırdı. Metal elinin soğukluğunu bile özlemişken bu yaptığı zevkle inlemene sebep oldu. Öpüşü özlem doluydu. Seni nefessiz bırakana kadar öptü. Geri çekildiğinde kocaman gülümseyerek ona baktın.

"Seni seviyorum." dedin. Seni hızlıca göğsüne çektiğinde kollarını beline doladı. Sıkıca sana sarılırken saçlarına öpücük kondurdu.

"Benden vazgeçmediğin için teşekkür ederim."

Marvel İmagineHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin